Fellûce’nin yaralı çocukları
Fellûce, 2003 yılındaki işgalin getirdiği yıkım sebebiyle daha toparlanamadan 2014 yılında DEAŞ’ın eline geçmiş, DEAŞ’tan alındığı 2016 yılından sonra ise merkezî hükümetten gelen yetersiz destek sebebiyle şehirde çok az ilerleme kaydedilebilmişti. Şehirde, sağlık sisteminin eksikleri işgal döneminde kullanılan kimyasal unsurlara bağlı olarak görülen vakalarla birleşince büyük bir kriz hali meydana gelmiş oldu. Londra’dan gelen bir ekibin de yaptığı araştırma neticesinde elde ettiği bulgu şehrin suyunun, ağaçlarının ve toprağının zehirlenmiş olduğu yönünde olmuştu. Bu da doğrudan ve dolaylı olarak insan sağlığının etkilendiği, özellikle yeni doğan bebeklerdeki problemlerin ana sebebini teşkil ettiği Fellûce’de köklü bir girişimin yapılmasını kaçınılmaz kılıyor. Zira işgalden köklü bir kurtuluş; işgalciler kadar, onların arkalarında bıraktıklarından kurtulmakla da mümkün olabilecektir.
Irak’ın, Amerika tarafından maruz kaldığı işgalin üzerinden 2003’ten bu yana, uzun sayılabilecek bir zaman geçse de, işgal döneminin varlığı sanki Amerika’nın bıraktığı kötü bir armağan gibi hâlâ Irak’ta kendisini gösteriyor. Fiilî işgal sonlanmış, işgalci askerler artık Irak sokaklarında, caddelerinde ellerinde silahlarla görünmüyor olsalar da işgalin arkasında bıraktığı leke, Irak’ta kimi insanların hayatlarını zehir etmeyi yine sürdürüyor. Bu bakımdan Irak’taki işgal bir nevi devam ediyor. Sayısı milyonlarla ifade edilen insanı, o dönemde işgalcilerin silahlarından çıkan kurşunlar ve attıkları bombalar öldürürken, şimdi de Iraklıları, kendilerine karşı kullanılmış bu silahların Irak’ın havasına, toprağına, suyuna bıraktığı zehir öldürüyor; Irak'ın çocuklarını sakat bırakıyor, onulmayacak hastalıklara dûçâr ediyor. Bu durum özellikle Irak’ın kimi bölgelerinde varlığını çok net bir şekilde gösteriyor ki bunların başında da Bağdat’ın batısında yer alan Fellûce geliyor. Amerika işgalinin hâlâ yıkıntılarının görülebileceği, evlerini kaybedenlerin şu anda bile evsiz bir şekilde hayatlarını sürdürdükleri Fellûce "işgal sonrası felaketlerinin" yaşandığı yerlerin belki de ilk sırasında yer alıyor.
- İşgalin başladığı dönemde, Fellûce işgalcilere karşı önemli bir mukavemet noktası olmuş, işgal kuvvetleri burada karşılaştıkları direniş neticesinde kısmen geri adım atmak zorunda da kalmıştı. Direnişin belini kırmak için işgal güçleri bölgeye çok yoğun bir bombardımanlar yapmış, her ne kadar ilk dönemler inkâr edilse de sonrasında kabul edilen, kimyasal silahlar kullanmıştı.
Büyük bir yıkımın meydana geldiği Fellûce’de eşine az rastlanır bir vahşet yaşanmıştı. Şahit olanların aktardıkları kadarıyla yaralı insanlar işgalci tankların altında çiğnenmiş, bombardımandan kurtulan evler, dükkanlar işgalcilere tehdit oluşturmamasına rağmen ateşe verilmiş veya yıkılmıştı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun özel raportörü olan Paul Hunt ilgili raporunda, koalisyon güçlerini sivilleri hastanelere girmekten men etmek, sağlık çalışanlarına işlerini yapma konusunda engel çıkartmak, ambulansları vurmakla suçlamıştı. Benzer durumlar Irak’ın Bağdat başta olmak üzere işgale uğrayan diğer bölgelerinde de söz konusu olmuştu tabii, ama Fellûce’deki direniş, buradaki işgali çok daha sert bir hale getirmişti. Fellûce sanki Romalıların yakıp yıktığı, toprağından bir şey bitmesin diye de sabanla sürüp tuz döktükleri Kartaca şehri gibiydi. Camiler şehri olarak bilinen Fellûce’nin, sayıları 250 civarında olan camilerinin yerinde bugün yeller esmesi de işgalin bir neticesi olmuştu.
Fellûce’de kullanılan kimyasal silahlar sadece fosfor bombasıyla sınırlı kalmayacak ölçüde çeşitliydi. Uranyum, napalm, misket bombaları ve daha nice yok edici silah hedef gözetilmeden şehrin üzerine yağdırılmıştı. Bu saldırıya maruz kalan görgü şahitlerinin bizzat aktardıklarına göre kullanılan kimi bombalar garip bir ses ve ışık çıkartıyor; baş ağrısı, mide bulantısı ve baş dönmesine sebebiyet veriyordu.
Amerika’nın Fellûce’de tam olarak nasıl bir yıkım yaptığı, arkasında nasıl bir enkaz bıraktığı konusunda herhangi bir net raporun olmaması meselenin sınırlarını belirleme noktasında engel teşkil etmekle birlikte, mevcut yıkımın izlerinin bugün hâlâ gözlemlenebiliyor olması bu sınırı bir yerde de ucu açık hâle getiriyor. Birleşmiş Milletler’in raporuna göre 2004 yılında yarım milyona yakın bir nüfusa sahip olan Fellûce, Saddam Hüseyin döneminde yapılan sayımdaki resmî rakamlarda çok daha büyük bir nüfusa sahip olarak gözüküyor. İnsanlar hayattayken bile ortaya koyulamamış olan net rakamlar, çok sayıda ölümün olduğu 2003 yılı sonrasında şüphesiz çok daha güç bir hale geliyor.
- Amerikan işgalinden bugüne hâlâ sıklıkla karşılaşılan kanser vakalarının müsebbibi olarak burada kullanılan kimyasal silahlar gösterilirken, içinde olduğumuz 2021 yılında bile Fellûce’de her yıl en az bin bebeğin sakat doğması da bölgede kullanılmış kimyasal silahlara bağlanıyor. Bölgede kimyasal silahların kullanıldığı her ne kadar Amerika tarafından ilk dönemlerde inkâr edilmiş olsa da sonradan ele geçirilen bulgularla Amerika da bu gerçeği itiraf etmek durumunda kalmıştı.
Özellikle İtalya'nın devlet televizyonu olan Rai’de 2005 yılında yayımlanan ve Sigfrido Ranucci ve Maurizio Torrealta tarafından hazırlanan “Fallujah, The Hidden Massacre” (Fellûce, Gizli Katliam) isimli belgeselde, burada kullanılan kimyasal silahların varlığı net bir şekilde ortaya konmuştu. Youtube’da da bulunan belgeselde kendisiyle röportaj yapılan, Fellûce’deki operasyonların içinde yer alan Amerikalı asker Jeff Englehart bir görgü şahidi olarak yaşadıklarını şöyle aktarmıştı:
Felluce'de sokakta veya evde hareket eden her insan bir hedefti.
Röportajı yapan kişinin “Felluce'de kimyasal silah kullanıldı mı?” şeklindeki sorusuna ise “kesinlikle” şeklinde karşılık vermiş ve kan donduran detayları aktarmıştı Amerikalı asker “yanan çocuklar, kadınlar oldu. Beyaz fosfor ayrım gözetmeksizin öldürür. 150 metrelik bir etki sahası içerisindeki her insanı veya hayvanı yakacak bir buluttur bu”.
- Felluce'de insanları öldüren veya kemiklerine varıncaya kadar eriten kimyasal silahların etkileri şüphesiz hâlâ geçmedi. Fallujah B. Defects adlı Twitter hesabının paylaşımları ise bunu doğrular nitelikte. Amerika’nın Fellûce’deki gaddarlığının hâlâ devam eden tesirlerini uluslararası kamuoyuna sunmak sayfanın ana maksadını oluştururken, açıklama kısmında da yazdığı üzere “Bu hesap, Irak'ın batısındaki Fellûce şehrinde 2004 yılından sonra görülen yüksek doğum kusuru rastlantısını ve yaygınlığını vurgulamayı amaçlamaktadır”. Burada paylaşılan fotoğraflar ise Felluce'deki tehdidin hâlâ ne kadar da canlı olduğunu gösteriyor. Yeni doğan bebeklerde sinir ve omurilik sistemi bozuklukları, kalp rahatsızlıkları, görme problemleri sıklıkla görülürken, kimi bebekler de çift başlı ve tümörlerle doğuyorlar. Daha geçtiğimiz günlerde Fellûce’de doğan bir bebekte çok büyük bir omfalosel (karın duvarı açıklığı) görülmüş, Twitter hesabından da bu bebeğin fotoğrafı paylaşılmıştı.
Konuyla alakalı olarak Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan bir raporda Irak’ta görülen kusurlu doğumların dünyanın diğer ülkelerinde görülen standartların dışında olmadığının öne sürülmesi, Irak’ta kullanılan kimyasal ve nükleer silahların üstünün kapatılması için siyâsî bir hamle olarak değerlendirilmişti.
Dünya Sağlık Örgütü yayımladığı bu rapor nedeniyle çok sayıda bilim insanından ciddi tepkiler alırken, Japonya merkezli Human Rights Now’un yayımladığı alternatif rapor Fellûce’nin de içinde dahil olduğu Irak’taki feci durumu ortaya net bir şekilde koymuştu. Irak’ın kadim yerleşim bölgelerinden biri olan ve bulunduğu Fırat'a yakınlığının da etkisiyleverimli topraklara sahip olan Fellûce’nin, Amerikan işgali bir nevi metabolizmasını bozmuş ve bu topraklar Irak’ın başka noktalarında da olduğu üzere Haşdüşşabî ve DEAŞ arasındaki çatışmalara sahne olmuştu.
- Amerika her ne kadar Obama döneminde Irak’tan çekileceğini söylemişse de DEAŞ’ın ortaya çıkmasıyla burada bulunmanın da bahanesini tekrar bulmuştu. Irak’ın üçte birlik bir kısmına hakim olan DEAŞ’ın ele geçirdiği yerlerden biri de Fellûce’nin içerisinde olduğu Enbâr idi. Amerika, DEAŞ ile mücadele adı altında Irak ordusu ve peşmerge güçlerine destek vermiş, öncülüğünü yaptığı koalisyon güçlerinin hava saldırılarıyla DEAŞ’ı sözde Irak’tan temizlerken, girdiği yerlerde taş üstünde taş bırakmamıştı.
Amerika, DEAŞ’la mücadele kapsamında Fellûce’yi yine vurmuş, sanki işini yarım bırakmış bir katilin olay yerine tekrar dönmesi gibi Felluce halkına tekrar kan kusturmuştu.
Irak’ın en büyük ikinci şehri olan Musul’daki çatışmalar 9 ay sürmüş, şehir ancak 2017 yılında DEAŞ’tan alınabilmişti. Şehri harabeye çeviren çarpışmada sonradan Amerika’nın da itiraf edeceği üzere yine beyaz fosfor bombası kullanılmıştı.
- Fellûce, 2003 yılındaki işgalin getirdiği yıkım sebebiyle daha toparlanamadan 2014 yılında DEAŞ’ın eline geçmiş, DEAŞ’tan alındığı 2016 yılından sonra ise merkezî hükümetten gelen yetersiz destek sebebiyle şehirde çok az ilerleme kaydedilebilmişti. Şehirde, sağlık sisteminin eksikleri işgal döneminde kullanılan kimyasal unsurlara bağlı olarak görülen vakalarla birleşince büyük bir kriz hali meydana gelmiş oldu. Londra’dan gelen bir ekibin de yaptığı araştırma neticesinde elde ettiği bulgu şehrin suyunun, ağaçlarının ve toprağının zehirlenmiş olduğu yönünde olmuştu. Bu da doğrudan ve dolaylı olarak insan sağlığının etkilendiği, özellikle yeni doğan bebeklerdeki problemlerin ana sebebini teşkil ettiği Fellûce’de köklü bir girişimin yapılmasını kaçınılmaz kılıyor. Zira işgalden köklü bir kurtuluş; işgalciler kadar, onların arkalarında bıraktıklarından kurtulmakla da mümkün olabilecektir.