Yakın plan Pakistan

HABER MASASI
Abone Ol

Büyük Britanya’dan 1947’nin yazında bağımsızlığını kazanan Pakistan, sonraki birkaç yıl içinde iki önemli kayıp yaşadı. Bunlardan birincisi, 11 Eylül 1948’de kurucu lider Muhammed Ali Cinnah’ın ölümüydü. Hayatının son yıllarını veremle boğuşarak geçiren, fakat bunu kamuoyundan gizleyen Cinnah, çiçeği burnunda Pakistan’ı uzun yürüyüşünde yolun başına kadar ancak getirebilmişti. 16 Ekim 1951’de Başbakan Liyâkat Ali Han’ın Peştun kökenli bir Afgan tarafından öldürülmesi ise, ülke tarihinde kanlı bir geleneğin de başlangıcını oluşturacaktı. Başbakanlık koltuğunun ilk sahibi Ali Han, makamda en uzun süre kalmayı başaran isim olacaktı aynı zamanda.

Türbülanslı yıllar

28 Ocak 1933'te Rahmet Ali tarafından yazılan Pakistan Deklarasyonu, “Şimdi ya da Asla; Sonsuza dek Yaşayacak mıyız Yoksa Yok mu Olacağız?” başlığı altında Pakistan kelimesinin ilk kez kullanıldığı metindir (Pencap + Afgan + Keşmir + İslam + Sind + BelucisTAN = PAKİSTAN)

Hindistan’dan ayrılırken “ortak bir inanç etrafında birleşen yekpare bir ülke” hedefiyle kurulan Pakistan, kısa süre içinde çok keskin ihtilaflara sürüklendi. Pakistan topraklarında 20’den fazla dil ve bunların 300’den fazla lehçesi konuşuluyordu. Urduca ve İngilizce resmî diller olmasına rağmen Pencablıların, Sindlilerin, Belucilerin, Peştunların ve Multanlıların yalnızca kendilerine ait dilleri değil, aynı zamanda bölgesel kültürleri ve birbirinden apayrı serüvenleri de vardı. Bu durum, sonraki yıllarda bölgecilik merkezli gerilimlerin esas sebebini oluşturacak, ülke siyasetini direkt biçimde etkileyecekti.

Tüm bu unsurlar nedeniyle, Pakistan’da bir anayasanın hazırlanabilmesi ancak 1956’da mümkün olurken, 7 Ekim 1958’de ülke tarihinin ilk askerî darbesi gerçekleştirildi. General Muhammed Eyub Han, Devlet Başkanı İskender Mirza ile Başbakan Firuz Han arasındaki gerilimden istifade ederek yönetime el koydu, ardından devlet başkanlığı ve başbakanlık vazifelerini tek başına üstlendi.

Pakistan'ın isim babası: Rahmet Ali
Mecra

  • 1962’de hazırlattığı yeni anayasayla ordunun ülke üzerindeki denetimini sıkılaştıran ve birçok kritik sektörde askerleri yetkili hale getiren Eyub Han, aynı yıl Hint Alt Kıtası’nın bölünmesinden önce Hindistanlı Müslümanların oluşturduğu “Bütün Hindistan Müslüman Birliği”ni feshederek “Pakistan Müslüman Birliği”ni kurdu.

Muhammed Eyub Han, kurucu lider Muhammed Ali Cinnah ile birlikte, 1947.

ABD-Pakistan ilişkilerini “stratejik ittifak” seviyesine yükselten Eyub Han, 2 Ocak 1965’te düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muhammed Ali Cinnah’ın kız kardeşi Fâtıma Cinnah’a karşı yarıştı. Oldukça gerilimli geçen kampanyanın sonunda Eyub Han yüzde 64’le seçimi kazanırken, Cinnah taraftarları, iktidarı seçimlere hile karıştırmakla suçlandı. Fâtıma Cinnah’ın 9 Temmuz 1967’deki ani ölümü de Eyub Han’a karşı muhalefeti güçlendirdi. Seçimlerden hemen sonra yaşanan Hindistan-Pakistan Savaşı, Eyub Han’ın iç siyasette prestij kaybetmesinin bir başka nedenini oluşturdu. 1966’da imzalanan Taşkent Deklarasyonu ile savaş sona ererken, Pakistan cephesinde “masada kaybetme” psikolojisi çok baskındı. Yaşanan politik gerilim, Dışişleri Bakanı Zülfikâr Ali Butto’nun kabineden istifasına ve 1967’de sosyalist çizgideki Pakistan Halk Partisi’ni (Pakistan People’s Party - PPP) kurmasına yol açtı.

Kendisine yönelik muhalefet artık sokaklara taşan Muhammed Eyub Han, 25 Mart 1969’da devlet başkanlığı görevinden istifa ederek, koltuğunu General Yahya Han’a bıraktı.

Kaid-i Azam: Muhammed Ali Cinnah
Mecra

General Yahya Han, Hindistan ile çıkan yeni savaşta Pakistan ordusunun yenilmesi ve Doğu Pakistan'da bağımsız bir cumhuriyet kurulması üzerine 1971'de istifa ederek yerini Zülfikâr Ali Butto'ya bıraktı.

Yeni dönemin en dikkate değer yönlerinden biri, 1970’te Pakistan tarihinde ilk kez ülke çapında genel seçimlerin düzenlenebilmiş olmasıydı.

İngiltere’yle organik bağları bulunan Yahya Han, 1971’de Doğu Pakistan’ın “Bangladeş” adıyla bağımsızlığını kazandığı savaşın -Bengalli milliyetçileri Hindistan destekliyordu- ardından istifasını vermek zorunda kaldı. Pakistan’ın o dönemki en güçlü ve popüler ismi Zülfikâr Ali Butto, 20 Aralık 1971 günü hem devlet başkanlığını hem de başbakanlığı üstlendi. Butto, 1973’te kabul edilen yeni anayasanın ardından başbakanlıkta kaldı, Fadl-İlahi Çaduri devlet başkanı oldu. Anayasa cumhurbaşkanını sembolik bir konuma indirirken, bütün karar verici yetkileri başbakana hamlediyordu.

Korgeneral Amir Niazi, Korgeneral Jagjit Singh'in huzurunda Pakistan'ın Hintli ve Bangladeşli güçlere teslim olma belgesini imzalarken, 1971.

Kendi düşen…

Pakistan Başbakanı Zülfikâr Ali Butto, 1 Mart 1976’da oldukça tartışmalı bir karara imza atarak, Korgeneral Ziyâul Hak’ın rütbesini yükseltti, ardından onu Genelkurmay Başkanlığına getirdi. Teamüllere ve ülke içindeki dengelere tamamen aykırı olan bu uygulamada, Butto’nun hareket noktası oldukça politikti: General Ziyâ’yı “düşük profil” olarak değerlendirmiş, onun yönetimindeki ordunun siyasete müdahil olmayacağını, böylece kendisinin de rahatça hareket edebileceğini var saymıştı. Butto’nun Ziyâ’da gördüğü bir diğer “ışık” da, General’in dindarlığıydı. Kendisi seküler-sosyalist bir çizgiye sahip olan Butto, Ziyâul Hak’ın dindar profili üzerinden Pakistan halkıyla devletin diyalogunu yeniden tesis edebileceğini düşünüyordu.

Yüz yıllık ailenin ilk idamı: Zülfikar Ali Butto
Mecra

Butto’nun hesabı basitti: Halkın gözünde muteber, ama siyasete karışmayacak kadar da nötr bir ordu.

Butto, Genelkurmay Başkanı Ziyâul Hak’ın dindar profili üzerinden Pakistan halkıyla devletin diyalogunu yeniden tesis edebileceğini düşünüyordu.

Bunu da General Ziyâ ile sağlayabileceğini düşünmüştü. Ancak yanıldığını anlaması için, bir yıl beklemesi yetecekti: 5 Temmuz 1977’de, General Ziyâul Hak, kendisini o vazifeye atayan Başbakan Zülfikâr Ali Butto’yu devirdi, mahkemede yargılattı ve 4 Nisan 1979’da idam ettirdi. General Ziyâ, 1973 Anayasası’nı da askıya alarak, bütün yetkiyi elinde topladı.

Pakistan'ın muktedir generali: Ziya ül-Hak
Mecra

Pakistan’ın başına gelerek bir Butto’yu yerinden eden, görevden gitmesiyle başka bir Butto’yu siyaset sahnesine taşıyan Ziyâul Hak, Pakistan siyasî tarihinin en önemli bir politikacılarından biridir.

Yalnızca 20 yıl sonra, Pakistan’da tarih tekerrür etti:

Başbakan Navaz Şerif, 1998’in sonbaharındaki genelkurmay başkanı atamaları sırasında müşkül bir durumla karşı karşıya kalmıştı. General Cihangir Keramet’in yerini alacak isim, bir türlü netleştirilemiyordu. İki potansiyel adaydan General Ali Kuli Han, darbeci eğilimlerinden şüphelenildiği için, General Halid Navaz Han da zalimliğe varan sert tabiatı nedeniyle elendi. Geriye, normal şartlarda şansı bulunmayan bir aday kalıyordu: General Pervez Müşerref.

Babasının diplomatik görevi nedeniyle çocukluk yıllarını Türkiye’de geçiren Müşerref, 14 yaşında ülkesine döndükten sonra Batılı formda eğitim almıştı. Matematik ve ekonomi alanlarına ilgi duyan Müşerref, 18 yaşında askerî akademiye girerek orduya intisap etmişti. Kendisini tanıyan herkes, onun “demokrat bir asker” olduğundan söz ediyordu. Başbakan Şerif, bizzat yakından tanımadığı Müşerref’i, özellikle çevresinin telkin ve tavsiyeleriyle 8 Ekim 1998’de genelkurmay başkanlığına atadı. Ancak o da, tıpkı Zülfikâr Ali Butto gibi, kendi görevlendirdiği general tarafından ertesi yıl devrildi. 12 Ekim 1999’da Pervez Müşerref’in görevden uzaklaştırdığı Şerif -Butto gibi- idam edilmedi, Suudi Arabistan’a sürgüne gönderildi.

Pervez Müşerref, arkasındaki ordu desteğiyle Pakistan'ı uzun yıllar ''sıkı yönetim'' altında tuttu.

(Pakistan’ın bu tecrübeleri, 2012’de, bu defa Mısır’da tekrarlandı:

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Hüsnü Mübarek döneminin kudretli generali Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavî’nin yerine, hiç bilinmeyen bir ismi getirdi: Abdulfettah Sisi. Normal şartlarda, askerî hiyerarşideki konumu nedeniyle genelkurmay başkanlığı için hiç şansı bulunmayan Sisi’nin, “dindarlığı” ve “devrimci duruşu” nedeniyle tercih edildiği biliniyor. Muhammed Mursi’nin, o dönemde Mısır istihbaratı tarafından kasten aldatıldığı ve Sisi’nin yükselmesi için kendisine abartılı, yanlı ve yanıltıcı raporlar sunulduğu da bir diğer hakikat.)

Hiçbirine nasip olmadı

  • Pakistan’ın kuruluşundan bu yana göreve gelen 29 başbakandan hiçbiri, yasal görev süresi olan 5 yılı dolduramadı. Askerî darbeler, yolsuzluk soruşturmaları, gensorular, siyasî krizler, protestolar ve diğer sebeplerle, bütün başbakanlar erkenden koltuklarından ayrıldılar. Başbakanlardan biri suikasta uğrarken, 1993’te arka arkaya 5 isim gelip geçti. En kısa başbakanlık süresi 2 hafta, en uzunu ise 4 yıl 2 aydı. Muhammed Navaz Şerif ise 3 ayrı dönemde koltuğa oturarak, ülke tarihinde bir rekora imza attı.

İşte iz bırakan Pakistan başbakanları ve akıbetleri:

1) Liyâkat Ali Han (1895-1951)

İngiltere Oxford eğitimli, avukat. Pakistan’ın ilk başbakanıydı. 1947’nin ağustosunda göreve başladı. 16 Ekim 1951’de Ravalpindi’deki bir miting sırasında öldürüldü.

2) Havâce Nâzimuddin (1894-1964)

İngiltere eğitimli, avukat ve tenis oyuncusu. 17 Ekim 1951’de başbakanlık koltuğuna oturdu, 17 Nisan 1953’te Pakistan genel valisi tarafından görevinden alındı.

3) Muhammed Ali Buğra (1909-1963)

Siyaset bilimci ve diplomat. Havâce Nizâmuddin’den sonra göreve atama usulüyle geldi. 11 Ağustos 1955’teki istifasına kadar 2 yıl 3 ay başbakanlık yaptı.

4) Çaduri Muhammed Ali (1905-1982)

Ekonomist ve kimyager. Maliye bakanlığından başbakanlığa geçiş yapmıştı. Parti içi anlaşmazlıklar sebebiyle 8 Eylül 1956’da gensoruyla görevinden alındı.

5) Hüseyin Şehid Sühreverdî (1892-1963)

İngiltere Oxford eğitimli, avukat. Sühreverdiyye tarikatının pîri Şihâbuddîn Sühreverdî’nin (v. 1234) torunlarındandı. Bengal kökenli olduğundan, bugün Bangladeş’in kurucuları arasında anılır. Cumhurbaşkanı İskender Mirza ile yaşadığı gerilim nedeniyle 17 Ekim 1957’de istifa etmek zorunda kaldı.

6) İbrahim İsmail Çundrigar (1897-1960)

Avukat ve felsefeci. 18 Ekim 1957’de başlayan başbakanlık görevi, 16 Aralık günü sona erdi. Çundrigar, kendisine yönelik gensoru girişimi başlayınca, görevi bıraktı.

7) Firuz Han Nûn (1893-1970)

İngiltere eğitimli, avukat. 1957-1958 arasındaki 10 aylık başbakanlığı, Cumhurbaşkanı İskender Mirza tarafından görevden alınınca sona erdi. Firuz Han ve eşi Vikarun-nisa, Londra’daki hükümet çevreleriyle yürüttükleri yoğun lobi faaliyeti sonucunda Gwadar Limanı’nın Pakistan’a kazandırılmasında başrol oynadı.

8) Nurul Emîn (1893-1974)

İngiliz edebiyatı uzmanı ve avukat. Pakistan’ın Bengal kökenli son başbakanıdır. General Yahya Han tarafından 7 Aralık 1971’de göreve getirildi, 20 Aralık’ta Yahya Han istifa edince, Nurul Emîn’in de başbakanlığı sona erdi. Böylece 13 günlük başbakanlık vazifesiyle Pakistan tarihine geçti.

9) Zülfikâr Ali Butto (1928-1979)

ABD ve İngiltere eğitimli, siyaset bilimci ve hukukçu. Dışişleri bakanı olarak başladığı siyasî kariyerinde devlet başkanlığı (1971-1973) ve başbakanlık (1973-1977) yaptı. Genelkurmay başkanlığına bizzat atadığı General Ziyâul Hak tarafından askerî darbeyle görevden uzaklaştırıldı, 4 Nisan 1979’da da idam edildi.

10) Muhammed Han Cuneyco (1932-1993)

İngiltere eğitimli, tarım uzmanı. 24 Mart 1985’te General Ziyâul Hak tarafından başbakanlığa getirildi, 29 Mayıs 1988’de de azledildi.

11) Benazir Butto (1953-2007)

ABD ve İngiltere eğitimli, ekonomist ve siyaset bilimci. Zülfikâr Ali Butto’nun kızıydı. 2 Aralık 1988’de başlayan birinci başbakanlığı, 6 Ağustos 1990’da yolsuzluk sebebiyle Devlet Başkanı Gulam İshak Han tarafından görevden alınmasıyla sona erdi. 19 Ekim 1993’te ikinci kez başbakan oldu. 5 Kasım 1996’da yolsuzluk suçlamasıyla bir kez daha görevden alındı. Hakkında açılan davalar sebebiyle yurtdışına sürgüne gitmek zorunda kalan Butto, dönemin Devlet Başkanı General Pervez Müşerref’le anlaşarak 18 Ekim 2007’de Pakistan’a geri döndü. Ülkesine döner dönmez, babasının partisi PPP’nin genel başkanı olarak, 18 Şubat 2008’de düzenlenecek genel seçimlerin kampanyalarına girişen Butto, 27 Aralık 2007 günü Ravalpindi kentinde düzenlenen miting sırasında suikasta kurban gitti.

12) Muhammed Navaz Şerif (d. 1949)

Pakistan eğitimli, hukukçu ve iş adamı. 6 Kasım 1990’da ilk kez başbakanlık koltuğuna oturdu, tıpkı selefi Benazir Butto gibi yolsuzluk suçlamasıyla 18 Nisan 1993’te Devlet Başkanı Gulam İshak Han tarafından görevden alındı. Ordu, aynı yılın 18 Temmuz günü İshak Han’ı da istifa etmek zorunda bıraktı. Şerif, 17 Şubat 1997’de ikinci kez başbakan oldu; ancak 12 Ekim 1999’da General Pervez Müşerref tarafından devrildi. Suudi Arabistan Kralı Fahd’ın baskısıyla, Şerif’e idam cezası verilmedi, bunun yerine S. Arabistan’a sürgüne gönderildi. 2007’de ülkesine dönen Şerif, 5 Haziran 2013’te üçüncü kez başbakanlık vazifesini üstlendi, 28 Temmuz 2017’de Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla görevden alındı.

13) Mir Zaferullah Han Cemali (1944-2020)

Toprak ağası bir ailenin oğlu, hokey oyuncusu. 23 Kasım 2002’de başladığı başbakanlık görevini, Pervez Müşerref’in baskısı sonucu 26 Haziran 2004’te bırakmak zorunda kaldı.

14) Yusuf Rıza Gilani (d. 1952)

Gazetecilik eğitimi aldı. Multanlı mutasavvıf bir aileye mensup. 25 Mart 2008’de başbakan oldu, 26 Nisan 2012’de Anayasa Mahkemesi tarafından azledildi. Gilani, Liyâkat Ali Han’dan sonra tek dönemde en uzun süre başbakanlık yapan isimdi. Ancak iktidarı sırasında hükümet, ordu ve yargı arasındaki çatışmalar da ülke tarihindeki zirveleri gördü.

15) İmran Han (d. 1952)

İngiltere eğitimli, profesyonel kriket oyuncusu. Pakistan Milli Kriket Takımı’nın kaptanı olarak, 1992’de dünya şampiyonluğuna imza attı. 1996’da Pakistan Adalet Hareketi’ni kurarak siyasete giren İmran Han, 1999’da Pervez Müşerref’in sahneye koyduğu askerî darbeyi ve Navaz Şerif’in devrilmesini destekledi. 2007’de ise Müşerref ülke çapında olağanüstü hâl ilan ederek, İmran Han’ın aralarında bulunduğu çok sayıda ismi gözaltına aldırdı. Navaz Şerif’in sürgünden dönmesinden sonra, İmran Han’la Şerif arasında sert bir polemik başladı. 25 Temmuz 2018’de düzenlenen genel seçimlerin ardından İmran Han başbakanlık koltuğuna oturunca, Şerif cephesi bu durumu “ordu ile yargının el ele düzenlediği bir komplo” olarak yorumladı. İmran Han, 10 Nisan 2022 günün parlamentoda düzenlenen gensoru ile başbakanlıktan uzaklaştırıldı.

16) Şahbaz Şerif (d. 1951)

İmran Han’ın ardından 11 Nisan 2022’de parlamentodaki muhalefet partilerinin oyuyla başbakan seçildi. Şerif, kurduğu hükümette Benazir Butto’nun oğlu Bilawal Butto’yu (d. 1988) dışişleri bakanlığına getirdi.

Pakistan'ın darbe ve suikastler tarihinden portreler: (Sol üstten sol alta) Liyâkat Ali Han, General Muhammed Eyub Han, Zülfikâr Ali Butto, Ziyâul Hak, Benazir Butto, Pervez Müşerref ve Nevaz Şerif.

İlk Müslüman kadın başbakan: Benazir Butto
Mecra

Ordunun belirleyici rolü

  • Pakistan’ın kuruluşundan günümüze, siyasî tarihine dikkatle bakıldığında, ordunun belirleyici ve karar verici bir konumda bulunduğu görülür. Eyub Han ve Ziyâul Hak dönemlerinde atılan kritik adımlarla adeta politik sistemin sahibi ve hamisi haline getirilen Pakistan ordusu, aynı zamanda ülkenin ekonomisinde ve dış politik yönelimlerinde de son sözü söyleyen odaktır. Pakistan, bu yönüyle İslâm dünyasında Cezayir ve Mısır’la büyük benzerlik arz eder.

Bangladeş’in bağımsızlığından önce Hint Yarımadası.

Hiçbir Pakistan başbakanının resmî görev süresi olan 5 yılı doldurmayı başaramamış olması tamamen orduyla ilişkilerdeki dalgalı seyir sebebiyledir. Keza generallerin dışındaki Pakistan cumhurbaşkanları da, genellikle sembolik ve şahsî karizmadan uzak, silik şahsiyetlerdir.

Ülke tarihinin en büyük travması, hiç kuşkusuz 1971’de Doğu Pakistan’ın “Bangladeş” adıyla bağımsızlığını kazanmasıydı. Ordunun gücü veya etkinliği buna rağmen azalmadı, çünkü Batı Pakistan’da -bugünkü Pakistan- ülkenin tamamına hitap edebilecek ve merkezî olarak da gücü eline alabilecek bir siyasî parti yoktu.


Bölgecilik öylesine derinleşmiş bir yara halindeydi ki, bütün ülkede düzeni sağlayabilecek ve hükümetleri denetleyebilecek tek faktör vardı: Ordu.

1977’de askerî darbeyle iktidara el koyan General Ziyâul Hak döneminde, Pakistan’ın “İslâmîleştirilmesi” çabalarına hız verildi. Ülkede “Şeriat”ı ilan eden ve kurumları tamamen “İslâmî” çerçevede yeniden örgütlemeye çalışan Ziyâul Hakk’ın girişimleri, askerî rejimin halk katmanlarında kabul görmesine yönelik gayretler olarak yorumlandı.

1979’da Afganistan’ın Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmesi de, General Ziyâ’nın başında bulunduğu Pakistan’ın uluslararası düzeyde önem kazanmasına yol açtı. Aynı yıl içinde İran’da Muhammed Rıza Pehlevî rejiminin devrilmesinin şokunu atlatmaya çalışan dünya kamuoyu, Pakistan’da ABD ile sıkı müttefik bir yönetimin işbaşında bulunuyor oluşunun rahatlığı içindeydi.

General Ziyâ, CIA ile eşgüdüm içerisinde, İslâm dünyasının dört bir yanından on binlerce “mücahit”in Afganistan’a aktarılmasında kritik bir rol üstlendi.

ABD ve Batı tarafından siyasî ve ekonomik desteğe boğulan Pakistan’da 1985’te nihayet çok partili seçim düzenlendi, ancak atmosfer tamamen General Ziyâ eliyle dizayn edilmişti.

Bölgesel yönetimler, siyasî partiler

Pakistan, idarî açıdan dört bölgeye ayrılmıştır: 1) Sind (Başkenti Karaçi), 2) Belucistan (Başkenti Kuetta), 3) Pencab (Başkenti Lahor), 4) Hayber-Pahtunhva (Başkenti Peşaver). Ülkenin başkenti İslâmâbâd kendi içinde özerk bir yönetime sahipken, kuzeydeki Keşmir ve Gilgit-Baltistan bölgeleri de kendi otonom sistemleriyle yönetiliyor. Pakistan’ın yaklaşık 220 milyonluk toplam nüfusunun kabaca yarısı Pencab eyaletinde yaşıyor.

  • Bütün bu bölgesel yönetimler, tarihin eski dönemlerinden beri birçok farklılıkları üzerlerinde taşıyan çeşitli etnik ve kültürel unsurları barındırdığından, “mikro milliyetçilik” ve “bölgecilik” Pakistan siyasetinin en belirleyici etkenlerinden biridir.

Ulusal partilerin politikaları da, bölgelerin iç dengelerinden, ekonomiden ve aşiret / kabile yapılanmalarından direkt biçimde etkilenmektedir. Ordunun ülke içindeki baskın gücüyle birlikte, bölgesel ayrışmalar, Pakistan siyasetinin de en kırılgan noktasını oluşturur.

Pakistan’daki başlıca siyasî partileri şu şekilde sıralamak mümkündür:

- Pakistan Halk Partisi (PPP)

1967’de Zülfikâr Ali Butto tarafından kuruldu. “Yemek, giyim, barınma” sloganıyla kitlelere tesir eden parti, merkez-sol çizgide konumlanmıştır. “Pakistan’ın bütün bölgelerinden oy alabilen yegâne parti” olarak bilinir.

- Pakistan Müslüman Birliği Navaz (PML-N)

Hindistan Müslüman Birliği’nin feshedilmesinin ardından, 1962’de kurulan Pakistan Müslüman Birliği, 1993’de Navaz Şerif tarafından yeniden yapılandırıldı; isminin sonundaki “N” harfi bunu simgeler. Pencap bölgesinde çok güçlü olan parti merkez-sağ ve liberal çizgidedir.

- Pakistan Müslüman Birliği (PML)

General Pervez Müşerref’in düzenlediği darbenin ardından, 2001’de kuruldu. Ordu içinde geniş desteğe sahiptir.

- Pakistan Adalet Hareketi (PTI)

Eski kriket oyuncusu İmran Han tarafından 1996’da kuruldu. İslâmcı söylemlere sahip, merkez-sağ ideolojide bir partidir.

- Avami Milli Parti (Halkın Ulusal Partisi, ANP)

1986’da Abdulveli Han tarafından kuruldu. Seküler-sol çizgidedir.

- Muttehide Meclis-i Amal (MMA)

2002’de sağ ve İslâmcı partilerin bir koalisyonu olarak kuruldu. Mevdûdî’nin temellerini attığı Cemaat-i İslâmî ve diğer İslâmcı oluşumlar bu ittifakın çatısı altındadır.

- Muttehide Kavmi Hareketi (MQM)

Londra’da yaşayan bir grup seküler tarafından 1984’te kuruldu. Hedef seçmen kitlesi, Karaçi ve Haydarabad’da yaşayan Urduca konuşan muhacirlerdir.