İnanç dünyasını açmadan karakter derinliğini veremem

Selçuk Aydemir.
Selçuk Aydemir.

Kardeş Payı, Düğün Dernek, İşler Güçler gibi dizi ve filmleriyle tanıdığımız Selçuk Aydemir’in işlerine panoramik açıdan baktığımızda ortak birkaç motif fark ediyoruz. Bunlardan birisi de din... Aydemir’in ifadesiyle ilk işlerinden biri olan Ramazan Güzeldir’den son işi olan Efsane’ye kadar ürettiği senaryolarda dinî şakalar yazmış. Din şakası denildiğinde tahkir edici bir noktadan düşünüyoruz belki ama Aydemir’in hüneri burada devreye giriyor. İçeriden ve samimi bir yerden çalışıyor. Dosya konumuz Türk televizyonu ve sinemasında dinin işlenme biçimi olunca Selçuk Aydemir ile görüşmek istedik. Kendi işlerinde dini konumlandırışını, aldığı eleştirilerin yıllar içinde değişen yönünü ve son dönemin popüler dizileri hakkındaki fikirlerini konuştuk.

2009 yılında Ramazan Güzeldir yayımlanmaya başladığında Türkiye’de TV sektörü nasıldı? Bugün ile aynı koşullara mı sahiptiniz yoksa gözlemlediğiniz farklılıklar var mı?

"Öze gitmemiz lazım. Derin ve şekilcilikten uzak net sorularla ilişki kurmamız gerekiyor."Ramazan Güzeldir’i yaptığım yıllarda daha iyi bir televizyon vardı. En azından PT 1 (Prime Time), PT 2, PT 3 vardı. Dünyaya daha yakın, global bir televizyonculuk anlayışının olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi 140 dakikalık televizyon dizilerinin yayınlandığı, tek bir zaman dilimine hitap eden, tek tipleşmiş bir televizyon var. Mevcut süre sınırı içeriği de etkiliyor. 140 dakikalık bir içerik üretmeye başladığınızda devamlılık sağlayabilmek adına belirli türlere hapsoluyorsunuz. Ramazan Güzeldir’in her bir bölümü 30 dakikaydı. Televizyonda en son ne zaman 30 dakikalık bir dizi izlediniz? İşler Güçler 70 dakikaydı, Kardeş Payı 60 dakikaydı… Şu an televizyona bu sürelerde komedi yapmanın, Ramazan Güzeldir ya da Üsküdar’a Giderken gibi alternatif işler yapmanın imkânı yok. 20 yıl önce Türk televizyonu diğer dünya televizyonlarıyla yarışabilecek seviyedeyken şu an soap opera (pembe dizi) satan tatsız bir hâl aldı. Hâliyle televizyonumuz belirli türleri dışarıda bıraktı. Dolayısıyla günümüzde satışı bol, hazmı kolay olacak içeriklere karşı bir yönelim var.

"Dinin her dalda ele alınmasından yanayım."
"Dinin her dalda ele alınmasından yanayım."

Projelerinizde namaz, İslam’ın şartları, iftar gibi dinî unsurları işlerken nelere dikkat ediyorsunuz?

İslam benim dinim. Dolayısıyla şakalarımı yazarken dışarıdan bir gözle bakmıyorum. İlk işim Ramazan Güzeldir’den son işim Efsane’ye kadar hepsinde dini şakalar var. İnancım benim kararlarımı etkilediği gibi karakterlerimin de kararlarını etkiliyor. Hiç ateist bir karakter yazmadım çünkü o tecrübeyi bilmiyorum. Çocukluğumdan itibaren sevgi dolu bir ilişkiyle bağlıyım dinime. Ailem de aynı yerdedir. Ama bayram sofralarında hiçbir yerde duyamayacağınız kalibrede dinî şakalar da yapılır. Bunlar evimin, mahallemin mizahıdır. Birbirlerini seven ve inancına dair şüphesi olmayan insanlar arasında bu şakalar çok komik. Hiçbir zaman dinî espri yapmak sorun olmadı. Ne yazık ki insanların asık suratlı bir din anlayışı var. Halbuki “Güldüren de O’dur, ağlatan da.” (Necm Suresi, 53/43) ayetinde de gördüğümüz gibi neşeyi yaratan Allah’ın bize verdiği dinde gülmek bir acz hali değildir. Kafamızdaki sınırlı Allah tasavvuru sebebiyle insanların iyi niyetle yaptığı bir şeyi bile kötü algılayabiliyoruz. Ne yazık ki niyet okumak bizim kültürümüzde oldukça yaygın. Karşı tarafın iyi niyetli olduğuna inanıyorsanız en ağır şaka bile hafifleyebilir. Ama dindar kimsenin sanatla ilişkisinin olamayacağını düşünmek ya da zihinlerde oluşan dindar profilinin dışında olanların din şakasını muhakkak incitici bir yerden yapacağını beklemek gibi önyargılar sıradan şakaları bile rahatsız edici kılıyor. İnsanlara bu tarz önyargılarla yaklaşmak büyük bir zandır ve Allah “Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır.” der. (Hucurat 49/12) Ben yaptığım din şakalarında haddi aşmadığımdan çok eminim. İnandığım dinle nasıl dalga geçebilirim? İzleyicinin eleştirisini de geçiyorum, bunun hesabını Allah’a nasıl vereceğimi düşünürüm. Eğer bir gün inanmaktan vazgeçersem ya da dinimi değiştirmeye karar verirsem o zaman esprilerimde art niyet aranabilir. Benim şakalarımdan nem kapan mütedeyyin insanlar da kendi aralarında din şakası yapıyorlardır. Burada rahatsız edici bulunan şey bu şakaların televizyona ya da sinema perdesine taşınıyor olması. Aynı dinamik küfür için de geçerli. Günlük hayatta küfür eden insanların bir kısmı perdede küfür görünce rahatsız oluyor. Ben karakter derinliğini başka bir şeyle verebileceğimi düşünmediğim için ilk günden beri dinî unsurları senaryolarıma işliyorum. İnsanın inanç dünyasını açmadan karakterin iç çatışmasını başka bir şekilde verebileceğimi düşünmüyorum.

"Günümüzde satışı bol, hazmı kolay olacak içeriklere karşı bir yönelim var."
"Günümüzde satışı bol, hazmı kolay olacak içeriklere karşı bir yönelim var."

Aldığınız olumlu ya da olumsuz geri dönüşlerden bahsedebilir misiniz?

Sabit ve küçük bir azınlık her zaman dinî şakalarımdan rahatsız oldu. Eskiden mütedeyyin insanlar tepki gösterirdi, artık seküler insanlar tepki gösteriyor. Karakterlerin vereceği kararlarda neden din bu kadar etkin şeklinde eleştiri alıyorum. 2016’dan beri sadece sinema ve tiyatroda eser veriyorum. Eleştiren grupların değişmesinin nedeni belki de sinema ve tiyatroya seküler kitlenin, televizyona ise mütedeyyin kitlenin daha hâkim olmasıyla bağlantılıdır. Son dönemde din mevzusu dramatik taraftan ele alınmaya başlanınca seyirci bunun reyting için kullanıldığını, her şeyin dindarlaştığını düşünüyor olabilir ve ben de bu tepkilerle bu sebepten dolayı karşılaşıyor olabilirim. Artık izleyici dini çağrıştıran şeyleri görmek istemiyor, bir direnç yaratıyor. 15 sene önce dini şaka yaparken çok daha rahattım. Şakalarımı yaparken ne RTÜK’te ne de sinemada herhangi bir engelle hiçbir zaman karşılaşmadım.

"İslam benim dinim. Dolayısıyla şakalarımı yazarken dışarıdan bir gözle bakmıyorum."
"İslam benim dinim. Dolayısıyla şakalarımı yazarken dışarıdan bir gözle bakmıyorum."

Son dönem dizilerinde geçmişe oranla daha sık görmeye başladığımız din temasını nasıl yorumluyorsunuz?

Açıkçası dinin her dalda ele alınmasından yanayım. Dramada da dini görelim ve insanların bakışlarını irdeleyelim, tartışıp konuşalım istiyorum. Bence bir insana en çok yakışan ve en medeni şeylerden biri dindir. İlk önce beşersin ve insan olursun, sonra da bir din seçersin, bir biliş inşa edersin. Akletmeyi, münazara etmeyi hiçbir zaman yasaklamamış, aksine teşvik etmiş bir dinin fertleri nedense kendi dinleri hakkında konuşulmasından rahatsız oluyor. Bunun bilgisizlikle alakalı olduğunu düşünüyorum. Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar gibi yapımların kutuplaşmaya karşı bir çözülme getireceğini düşünüyorum. Çünkü din ile ilişkisi olmayan insanlar dini ekstrem gruplarla eşleştirmeye başladı. Halbuki dinin hayatın içinde ve normal bir şey olduğunu anlamamız lazım. Bu bağlamda bu dizileri faydalı buluyorum fakat devamının geleceğini düşünmüyorum. Yeni bir şey her zaman ilgi çekici olur ve birkaç denemeden sonra normalleşir, başka bir temaya geçilir. Din sonsuz bir kuyu gibi ve nereden ele aldığınıza bağlı olarak çok fazla malzeme çıkabilecek bir alan. Fakat ülkemizdeki yazarların dinle alakalı hikâye üretebilecek altyapıda olduklarını düşünmüyorum. Hâdiseler yüzeysel kalacak ve bir süre sonra birbirlerini tekrarlayacaklardır. Örneğin Fleabag dizisinde asıl karakterin rahip ile ontolojik konular tartışıp irdelediği çok güzel sahneler vardır. Bizde de din insanın varlığını anlamlandırma çabası üzerinden ele alınsa bambaşka şeyler izleyebiliriz. Bunun için öze gitmemiz lazım. Derin ve şekilcilikten uzak net sorularla ilişki kurmamız gerekiyor. Böylece İslami içerikler herkese hitap edebilir hâle gelecektir.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım