Bali notları
Hindu dininin kültürlerini canlı canlı okuyabildiğimiz, sürekli selamlaşan insanların arasında yürüyebildiğimiz, yemyeşil bir doğada bolca nefes alabildiğimiz, Müslümanların ne derece zorluklar içerisinde yaşadığına şahitlik edebileceğimiz, tek yönden akan daracık sokaklarda bir yerden bir yere gitmenin ne kadar zor olduğunu görebileceğimiz müthiş egzotik bir ada Bali. Endonezya’nın farklı din ve kültürlere nasıl ev sahipliği yaptığını da bu şekilde gösteriyor bizlere.
Uzun uzun pirinç tarlalarının yer aldığı, sürekli gülen insanların sokaklarında dolaştığı, Müslümanların son derece zor şartlarda hayat sürdüğü, fakat Hinduların ibadet bölgelerinden biri olduğu için rahat bir yaşam sürdüğü Endonezya’nın Bali bölgesi, muazzam tabiatıyla karşılıyor bizi.
Türkiye’den direkt uçuş bulunmayan ve Malezya, Endonezya, Singapur, Katar ve Dubai’den aktarma yoluyla ulaşabileceğimiz Endonezya’nın en tropikal adası Bali; çok farklı inanışlara, kültürlere ve yaşayışlara sahip bir yer. Gidişte Kuala Lumpur, dönüşte Singapur üzerinden aktarma yaptığımız seyahatimiz takriben 16 saatlik bir uçuşu kapsıyor. Aktarması ne kadar az süre olan uçuşu seçerseniz, o kadar iyi diyebileceğimiz bir uçuş bu. Aynı zamanda vize istenmediği için de katlanılabilir bir uçuş.
- Bali’ye iner inmez bir havalimanından çok bir tapınağa girmişsiniz gibi hissedebilirsiniz, çünkü Hindu dininin en yoğun yaşandığı bölgelerinden biri olan Bali’nin Denpasar Havalimanı’nı bile kendi tapınaklarına benzetmeyi başarmışlar. Bali’de gezilecek o kadar çok yer var ki bunları tek tek gezebilmek için bizim gibi en az yedi gününüzü buraya ayırmanız gerekiyor.
Hindu dinine dair çok sayıda detayı, kültürü ve yaşantıyı görebileceğimiz nadir yerlerden biri olan bu tropikal ada, sürekli selam veren ve teşekkür eden insanların ülkesi aslında. Tabii bir de maymunlarla ve kertenkelelerle iç içe yaşayabilen insanların ülkesi.
Bali’de Hindu dinine dair çok sayıda dipnota ulaşabileceğimizi biliyorduk ama Müslümanların yaşantılarıyla alakalı ufak çaplı bir araştırma sonrası çok çarpıcı bilgilere de erişme fırsatımız oldu.
Fil safarisi için gittiğimiz bölgede filleri sevdikten sonra kendi filini kendisi yetiştiren Ahmed’in filine binerek kendisine eşlik ettik bir süre.
Ahmed’in fili ve Bali’de Müslümanların yaşamına geçmeden önce fillerle alakalı birkaç detay vermeden atlamayalım burayı. Bali’de fil safarisi yaparken en tedirgin olduğumuz şey bu fillere eziyet ederek mi yoksa farklı şekilde mi bu safariyi öğrettikleriydi, fakat burada insanların küçük yaşta sahip oldukları filleri arkadaşça yetiştirdikleri, ödüllerle ve oyunlarla eğittikleri gerçeği bizi mutlu etti. Başka bölgelerde nasıl yapılıyor bilmiyorum ama Ahmed bize bu şekilde anlattı.
- Fillerle alakalı benim için en ilginç olan bilgi sadece gözlerinden terliyor olmalarıydı. Filin üzerinde en az fil boyu kadar yükseklikte bir havuza girdiğimizde filin gözlerini neden suya soktuğunu sorduğumda öğrendim. Sıcak ve tropikal iklimde yaşayan bu fillerin gözlerinin, sürekli gözlerinden terledikleri için, daha yeni ağlamış gibi masum ve mahzun görünüşü de bundanmış.
Aynı zamanda bir insan gibi her söylenileni anlayan fakat konuşamayan bir canlı gibi düşünebiliriz filleri. Aslında küçük bir bebek gibi, söylediklerimizi anlıyor fakat konuşamıyorlar. Filleri yürütmek için kulak arkalarına dokunmak yeterli. Sağa dönmek için sağ kulağının arkasına dokununca sağa dönüyor, sola gitmek için sol kulağa dokunmak yetiyor.
Aşırı duygusal olan filler sürekli gülüyormuş gibi duruyorlar. Hortumları, bir insanın kolundan çok daha işlevsel, istediği her şeyi hortumlarıyla gerçekleştirebiliyorlar.
Fillerin bu aşırı anlayışlı, duygusal ve yönlendirmeye çok açık hallerinden etkilenen Ahmed, Jakarta’da doğmuş büyümüş bir Endonezyalı. Endonezya’nın başkenti olan Jakarta, en yoğun Müslüman nüfusuna sahip başkentlerden biri.
- Endonezya’nın İslâmî yaşayışını az çok bilenler için nüfusunun büyük çoğunluğunun Müslüman olduğunu söylemeye gerek yok fakat bir oran vereceksek eğer %95’i Müslüman olan bir ülke Endonezya. Fakat Endonezya’nın en ünlü adası olan Bali Adası'nın yalnızca %10’u Müslüman nüfusuna sahip. Kalanlarının ise tamamına yakını Hindu. Bu nedenle burada Müslümanca bir hayat sürmek oldukça zor.
Ahmed’i yoğun bir soru bombardımanına tuttuk buradaki İslâmî hayatla alakalı. Müslüman nüfusu ne kadar azsa helal kazanç, helal yiyecek, helal yaşam da o kadar zor aslında. Ahmed de bir örneği oldu bizim için bu durumun. Fakat anlattığı şeyler arasında en can alıcısı hac ve umre vazifeleri için çektikleri sıkıntılardı.
Ahmed’e en büyük hayalinin ne olduğunu sorduğumuzda hac vazifesini yerine getirmek olduğunu söyledi. Hatta öyle ki bunu nasıl bir aşkla ve tutkuyla istediğini, gözlerindeki yaşlarından anladık desem yanlış söylemiş olmam. İnanılmaz bir şevk ile para biriktirmeye çalıştığını, ilk fırsatta hac vazifesi için Mekke’ye gitmeyi çok ama çok arzu ettiğini söyledi. Hac ve umre ziyaretleri için kutsal topraklara gidenler az veya çok Endonezyalıların oradaki yaşantılarına dikkat etmişlerdir. Hatta “en temiz millet Endonezyalılar” denir hep. Ahmed’de de işte o temiz yürek ve istek vardı.
Biz Türkiye’den kutsal topraklara gitmenin çok pahalı olduğunu anlattık fakat Ahmed’in söylediği durum bizimkinden çok daha vahimdi. Endonezya’da yaşayan bir Müslümanın ortalama bir hac vazifesi için 2000 dolar biriktirmesi yeterli geliyor, fakat sorun şu ki Bali’de yaşayan Müslümanların aylık ortalama kazançları yaklaşık 90 dolar civarında. Ahmed’in evli olduğunu ve çocuklarının olduğunu da hesaba katarsak aylık kenara koyabileceği miktar oldukça az. Onun için bu kadar ulaşılması güç bir vazife olan hac isteği, gözlerimizin dolmasına da vesile oluyor o anlattıkça.
Bali’de Müslümanların cuma namazını kılmaları için bir camiye gitmeleri yaklaşık olarak üç saatlerini alıyor. Yollar tek şerit ve bolca motosikletin olduğu Bali sokakları, ulaşım açısından oldukça zor. Camiler genelde Ulun Danu Bratan bölgesinde yer alıyor ve burası şehir merkezine oldukça uzak bir mesafe. Müslümanlar genel olarak bu civarda konumlanmış. Müslüman bakkalları, camiler ve yaşadıkları evler genel olarak bu bölgede bulunuyor. Genel hatlarıyla Müslümanların kazançlarını göz önünde bulundurursak arabaya sahip olmaları oldukça zor. Bu nedenle bir yerden bir yere gitmek Müslümanlar için epey zahmetli.
Müslümanlar işçi olarak Bali’nin uçsuz bucaksız pirinç tarlalarında da çalışabiliyorlar. Dışarıdan baktığımızda kat kat merdivenleri andıran bu tabiat görüntüsü, içi havuzcuklarla dolu pirinç tarlalarını oluşturuyor. Pirinçlerin bulunduğu sazlıklar bu kat kat havuzların içerisinde bulunuyor. Pirinçler zamanla olgunlaşıyor ve büyüyor. Toplanma kıvamına gelen pirinçler işçiler tarafından toplanarak güneşte kurutulmak üzere seriliyor. İşçiler omuzlarında, iki tarafı sepet olan bir çubuk taşıyorlar. Topladıkları pirinçleri buraya yerleştiren işçiler kurutmak üzere güneşli alanlara doğru yürüyorlar. İki gün güneşte bekletilen pirinçler tamamen kuruyor ve yemeklerde kullanıma hazır hale geliyor. Endonezya’da pirincin kullanımı ve yemeklerdeki pişme şekli bizden farklı olsa da bu tarlaları kesinlikle görülmeye değer.
Müslümanlar için ne kadar zorsa Hindular için o kadar kolay burada yaşamak. Hindu kültürünü ve dinini yakından incelemek isteyenlerin durağı haline gelen Bali, çok ilginç bir kültüre ev sahipliği yapıyor.
- Her evin bir tapınağının olduğu, kendi tanrılarını kendi elleriyle yaptıkları, ibadetleri sonrası çiçeklerle donatılan insanların bulunduğu bir din Hinduizm.
Çok büyük, karanlık, içine Hindulardan başkasının giremediği, ibadethane olarak küçük bir teras veya bahçesinin bulunduğu, korkunç figürlü yüzlerce heykelin her aldığı tapınakları var Hinduların. Havalimanından inip taksiye bindiğimizde şehrin içinde her evin önünde, her yol ağzında, her sokak başında farklı farklı heykeller görünce bunların tanrı olup olmadığını sorduğumuzda şu cevabı aldık: “Yes, we have many many Gods.” / “Evet, bizim bir sürü bir sürü tanrımız var.” Gülümsememek elde değil.
İbadet ritüelleri çok ilginç. Ulun Danu Tapınağı’nı ziyarete gittiğimizde şanslıydık ki bir ölü yakma törenine denk geldik.
Burada insanlar çeşitli ibadet günlerine özel farklı renklerde giysiler giyiyorlar. Örneğin ölü yakma törenlerinin kabul edilen rengi sarı ve beyaz. Genel olarak herkesin üzerinde sarı rengi görmek mümkün. Ölünün yakıldıktan sonraki külleri kalabalık bir grupla birlikte küçük bir tahtırevanla tapınağa getiriliyor. Herkes hep bir ağızdan değişik bir melodiye sahip, hafif eğlenceli hafif bağırtılı bir ağıt okuyor. Ellerinde şemsiyeler tutan kadınlar, sarı rengini yine ölü seremonisi sebebiyle seçiyorlar. Kulaklarda sarı renkli Bali’nin meşhur çiçeği olan Frangipani asılı duruyor.
Ulun Danu Bali’nin en görkemli ve tabiatı en güzel tapınaklarından birisi. Hatta gezdiklerim içinde en güzeli diyebilirim.
- Bali’de ibadetlerin bir rengi olduğunu, kulaklara takılan çiçeklerden de anlıyoruz. İbadetten çıkan polis, doktor, turist, yerli ve yabancı herkes kulağına ilgili ibadetin renginde çiçek takıp gün boyunca onunla dolaşıyor. Havalimanında veya şehir içinde kulağında çiçek takılmış olan onlarca erkek polis görebilirsiniz mesela.
Bir diğer meşhur tapınaklardan biri olan Tanah Lot’ta ibadet sonrası insanlar alınlarına pirinç yapıştırıyorlar.
Endonezya’nın bu tropikal iklime sahip adası Bali’nin vazgeçilmezlerinden birisi de maymunlar. Büyük maymun ormanlarının yer aldığı bölgelerde şehir içinde çöpleri karıştıran, insanların gözlüklerini, telefonlarını, çantalarının açık yerlerindeki eşyaları (ç)alan maymunları görmek çok doğal bir durum.
Bali’nin en ilginç detaylarından birisi ise meşhur Luwak Kahvesi. Bu kahveyi “dünyanın en pahalı kahvesi” olarak da duymuş olabilirsiniz. Bali’de o kadar pahalı değil ama çok sınırlı sayıda üretilip ihraç edildiğinden diğer ülkelerde ve hatta ülkemizde çok ciddi rakamlara satılıyor.
Bu kahveyi ilginç kılan ise tamamen hikâyesi. Kahveye adını veren Luwak, kedigillerden bir cins hayvan. Sabahtan akşama kadar vaktinin tamamını uyuyarak geçiren Luwak kedisi, güneş battıktan sonra uyanıp kahvelerin bulunduğu tarlaya giriyor. Kahve çekirdekleri pembe renkli çiçeklerin içinde bulunuyor. Luwak kedisi koklayarak en kaliteli çekirdeklerin bulunduğu çiçekleri yiyor. Aynı zamanda farklı kokulu bitkileri de yiyerek bünyesinde sindirime tabi tutuyor. Sindirim gerçekleştikten sonra işçiler çıkan bu çekirdekleri topluyorlar. Üç ayrı katman bulunuyor çekirdeklerin üzerinde. Çekirdekler sıcak suda kaynatılıyor ve birinci katmanı soyuluyor. Ardından yeniden kaynatılıyor ve ikinci katmanı soyuluyor. Son bir kez daha kaynatıldıktan sonra üçüncü katmanı soyularak kahve çekirdeğine ulaşılıyor ve bu çekirdek uzun uzun kavruluyor. Öğütülerek kullanıma hazır hale getiriliyor. İşte tüm bu aşamalardan dolayı Luwak Kahvesi dünyanın en pahalı kahvesi olarak geçiyor literatüre. Çünkü hem çok az bulunuyor hem de çok fazla işleme tabi tutuluyor.
Hindu dininin kültürlerini canlı canlı okuyabildiğimiz, sürekli selamlaşan insanların arasında yürüyebildiğimiz, yemyeşil bir doğada bolca nefes alabildiğimiz, Müslümanların ne derece zorluklar içerisinde yaşadığına şahitlik edebileceğimiz, tek yönden akan daracık sokaklarda bir yerden bir yere gitmenin ne kadar zor olduğunu görebileceğimiz müthiş egzotik bir ada Bali. Endonezya’nın farklı din ve kültürlere nasıl ev sahipliği yaptığını da bu şekilde gösteriyor bizlere.
(Fotoğraflar: Hatice Sarı Tan)