Hududun Gandi'si: Abdulgaffar Han
Afganistan ve Pakistan sınır hattında yaşayan Peştunlar’ın en büyük lideri ve şiddet aleyhtarlığının sembol isimlerinden biri olarak tanınan Hududun Gandi'si Abdulgaffar Han, İngiliz sömürüsüne karşı halkı kendi hak ve özgürlüklerini şiddete başvurmadan elde etmeleri için harekete geçiren bir lider olarak tarihe geçti.
Abdulgaffar Han, bugünkü Pakistan'ın kuzeybatı sınırındaki Utmanzai şehrinde 1890'da Peştun aşiretinin reisi Behram Han’ın oğlu olarak dünyaya geldi.
Klasik medrese eğitimi sonrasında bölgedeki misyoner okuluna gönderilen Abdulgaffar Han, buradaki eğitimini yarıda kesip kendisini halkının eğitilmesine ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasına adadı. Zengin bir aileden gelmenin avantajıyla bölgedeki tek modern eğitim kurumu olan misyoner okuluna karşı ‘‘Özgürlük Okulları’’ adını verdiği bir okullaşma kampanyasına öncülük etti. Ancak Abdulgaffar için yapıp ettikleri yaşadığı bölge için yeterli görünmüyordu. Adaletsizlik, cehalet ve coğrafi sıkışmışlığın kıskacı ve İngiliz boyunduruğu altında yaşama mücadelesi veren halkı için bir şeyler yapma arzusu onu sınırların dışına çıkmaya yöneltti.
1913 yılında Agra’da düzenlenen ve Mevlana Ebu’l Kelam Azad’ın da bulunduğu bir toplantıya iştirak edecek; bir yıl sonra ise Hindistan’ın en önemli Müslüman ekollerinden Deoband’da düzenlenen konferansa katılarak dönemin birçok Müslüman fikir adamıyla temas kurma fırsatı bulacaktı.
Abdulgaffar Han için en büyük zorluk kafasında kurduğu mücadele yönteminin kendi halkınca benimsenip benimsenmeyeceğiydi. Savaşı seven ancak asker olmayı sevmeyen, öldürmenin muteber göründüğü, asla boyun eğmeyen Peştunlar için özgürlük ve bağımsızlığa giden yolu bulmak basit gelebilirdi. Fakat Abdulgaffar Han’ın düşüncesindeki yapı; fikir ve eylemlerinde şiddeti yok sayan bir anlayıştı.
Hanların Hanı ‘‘Badşah Han’’
Abdulgaffar Han’ın hareket noktası İslâm’dı ve cihat kavramını doğrudan bir eğitim, iman ve özgürleşme aracı olarak görüyordu. Hz. Peygamber’in ‘‘Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Mümin ise insanların kendisinden emin olduğu kimsedir.’’ hadisini zikrederek en yakınlarını katletmekten çekinmeyen ve bunu meşrulaştıran halkını kurtarmak için kolları sıvadı. Dağ köylerini dolaşarak halka yardım ve eğitim sağlama işine girişti. Abdulgaffar Han’ın bu karşılıksız yardımlarına şaşıran köylülerden birisi ona Hanların Hanı anlamına gelen ‘‘Badşah Han’’ ile seslendi ve bu onun takma adı haline dönüştü.
1900’lü yılların ilk çeyreği, Mahatma Gandi’nin Hint Alt Kıtası’nı kasıp kavuran İngilizler’e karşı şiddet aleyhtarlığını tüm ülkeye yaymayı amaçlayan toplu oruç çağrılarıyla çalkalanıyordu. Bu karar 1919 yılında Peştun bölgesi Utmanzai’ye kadar uzanırken İngilizler Abdulgaffar Han’a karşı altı ay sürecek ilk tutuklama zincirini başlatıyordu. 1920’de ise bu sefer Osmanlı Hilafeti’ne karşı İngiliz baskısını protesto etmek üzere Delhi’ye gelen Abdulgaffar Han, burada Hilafet Komitesi’nin il başkanlığına seçilecekti.
Gandi ile kesişen yollar
Mahatma Gandi ile henüz birbirlerini daha tanımadan önce benzer bir mücadele içerisine giren Abdulgaffar Han, 1920’deki Ulusal Kongre Partisi’nin Nagpur’daki toplantısında ilk kez Gandi ile karşılaştı ve ona karşı bir yakınlık hissetti. Toplantıdan çıkan tam bağımsızlık yolunda şiddete başvurmaksızın mücadele etme kararı sonrası 1921 yılında Afgan Islah Hareketi’ni kurdu. Bu hareket daha sonra ‘‘Hüdai Hizmetkarları’’ olarak anılacak ve ‘‘İslâm’ın Silahsız Askerleri’’ adıyla ünlenecekti.
Kurduğu hareket İngilizlerin dikkatinden kaçmayacak kısa sürede yeniden tutuklanarak üç yıla yakın hapiste kalacaktı. İngilizlerin eğitim faaliyetlerini bırakması karşılığında serbest bırakılma teklifini de reddeden Abdulgaffar Han, cezasının ardından 1928’de Kalküta’da düzenlenen Hint Ulusal Kongresi’ne katılarak Gandi’yi ziyaret etti.
1929’da Abdulgaffar Han öncülüğündeki Peştunlar, Utmanzai’de bir araya gelerek sömürgeciliğe karşı kendi hak ve özgürlüklerini şiddete başvurmadan elde etmek için harekete geçti. Şiddete meyletmeyen bir askerî birlik kuran Abdulgaffar Han’ın ordusu sadece yürümek için destek mahiyetinde bir değnek kullanıyordu.
Yalnız Allah’a boyun eğecek ve O’na hizmet edecek olan bu ordu Hüdai Hizmetkarları’ydı. Sayısı yüz bini aşan bu hareket İngilizleri karşı tedbir almaya zorlamış ve Abdulgaffar Han ve takipçilerinin çoğu yeniden hapse atılmış bir kısmı ise öldürülmüştür. 1931 yılında serbest kalan Han, bir daha memleketine dönmemek üzere İngilizlerce sürgün edildi. Bunun üzerine Gandi’yle daha yakın ilişki kurma fırsatı yakalayan Abdulgaffar Han, 1934 yılında bu sefer iki yıl sürecek ağır hapis cezasına katlanmak zorunda kalacaktı.
1936’da hapisten çıkan Abdulgaffar Han, yurduna dönmeyi başarırken, dostu Mahatma Gandi, 1938 yılında Hüdai Hizmetkarları ile tanışmak için onu ziyarete gider. Gandi, Hüdai Hizmetkarları’nın İngilizlere karşı verilen şiddet dışı direnişteki rolünü şu sözlerle takdir ediyordu:
Bir insanı, bir koyunu ya da tavuğu boğazlar gibi hiç düşünmeksizin öldürebilecek insanların tek bir adamın emriyle silahlarını bırakmaları ve şiddet karşıtlığını en üstün silah olarak benimsemeleri kulağa neredeyse bir masal gibi geliyor.
Gandi ve Han birlikte bir vizyon paylaştılar, her şeyden güçlü bir vizyon; bağımsız, bölünmemiş, her inanca saygılı bir Hindistan. Hem Hindular hem de Müslümanların barış içinde birlikte yaşayacağı bir Hindistan hayal ettiler. Hindistan'ın İngiliz yönetiminin sona ermesinden sonra bölünmemesini talep ederek Han, Müslümanlar arasında birçok düşman edinmeyi başardı. Bu sırada kendisine ikinci bir takma ad verildi: ‘‘Frontier Gandhi" 'Hududun Gandi’si’’.
1947'de İngiliz-Hindistan’ı bölünürken Hindistan ile Doğu ve Batı Pakistan kuruldu, Doğu Pakistan, 1971'de Bangladeş olarak bağımsızlık kazandı. Zaten çok zayıf olan Gandi ve Han vizyonlarının ulusçuluk akımları tarafından yok edildiğini gördüler. İngilizleri Hindistan’dan çıkarmayı başaran Hindular ve Müslümanların birbirlerini öldürmeye başlaması büyük bir çatışma ve düşmanlığı besleyecekti.
Abdulgaffar Han ve Gandi’nin çabaları çatışmaları önlemeye yetmeyecek ve her iki toplum kanlı bir şekilde birbirinden ayrılacak ve günümüze değin sürecek sorunların temeli atılacaktı. Gandi Pakistan’a ziyaret etmeyi düşündüğü bir dönemde fanatik bir Hindu tarafından katledilirken, Peştun bölgesinde özerk bir yönetim arayışındaki Abdulgaffar Han ise kendisini bir Hindu taraftarı ve iş birlikçi olarak suçlayan Pakistan hükümeti tarafından hapse atılacaktı.Hapisteyken, cezası yedi yıla çıkarılan ardından bir sekiz yıl daha mahkum edilen Abdulgaffar Han, hayatının son günlerini Afganistan’da sürgünde geçirmiştir.
Uluslararası Af Örgütü tarafından 1962 yılında dünyada inançları yüzünden hapiste yatan 1 milyondan fazla insanın simgesi seçilen Han, Gandi'nin 100. doğum gününü kutlamak için 1969'da Yeni Delhi'yi ziyaret etti.
1987'de Hindistan Hükümeti tarafından sivillere verilebilecek en yüksek Hint onuru olan ‘‘Bharat Ratna Ödülü’’ne layık görüldü.
Bu onuru alan Hindistan dışından ilk kişiydi. 1988 yılında Peşaver'de vefat eden Han, vasiyeti üzerine Afganistan'ın Celalabad kentine defnedildi.
Afganistan'daki iç savaşa rastlayan Abdulgaffar Han’ın defin işlemi için taraflar bir gün ateşkes ilan etti. Abdulgaffar Han günümüzde Afganistan ve Pakistan sınır hattında yaşayan Peştunlar’ın en büyük lideri ve şiddet aleyhtarlığının sembol isimlerinden biri olarak hatırlanmaya devam ediyor.