Dijital körlük ya da gönüllü kölelik
En temel, en insani özelliklerin insan-dışı varlıklarda da görülebilir olmasının altında insanî duyguların ve insan haysiyetinin itibarsızlaştırılması yatıyor. Ben meseleye çiçek sulayan robotun şirinliği, masumluğu gibi falan bakmıyorum. Bu bir pazar ve burada işlerin dönebilmesi için robotlardan daha çok, yapay insanlara ihtiyaç var. Yapay zekâ gibi zekâsını işletebilen insanlara.
Kendine yeterek ayakta kalma teranesini uyduranların bizi başka bir alana çekmek, ipimizi bu başka alana bağlamak için bu teraneyi uydurduklarını bilmeliyiz. Çünkü insan insana yettiği an, muktedirler için işleyen çarklar duruyor. Biz bugün insan insana yetmediği için bu salgın ortamında her şeyden önce (insandan da önce) iş dünyasını konuşuyoruz. Bu uzun süreçte iş dünyasının ne olduğundan, olacağından daha önemli hiçbir şey konuşulmadı. Her şey hayatta kalan insana dönüktü ve onun nasıl bir ekonomi stratejisi izleyerek yoluna devam edeceği konuşuldu ve hâlâ konuşuluyor.
Ekonomik olarak hayatını elinde tutan insanın yaşamının sürekliliği sağlık sektörü (ya da sağlık dini mi demeliydim) tarafından denetim altında.
Sağlık (bu kelime ile kesinlikle modern tıbbı kastediyorum) başlı başına bir alan değil, çarkları döndüren sistemin uzantısı durumunda ve hayatta kalmanın kutsandığı günümüzde sağlık bir put olarak insanların önünde. İnsanın insanın hayrına bir şey yapması özellikle bu iki kavramla (önce ekonomik hayvan olarak insan ve sonrasında sağlık dinine tapan onu kutsayan insan) engellendi. Şimdi üçüncü bir hamle olarak bilginin dijitalleşmesi yoğun bir şekilde her kanaldan destekleniyor. Salgın sürecinde bu üç kavramın insanların kafasına çivi gibi çakılması için canla başla çalışıldı. Bunda başarılı da olunmuş gibi gözüküyor.
Yapay zekanın uzantısı durumundaki insan
Yaşamı saçma ve anlamsız olandan kurtarabilmek, sanırım sırayla insanın hâkim dünyanın ekonomi, sağlık ve bilgi alanındaki tahakkümünü reddetmesiyle mümkün olur. İnsan bu çağın ucubesi mi değil mi bunu anlamamız lazım. Çok basit bir örnekle konuyu toparlayıp açıklığa kavuşturmak istiyorum. Geçenlerde şöyle bir habere denk geldim.
Çin'de robot ve yapay zekâ fuarı vardı. Çok çeşitli robotların ve yapay zekâ uygulamalarının tanıtımı yapıldı. Mesela stantların birinde bir robotun çok düzgün bir şekilde çiçek sulayabilmesi (robotun işletim sistemine bitki bilgileri vs. işlenerek hangi bitkiye ne kadar su vereceğini bilmesi sağlanmış) robotun öne çıkan özelliğiydi ve bunun için alkış topluyordu.
- İnsanda var olan temel yetilerin hayvanla kıyaslaması Batı'ya has bir özellik, bunu Batı'nın bütün fikir adamlarından biliyoruz; fakat artık, fikir zaten ortadan kalktı da, bu tavır hızla elektronik zekâ ile insanın kıyasına evrildi.
En temel, en insani özelliklerin insan-dışı varlıklarda da görülebilir olmasının altında insanî duyguların ve insan haysiyetinin itibarsızlaştırılması yatıyor.
Ben meseleye çiçek sulayan robotun şirinliği, masumluğu gibi falan bakmıyorum. Bu bir pazar ve burada işlerin dönebilmesi için robotlardan daha çok, yapay insanlara ihtiyaç var. Yapay zekâ gibi zekâsını işletebilen insanlara. Dijitalleşen iş ortamı insandan yapay zekâ performansı bekliyor, sağlık putu hayatta kalmayı tek amaç hâline getiriyor, bilginin dijitalleşmesi de herkesin tek tek küçük birer bilim adamına dönüşmesini mümkün kılıyor.
Ekonomi, sağlık ve bilgi dünyasının tamamen dijitale bağlanması, insanın bütün denenebilir yollarının önünü kesiyor. İşbu dijitallik insanoğlu için, başka bir yolun denenmesini imkânsız kılıyor.
Görünen o ki yapay zekânın insana yardımcı olacağı safsatasını da aynı pazarın kurucuları üstlenmiş vaziyette. Fakat benim gördüğüm, insanın dijital labirente icbar edildiği ve orada kendi hesabına çalışıyor yalanının altında, başkalarına kölece mahkûmiyetidir. Özgürlük duygusu eşliğinde bir mahkûmiyet elbette.