Arabuluculuk yolunun ilk kurbanı: Kont Folke Bernadotte
20 Mayıs 1948'de BM Güvenlik Konseyi tarafından Filistin'de arabuluculuk görevine atanan ve uygulandığı takdirde Siyonist projeyi mahvedebilecek üç temel hedefin -Filistinli mültecilerin evlerine dönme hakkı, Kudüs'ün statüsü ve kalıcı sınırlar- peşinde olan Kont Folke Bernadotte, Arap ülkeleri ile İsrail arasında Birleşmiş Milletler adına arabuluculuk yaptığı sırada Fransız Hava Kuvvetleri albaylarından BM gözlemcisi André-Pierre Serot ile birlikte aşırı Yahudi militanlar tarafından 17 Eylül 1948 yılında öldürüldü.
Günden güne adımları atılan Siyonist devletin askerî güçleri ile çeşitli Arap orduları arasındaki savaş şiddetlenirken, 20 Mayıs 1948'de, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Kont Folke Bernadotte adlı İsveçli bir diplomatı Filistin'de BM arabulucusu olarak atadı.
İsveç kraliyet ailesinin bir üyesi olan Kont Folke Bernadotte, İkinci Dünya Savaşı sırasında diplomat olarak görev yapmış, Nazi Almanyası'nda tutulan on binlerce mahkumun serbest bırakılmasına yardımcı olmuş ve Naziler ile Müttefikler arasında bir ateşkes müzakeresi yapmaya çalışmıştı.
Bu diplomatik deneyimini, 1940'ların sonlarında Filistin topraklarında İsrail devletinin kurulması konusundaki çatışmaya aktardı, arabuluculuk çabalarını yürüttü ve kısa süre sonra bozulana kadar çatışmada ilk ateşkesin müzakere edilmesine yardımcı oldu.
Ancak onun en dikkate değer katkısı, BM arabulucusu olarak atanmasının ardından 1948 yazında üzerinde çalıştığı barış planıydı; burada ilk kez Mavera-i Ürdün (şu anda Ürdün) ile İngiliz Mandası Filistin arasında bir birlik kurulması çağrısında bulundu.
Bu planın örnekleri arasında, Filistinlilerin Necef Çölü'ndeki bölgeleri kontrol etmesi, Celile bölgesinin ise Yahudiler tarafından kontrol edilmesi yer alıyordu. Hayfa ve limanı ile Lüd'deki (şu anda Ben-Gurion Havaalanı olarak adlandırılan) havaalanı gibi bazı bölgelere her ikisine de serbestçe erişilebilecekti. Kudüs ise BM tarafından kontrol edilen uluslararası bir şehir olacaktı.
- Bu plan, tüm taraflarca reddedildi ve ateşkesin geçerliliği sona erdiğinde çatışmanın yeniden başlamasına neden oldu.
İkinci önerisi ise daha karmaşık ve uzlaşmacı bir öneriydi. O, İsrail devletinin varlığını onaylarken aynı zamanda Filistinlilerin geri dönüş hakkını da sıkı bir şekilde destekliyor, Nekbe sırasında topraklarından ve mülklerinden sürülen Filistinlilere izin verilmesi gerektiğini savunuyordu. Geri dönmeyenlerin ülkelerine geri gönderilmesi, yeniden yerleştirilmesi ve maddi tazminat ödenmesi gerektiğini söylüyordu.
Kont Folke, "Yahudi göçmenler Filistin'e akın ederken, çatışmanın bu masum kurbanlarının evlerine dönme hakları reddedilirse ve aslında en azından Arapların kalıcı olarak yerlerinden edilmeleri tehdidini sunarsa, bu temel adalet ilkelerine karşı bir suç olacaktır." diyordu.
- Bernadotte'tun planını 16 Eylül 1948'de BM Genel Kurulu'na sunması, Siyonist militanlar ve paramiliter gruplar arasında planın gerçekten onaylanıp uygulanacağı yönünde korkulara yol açtı.
Stern Çetesi (ya da Lehi) ve liderliği, bu onayı engellemek için kararlı adımlar attı.
- 17 Eylül'de, teklifin sunulmasından sadece bir gün sonra, dört Lehi teröristi Bernadotte'ın konvoyunu Kudüs'ün Katamon semtinde pusuya düşürerek BM arabulucusuna 6, yanında oturan Fransız subayı Albay Andre Serot'a da 18 el ateş etti.
Serot hemen öldürülürken, Bernadotte hastaneye kaldırılarak kısa süre sonra hayatını kaybetti.
Sonra ne oldu?
Suikastın ardından yeni İsrail hükümeti sonunda Lehi'yi terör örgütü ilân etti, gruptan geriye kalanları silahsızlandırdı, yaklaşık 200 üyeyi tutukladı ve liderlerden bazılarını mahkum etti.
İsrail tarafından gelen kınamalar kısa ömürlü oldu çünkü yetkililer Ocak 1949'daki ilk İsrail seçimleri öncesinde Lehi üyelerine genel af ilân etti.
Hiçbir üye ya da lider suikasta karışmakla suçlanmadı ya da mahkum edilmedi.
Mayıs 1949'da İsrail hükümeti, BM'ye sunduğu bir raporda hiçbir üyenin çeteyle bağlantılı olmadığını iddia ederek, Stern Çetesi'nin cinayetteki rolünü örtbas etmekte ısrar etti.
- Bu inkâra rağmen, birkaç Lehi üyesi yıllar içinde öne çıktı ve cinayete ilişkin zaman aşımı süresinin 1968'de sona ermesinin ardından olaya karıştıklarını kabul etti ve 1977'de, yani bu sürenin dolmasından yaklaşık 9 yıl sonra, örgütün Bernadotte'ye suikast düzenlediğine ilişkin ilk kamuoyu itirafı gerçekleşti.
Buna rağmen, Lehi liderlerinin İsrail siyasetine girmelerine ve ilerlemelerine izin verilmiş, Yitzhak Shamir'in geleceğin İsrail başbakanı olması, Natan Yellin-Mor'un İsrail Knesset'inin gelecekteki üyesi olması ve Yehoshua Cohen gibi önemli roller üstlenmesine izin verilmişti.
Bernadotte'nin gerçek katili, İsrail Başbakanı David Ben-Gurion'un koruması oldu.
İsrail, 1980 yılında terör örgütünden duyduğu gururu, "İsrail'in kurulması mücadelesindeki faaliyet ödülü" anlamına gelen Lehi kurdelesi adı verilen bir askerî nişan taktırarak daha da ifade etti.
Suikastın diplomatik yansımaları
İsrail hiçbir zaman olay yerini kordon altına almadı ve sistematik bir analiz yapmadı. Bernadotte'nin öldürüldüğü araba tamir edilene kadar incelenmedi.
İsveç, İsrail'in cinayetle ilgili soruşturmasını kınadı ve sert bir şekilde eleştirdi; bu da iki ülkenin ilişkilerde olumsuzluk yaşamasına yol açtı.
Ancak Bernadotte suikastının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen onun mirası, çatışma zamanlarında barış diplomasisinin standardı olarak övülen bir miras olmaya devam ediyor.
İşgal altındaki Filistin ve bölgedeki diğer BM çabalarında olduğu gibi, Bernadotte de sahadaki BM operasyonlarının altyapısının çoğunun oluşturulmasında etkili oldu ve Bernadotte'un Yakın Doğu'daki Filistinli Mülteciler için BM Yardım Çalışmaları Ajansı'nın temelini attığı kabul ediliyor.
Kaynak: Middle East Monitor