Haaretz, İsrail’de Filistin’in vicdanı mı?
İsrail'de basılan en uzun soluklu ve ülkenin en önemli gazetelerinden biri olan Haaretz, "demokrat", "Filistin'e karşı vicdanlı" ve "adaletli" bir basın-yayın organı olarak takdim edilir... Ama, acaba gerçekten böyle mi?
Savaşçı Begin zaman zaman nasıl taviz vereceğini ve uzlaşacağını biliyordu. Destekçileri ona fazlasıyla hayranlık duydu, ancak muhalifleri bile onu ilham verici bir figür olarak kabul etmek zorunda kaldı. Ülkeyi doğru yöne sevk edip etmediği sorusu uzun süre gündemde kalmaya devam edecek. Bu anlamda Begin, kalplerimizde yaşayacak.
19 Mart 1992’de “Bir Muhalife Veda” başlıklı bu yazı, eski İsrail başbakanlarından Menachem Begin’in vefatı anısına kaleme alındı. [1]
İsrail tarihindeki belki de tek darbe girişiminin öncülüğünü yapan, Irgun terör örgütünün en önemli komutanlarından birisi olan, Revizyonist Siyonizm’i İsrail siyasetinin merkezine sokan ve Lübnan’da, Filistin’de gerçekleştirdiği katliamlarla cürmü meşhut Begin’den bahsediyoruz.
Bu eleştiriyle karışık bir hayranlığı düzen yayın organının bugün tek başına İsrail solunu temsil ettiğini bile söyleyebileceğimiz Haaretz’den geldiğini söylemek, hepimizi şaşırtabilir. Çünkü İsrail siyaseti çalışanların yanında, Filistin’de olup bitenleri sadece takip etmek isteyenlerin de başvurageldiği, sol jargona ve eleştirel bir üsluba sahip Haaretz’in bugün böyle bir yazıyı (örneğin Begin’in Likud partisine bugün liderlik eden Netanyahu’ya) yayınlaması düşünülemez bile.
İsrail’in bu en sansasyonel ve prestijli sayılabilecek gazetesini biz ne kadar tanıyoruz, şüpheli. Oysa bu mecrayı ve ajandasını yakından takip etmek Filistin’e ve hassaten Kudüs’e bakışımızın sıhhati açısından ehemmiyet arz ediyor.
Tarihî miras
İbranice Vatan anlamına gelen Haaretz (Ha-Eretz), aslında bir asırdan daha fazladır yayın hayatında. 1919’da İngiliz manda yönetiminin de desteğini alarak kurulan gazete, 1935’ten itibaren Alman Yahudisi iş adamı Salman Schocken’in gazeteyi satın alması ve oğlu Gershom Schocken’in 1990’daki ölümüne kadar genel yayın yönetmenliğini yürütmesi sonucu bugünkü muteber konumuna geldi. Hanoch Marmari (1990-2004), David Landau (2004-2008) ve Dov Alfon’un (2008-2011) ardından Aluf Benn hâlihazırda gazetenin genel yayın yönetmenliğini yürütüyor. Ancak hâlen günümüzde gazetenin %75’lik hissesine sahip Schocken ailesi, Haaretz’e kalıcı bir bıraktı denebilir. [2]
- İlk yıllardaki kısa süreli Kudüs macerasını istisna tutarsak, Haaretz, Tel Aviv merkezli bir gazete olageldi. Yeni kurulan İsrail devletinin sembolü niteliğindeki şehirle özdeşleşen bu mecranın, sonradan müesses nizamla ilişkisi hep sorunlu bir hal alacaktır.
Bunun en büyük kanıtı ise, işte yazının başındaki mektuptur. 1960’lı yıllarda Herut partisiyle terör faaliyetlerinden “meşru” siyasete hızlı bir giriş yapan Begin, David Ben Gurion liderliğindeki solcu, müesses nizamın adeta sahibi Mapai (İşçi) partisine muhalefet ederken, Gershom Schocken yönetimindeki gazete, Begin’e arka çıkmıştır. Revizyonist Siyonizm’in sağ temelli radikal görüşlerine ve yer altı terör faaliyetleriyle mündemiç geçmişine rağmen, statüko karşıtlığı sol, elitist bir gazeteyi sağ popülist partiye destekçi hale getirmiştir. Öyle ki bu destek, aradaki sürtüşmelere rağmen 1967 Arap-İsrail Savaşı sonrası Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’nin işgalinde bile kısmen devam edecektir. [3]
İsrail solu ve Filistin
Bununla birlikte işgal, tüm İsrail toplumunda olduğu gibi İsrail medyasında, hassaten Haaretz’in de gündeminde yer almaya başladı. Artık Sabraların (İsrail’de devletin kurulmasından sonra doğan kişiler) İsrail medyasında daha baskın olduğu bir dönemde vuku bulan bu işgal gerçeğiyle Haaretz, diğer yayın organlarına göre daha farklı ilgilendi.
- Bu bağlamda göz ardı edilen Filistinlilerin de durumunu anlatmaya ve işgali sorgulamaya başlayan gazete, Batı Şeria’ya mukim muhabir gönderen ilk gazete oldu. Sonraki yıllarda, bu tavır daha da ileri gidecek ve sol jargonun temel taşları sayılabilecek “savaş suçu”, “apartheid” ve “Yahudi üstüncülüğü” gibi kavramları söylemine dahil etmeye başladı.
Fakat buradaki tavır, toprakları işgal altındaki Filistinlilerin yine oryantalist bir çerçeve içerisinde, İsrail’e entegre edilmesi gereken unsurlar olarak değerlendirdi. Bir diğer deyişle, 1967 öncesi adeta görmezden gelinerek, İsrail ve Filistin halkı iki “denk” unsur olarak addediliyor ve bunların bir takım “politik anlaşmazlıkları” geride bırakarak barış içinde yaşamasının mümkün olduğu söylemi, gazeteye hâkim oldu.
Bu tavrın zirvesini, özellikle Oslo sürecine rağmen akabinde yaşanan İkinci İntifada’nın getirdiği hayal kırıklığı temsil edecektir. Öyle ki, bu hayal kırıklığı gazetenin bazı üyelerini (dönemin Genel Yayın Yönetmeni Marmori gibi) istifaya zorlayacak, kalanların ise daha sert, marjinal sol denebilecek bir çizgide yayın yapmalarına sebep olacaktır. 2000’li yılların ortasından itibaren yükselişe geçen sağ ve aşırı sağ siyasî unsurlar, Haaretz’e yine bir manevra alanı verecektir.
Ancak bunun bedeli de gazetenin yerel düzeyde itibarının ve kalitesinin düşmesi olmuştur. Uluslararası prestijinin aksine, yerelde sadece Tel Aviv’de bulunan Aşkenaz Yahudilerinin endişelerini dile getiren bir mecra olarak görülmeye başlanmıştır.
Gazetenin kıdemli köşe yazarlarından, Filistin meselesinde vicdan sahibi bir gazeteci olarak addedebileceğimiz Gideon Levy, bu duruma parmak basmıştır.
“İsrail toplumundaki etkimiz neredeyse sıfır,” diyen Levy, bu durumun aksine, gazetenin (NY Times iş birliğiyle de birlikte) İngilizce versiyonunun satışlarındaki sürekli artış ve İngilizce web sitesindeki tıklanma sayıları itibarıyla uluslararası etkisinin arttığını belirtiyor. Yine gazetenin kıdemlilerinden, yayın direktörü yardımcısı Noa Landau da bu sıkışmışlığa işaret ederek, “Haaretz gazetesinin büyük çoğunluğu Aşkenazi kökenli, daha zengin ve daha iyi eğitimli okuyuculardan oluşuyor,” diyor. [4]
Günümüzdeki önemi
Bugün Haaretz, her ne kadar uluslararası prestiji yüksek olsa da, İsrail toplumunu tanımak ve doğru analiz etmek adına oldukça kısıtlı bir yelpazeye sahip. Hem Filistin meselesinde hem de İsrail’in sosyoekonomik sorunlarına dair son derece seçici bir sol eleştirel jargonla, pek az kimsenin okuyup dikkate aldığı yorumlar yapmaktan ötesine geçemiyor. Örneğin seküler, LGBT mensubu bir Filistinlinin her iki tarafta yaşadığı “mağduriyet”, dindar bir Filistinlinin yaşadığı mağduriyetin önüne geçebilir ve hikâyesi yayınlanmada önceliğe sahip olacaktır.
Bu bağlamda Haaretz, hem Müslüman Filistinlilerin kimlik meselelerini hem de ultra-Ortodoks Yahudi kesimin sorunlarını görmezden gelerek, yalnız kavga etmeye teşne bir mecra hale geldi. Öyle ki, geçtiğimiz yıllarda Yeş Atid partisi lideri, eski Başbakan Yair Lapid gazeteyi “anti-Semitizm” ile; İşçi Partisi de “nefret dolu” olmakla suçlar hale bile geldi. Gazetenin eski çalışanlarından Shmuel Rosner bile gazeteyi sürekli felaket tellallığı yapmasından ötürü “okunması gereken bir gazete” olarak görmediğini söylüyor. [5]
- Gazetenin tarihi boyunca bu muarız tavrını özetleyen en enteresan sözü ise eski başbakanlardan Golda Meir söylemişti: “Haaretz’in desteklediği tek hükümet, İngiliz mandasıdır.” [6]
Tüm bunlara rağmen Haaretz, yine de takip edilmesi önemli bir mecra. Çünkü bugün artık Itamar Ben Gvir, Bezalel Smotrich gibi aşırı sağcıların şekillendirdiği İsrail siyasetinde, Haaretz, Filistinlilerin sorunlarına belli ölçüde kulak veren ve bu sorunların dillendirilmesini sağlayan tek yayın organı sayılabilir. Bugün eğitimli bir İsrail vatandaşı Filistinlinin medya sektöründe çalışabileceği belki de en itibarlı yer, hâlen Haaretz’dir. Yine de bu durum, yukarıda anlatılanlar göz önünde bulundurulursa, Türkiye’den Haaretz’e olan bakış açımızda dikkatli olmamız gerektiği gerçeğini değiştirmiyor.
Kaynaklar:
[1] “Farewell to an Opponent,” Haaretz, 19 Mart 1992.
[2] jewishvirtuallibrary.org/haaretz
[3] Konuya dair kapsamlı bir çalışma için bkz. Amir Goldstein (2018), “Haaretz newspaper, The capitalist agenda and Menachem Begin’s political legitimacy”, Israel Affairs, 24:2, 240-253.
[4] orientxxi.info/magazine/haaretz-the-last-bastion-of-jewish-opposition-in-israel,5990
[5] Shmuel Rosner, The People vs. Haaretz, The New York Times,11 Mayıs 2017.
[6] David Remnick, The Dissenters, The New Yorker, 20 Şubat 2011.