Bu web sitesi, sitede gezinirken deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanır. Bu çerezler, web sitesinin temel işlevleri için gerekli olduklarından tarayıcınızda depolanan gerekli olanları içerir. Analiz etmemize yardımcı olması için üçüncü taraf çerezleri de kullanırız. ve bu web sitesini nasıl kullandığınızı anlayın. Bu çerezler tarayıcınızda yalnızca sizin izninizle saklanacaktır. Ayrıca bu çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz de vardır. Ancak, bu çerezlerden bazılarını devre dışı bırakmak tarama deneyiminizi olumsuz etkileyebilir.
Muhafazakâr aile hikâyeleri ilgi çekti
Geçtiğimiz sezon televizyon dizi tarihine damga vuran muhafazakâr-seküler çatışmalı yapımlar hem çok eleştirildi hem de çok izlendi. İslami kimliğin geniş bir temsilini izlediğimiz Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar ve Ömer dizileri -yansıtılan yaşantılar ve karakterler bağlamında- dindarları temsil etmediği konusunda dindar kesim tarafından ilk etapta kaygıyla karşılandı. Nitekim dindarları kasıtlı bir şekilde olumsuz yansıtan Yeşilçam'ın izleri, bahsi geçen dizilerin içeriğinde de mevcut. Kızılcık Şerbeti, Müslüman kimliğini ve İslam dinini gerici, eğitimsiz, boyun eğen ve modern olmayan niteliklerle yansıtırken Kızıl Goncalar şimdiye kadar el atılmayan tarikat mevzusunu, küçük kız çocuklarının evlendirilmesi üzerinden ekrana taşıdı. Dizilerin toplumun aynası olma iddiası taşıdığı gerçeğini kimse inkâr etmese de senaryonun yorumlanmasında diziyi yapanların durduğu yer önem arz ediyor. Her şeye rağmen şimdiye kadar yok sayılan toplumun büyük bir kesimini eğrisiyle doğrusuyla ekranlarda görmeye başladık. Bundan sonra hiçbir yapımcının göz ardı edemeyeceği bu konuyu Mustafa Kutlu da yakından takip ediyor. Kendisiyle bu dizileri televizyon tarihinde neden milat kabul ettiğini ve söz konusu dizilerin önemini konuştuk...devamı
7 ay önce
İnanç dünyasını açmadan karakter derinliğini veremem
Kardeş Payı, Düğün Dernek, İşler Güçler gibi dizi ve filmleriyle tanıdığımız Selçuk Aydemir’in işlerine panoramik açıdan baktığımızda ortak birkaç motif fark ediyoruz. Bunlardan birisi de din... Aydemir’in ifadesiyle ilk işlerinden biri olan Ramazan Güzeldir’den son işi olan Efsane’ye kadar ürettiği senaryolarda dinî şakalar yazmış. Din şakası denildiğinde tahkir edici bir noktadan düşünüyoruz belki ama Aydemir’in hüneri burada devreye giriyor. İçeriden ve samimi bir yerden çalışıyor. Dosya konumuz Türk televizyonu ve sinemasında dinin işlenme biçimi olunca Selçuk Aydemir ile görüşmek istedik. Kendi işlerinde dini konumlandırışını, aldığı eleştirilerin yıllar içinde değişen yönünü ve son dönemin popüler dizileri hakkındaki fikirlerini konuştuk...devamı
7 ay önce
Ölçüleri tutturamadılar
Başörtüsünün dizi ve filmlerdeki gösterimi dinin temsil ediliş biçimi hususunda tartışılan başlıca konulardan birisi. Bu sebeple Türkiye’de başörtülü bir kadının ilk kez ana karakter olduğu Yalnız Değilsiniz’in yönetmeni Mesut Uçakan ile 90’lı yılları ve günümüz popüler dizilerini konuştuk...devamı
7 ay önce
İnsanların tartışacağı şeyler yapmak istiyorum
Ulusal bir kanalda ilk kez, Müslüman kimliği ve İslami yaşayış şekli Kızılcık Şerbeti ve Kızıl Goncalar dizileriyle ekranlara yansıdı. Ancak her iki dizi de İslam dininin kuralları ve hassasiyetleriyle örtüşmediği için, sert bir şekilde eleştirildi. Bu dizilerin eksiklerine rağmen cesur işler olduğunu inkâr edemeyiz. Gold Film imzasıyla çıkan bu iki dizinin yapımcısı Faruk Turgut’la, geçtiğimiz sezona damgasını vuran yapımlarını konuştuk. Türkiye sosyolojisine ayna tutmak gerektiği teziyle yola çıktığını söyleyen Turgut, Kızılcık Şerbeti’nde entrikalara yer verme sebebini yurt dışı satışlarına bağladı, başta tepkiyle karşılanan Kızıl Goncalar dizisiyle ilgili de eleştiriler için çok acele edildiğini savundu...devamı
8 ay önce
Muhafazakâr aile hikayeleri ilgi çekti
Geçtiğimiz sezon televizyon dizi tarihine damga vuran muhafazakâr-seküler çatışmalı yapımlar hem çok eleştirildi hem de çok izlendi. İslami kimliğin geniş bir temsilini izlediğimiz Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar ve Ömer dizileri, yansıtılan yaşantılar ve karakterler bağlamında, dindarları temsil etmediği konusunda dindar kesim tarafından, ilk etapta kaygıyla karşılandı. Nitekim dindarları kasıtlı bir şekilde olumsuz yansıtan Yeşilçam’ın izleri, bahsi geçen dizilerin içeriğinde de mevcut. Kızılcık Şerbeti, Müslüman kimliğini ve İslam dinini gerici, eğitimsiz, boyun eğen ve modern olmayan niteliklerle yansıtırken, Kızıl Goncalar şimdiye kadar el atılmayan tarikat mevzusunu, küçük kız çocuklarının evlendirilmesi üzerinden ekrana taşıdı. Dizilerin toplumun aynası olma iddiası taşıdığı gerçeğini kimse inkâr etmese de senaryonun yorumlanmasında diziyi yapanların durduğu yer önem arz ediyor. Her şeye rağmen şimdiye kadar yok sayılan toplumun büyük bir kesimini eğrisiyle doğrusuyla ekranlarda görmeye başladık. Bundan sonra hiçbir yapımcının göz ardı edemeyeceği bu konuyu Mustafa Kutlu da yakından takip ediyor. Kendisiyle bu dizileri televizyon tarihinde neden milat kabul ettiğini ve bu dizilerin önemini konuştuk...devamı
8 ay önce
Bu kitap söz uçar yazı kalır fikriyle kaleme alındı
Doç. Dr. Ahmet Uysal ile seksenli yıllarda Beyazıt Çorlulu Ali Paşa Medresesi Erenler Kıraathanesi’nde başlayan ve sırasıyla İLESAM, Yazarlar Birliği, Türk Ocağı ve Antik Kafe’de devam edip günümüze ulaşan kahve geleneğini ve müdavimlerini anlattığı, sözlü tarihi yazıya döktüğü Ben de Çay Parası Ödüyorum adlı kitabını konuştuk...devamı
9 ay önce
"İslam İşbirliği Gençlik Forumu müslüman gençleri bir araya getirsin istiyoruz."
İslam İşbirliği Gençlik Forumu (İİGF/ICYF), İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye olan ve üye olmayan ülkelerdeki Müslüman gençler için gençlik politikalarına katkıda bulunmak ve güçlendirmek amacıyla kurulmuş, diplomatik uluslararası bir gençlik organizasyonu. Dosya konumuz gençlik politikaları olunca biz de İslam İşbirliği Gençlik Forumu Başkanı Taha Ayhan ile buluştuk. Kendisiyle, İİGF’nin kuruluş amacını, etki alanını, dünya gençlerini nasıl bir araya getirdiğini, forumun Müslüman gençler için önemini ve farklı ülkelerde düzenledikleri eğitim faaliyetlerini konuştuk...devamı
10 ay önce
Mercan resiflerinin ötesi'nde
Muhyiddin Şekûr, ilk kitabı Su Üstüne Yazı yazmak ile okur yazar muhitinde Ayşe Şaşa’nın takdimi ile arz-ı endam etti. Kitap öyle tatlı bir yayılım gösterdi ki o günlerde her yerde karşınıza Ayşe Şasa’nın bu Amerikalı dervişi takdim yazısı çıkardı. Okur kitabı çok sevdi. Bu kitapta öyküsünü “hayatın içinden” anlatan, kalbinin titreşimleri kelimelerine yansıyan, samimi/sahih bir karakter vardı. Aynı zamanda bir psikoloji profesörü olan yazar, bir grup arayışçı ile birlikte Simurg’a doğru çıktığı yolculuğu anlatıyor, yolun ve yolculuğunun seyrini aktarıyordu...devamı
10 ay önce
Resimlerimin hesap gününde benimle duracağını umuyorum
John Muaz Kingerlee ismini ilk kez Abdülkadir Sufi ile alakalı bir yazıda gördüm. Araştırdığım zaman dünyaca ünlü ve birçok değerli eser ortaya koymuş bir ressam olduğunu öğrendim. Abdülkadir Sufi’nin etrafında birçok entelektüel akademisyen, müzisyen olduğunu biliyordum ama bir ressamla karşılaşmak ilgimi çekmişti. Ayrıca Türkçe kaynaklarda Kingerlee hakkında hiçbir şey olmaması beni şaşırttı. John Muaz Kingerlee, Amerika ve Avrupa başta olmak üzere önde gelen sanat galerilerinde eserlerini sergiledi. Sanat eleştirmenlerinin övgüsünü kazandı. Hakkında birçok belgesel ve yayımlanmış prestij kitap bulunan Kingerlee, 87 yaşında ve evindeki atölyesinde üretmeye devam ediyor...devamı
10 ay önce