İsâm Attâr, dünya gurbetini tamamladı

HABER MASASI
Abone Ol

Suriye’deki Beşşar Esed rejimine karşı başlatılan devrimin güçlü destekçilerinden, merhum Benân Tantâvî’nin eşi, Müslüman Kardeşler Telkilâtı’nınSuriye eski genel murâkıbı İsâm Attâr, 97 yaşında sürgünde bulunduğu Almanya’da vefat etti.

İslâm vaizi, düşünür, dava adamı ve Müslüman Kardeşler'in Suriye’deki eski Genel Kontrolörü 97 yaşındaki İsâm Attâr, cuma günü şafak vakti (bugün) Almanya’nın Aachen şehrinde hayatını kaybetti.

Vefat haberinin ardından Suriye'deki Müslüman Kardeşler hareketi, “büyük bir İslâmî itibara sahip güçlü ve çalışkan bir lider” olarak tanımladıkları İsâm Attâr'ın yasını tuttu.

Grubun genel kontrolörü Amir el-Busalama, Attâr'ın, "Ülkenin yaşadığı zor koşullarda gruba liderlik ettiğini ve kendisinin en iyi lider ve en iyi mücadeleci olduğunu" belirterek, kendisinin "önemli bir düşünür, seçkin bir reformcu, mücahit ve lider bir hatip olduğunu" sözlerine ekledi.

İhvân-ı Müslimîn liderleri, dönemleri, etkileri
Mecra

97 yaşında vefat eden İsâm Attâr, Müslüman Kardeşler Suriye eski genel murâkıbıydı.

İsâm Attâr (1927-2024)

Âlimlerden, fıkıhçılardan ve hadis bilginlerinin bir araya geldiği köklü bir ailede doğan İsâm Attâr, 1927'de Suriye'nin Şam kentinde Sünnî Müslüman Arap bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.

Dedesi el-Hasanî el-Hüseynî el-Haşimî’ye, fıkıh, dil bilgisi ve Emevî Camii'ndeki derslerinin güzel üslubu nedeniyle “Attâr” lakabı verilmişti.

Osmanlı Halifesi Sultan II. Abdülhamid'e destek veren bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Attâr'ın babası Muhammed Reda Attâr, Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul'a sürgün edilmiş, savaştan sonra Suriye'ye dönmüş bir âlim ve şeriat ve adli yargı üyesiydi.

İsâm Attâr'ın kız kardeşi Necâh Attâr, 2006'dan bu yana Suriye Devlet Başkan Yardımcısıdır.

Bilgili bir ailede yetişen İsâm, doğuştan gelen hitabet ve belagat yeteneğinin yanında küçük yaşlarından itibaren Kur'ân-ı Kerîm dersleri aldı ve büyük Arap yazarlarının eserleriyle aşina oldu, ezberler yaptı.

Attâr, Mısır'dan döndükten sonra Suriye Müslüman Kardeşler'i (İhân-ı Müslimîn) kuran ve Mısır Müslüman Kardeşler'in kurucusu Hasan el-Benna ile çalışan Mustafa el-Sibâî'nin yakın sırdaşıydı. 1946'daki kuruluşundan itibaren Mustafa el-Sibâî'ye yakın olarak Müslüman Kardeşler'e katıldı ve o zamanın şeyhleri ile Suriyeli âlimleri arasında bir köprü görevi gördü.

Suriyeli şeyhler, devletin İslâm'a bağlılığı ve İslâm'a bağlılığı gibi anayasadaki tanımlamalar karşılığında devletin anayasasının İslam olduğu noktasından vazgeçince, 1950'lerin başında Attâr ve el-Sibâî, devletin İslâm'a dayanması gerektiğini söyleyerek Suriye anayasasına şiddetle karşı çıktılar.

Her daim rejimin yanında: Saîd Ramazan el-Bûtî
Mecra

1951'de Attâr, dönemin cumhurbaşkanı Edib Çiçekli'nin diktatörlük yönetimine açıkça ve şiddetli bir muhalefette bulundu ve hakkında çıkarılan tutuklama emrinin ardından Mısır'a giderek tutuklanmaktan kurtuldu. Burada, Mısırlı düşünür Seyyid Kutub ve Mısır Müslüman Kardeşler'in eski büyük rehberi İbrahim el-Hudeybi de dahil olmak üzere Mısır Kardeşler'in önde gelen üyeleriyle yakın ilişkiler geliştirdi.

Attâr 1954'te Suriye'ye döndü ve 1955’te Şam'da, Suriye'nin büyük şeyhlerinin, İslâmcı politikacıların ve İslâmî kültür derneklerinin katıldığı bir konferans düzenlendi. Bu konferansta oybirliğiyle İsâm Attâr, İslâm Konferansı Örgütü Genel Sekreteri seçildi.

Attâr, 1958'de Mısır ve Suriye'nin Birleşik Arap Cumhuriyeti'ne katılmasını öngören anlaşmanın yapılma şeklini eleştiren önde gelen seslerden biriydi. Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır'ı kınamak için Şam'da haftalık konuşmalar yapan Attâr, Abdünnasır rejimine karşı tarihî duruş sergiledi.

1961 parlamento seçimlerinde, Suriye'nin Birleşik Arap Cumhuriyeti'nden ayrılmasının ardından Attâr, Müslüman Kardeşler'in Şam'da seçim zaferi kazanmasına yardımcı oldu. Bu başarı grubu güçlendirdi.

1962'de Müslüman Kardeşler'in Suriye'deki Genel Müfettişi oldu ve 8 Mart darbesinden sonra Şam'da kaldı.

Panarabizm uğruna: Cemal Abdünnasır
Mecra

Zalimlere boyun eğmeyen, sabırlı mücahit İssâm Attâr, uzun ömrünün büyük bir kısmını zorunlu sürgünde geçirmiştir.

Suriye'deki 1963 Baas darbesinden sonra Attâr, Baas Partisi'nin zalim olduğunu söyleyerek hükümete açıkça karşı çıktı. Cuma hutbelerine Şam'da devam etti ve birkaç kez ev hapsine alındı. 1963'te hayatına kast girişiminde bulunuldu.

1964 yılında hac yapmak üzere Suriye'den ayrılan Attâr'ın ülkeye tekrar girmesi yasaklandı. Lübnan'da sürgünde yaşadı. 1964'te Sibâî'nin ölümünün ardından Attâr, Suriye Müslüman Kardeşler'in en büyük rehberi seçildi.

Attâr ailesi Lübnan ve diğer bazı Arap ülkelerinde kısa süreli ikametin ardından, siyasî ve dinî faaliyetleri için güvenli bir sığınak olduğunu düşündüğü Almanya’nın Aachen şehrine yerleşti. Almanya'dayken, 1970'lerde Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed'e karşı İslâmî isyanın bir sonucu olarak parçalanan Müslüman Kardeşler'in yerel liderliğiyle arası açıldı.

Baas Partisi: Bir ihtilaflar tarihi
Mecra

Benân Tantâvî suikastı

İsâm Attâr, eşi Benân Hanım, çocukları Hâdiye ve Eymen, 1970'ler.

İsâm Attâr, Müslüman Kardeşler Teşkilâtı Suriye kolunun liderliğini henüz üstlendiği dönemde Suriyeli âlim ve mücadele adamı Şeyh Ali Tantâvî’nin (1909-1999) kızı Benân Tantâvî Hanım ile evlenmişti.

Benân Hanım (38), 17 Mart 1981'de, sürgün yaşadıkları Almanya'nın Aachen kentindeki evlerinde Hâfız Esed rejiminin gönderdiği suikast timi tarafından katledilmiştir.

17 Mart 1981 günü, Şeyh Ali Tantâvî, kızı Benân Hanım’ı Suudi Arabistan’dan arayıp hal-hatırlarını sordu. Tantâvî’nin kızını arama sebebi, o sıralarda -muhtemelen Suudi istihbaratı tarafından- kendisine ulaştırılan bir uyarıydı. Selamlaşma faslından sonra, Benân Hanım’a şunları söyledi: “Hâfız Esed’in İsâm’ı öldürtmeye çalıştığı yönünde bir bilgi var. Lütfen dikkatli olun. Sakın, kapıyı yabancılara açmayın.” Kızı güldü, “Merak etme babacığım, çok dikkatliyiz” dedi, “Kapı zaten ben içeriden açmazsam asla açılmıyor. Ben de tanıdıklarım dışında kimseye açmıyorum.”


Benân Hanım, Suriyeli meşhur âlim Ali Tantâvî'nin kızıydı.

Bir saat kadar sonra kapının zili çaldı. Benân Hanım kim olduğunu sordu. Aynı binadaki bir Alman komşu kadındı. Müslüman değildi, ama sık ve samimi görüşürlerdi. Benân Hanım tanıdık sesi duyduğu için kapıyı rahatça açıverdi…

O anda, üç silahlı adam içeri daldı. Komşu kadının başına silah dayayıp zili ona zorla çaldırmışlardı. Ev halkını ve çevreyle münasebetlerini uzun süredir izledikleri belliydi. İsâm Attâr’ın şehir dışında olduğu bir zamanı da kasten seçmişlerdi. Hâfız Esed’in emriyle Aachen’e gönderilen suikast timi, Benân Hanım’ın vücuduna beş kurşun sıktıktan sonra, içlerinden biri, öldüğünden emin olmak için göğsünün üzerine çıkıp çizmeleriyle ezdi. Birkaç dakika sonra, geldikleri gibi çıkıp gittiler.

Eşini, çocuklarını, anne-babasını ve kardeşlerini tarifsiz bir acı içinde bırakarak fânî âlemden gerçek hayata uyanan Benân Hanım, korkunç suikast sırasında henüz 38 yaşındaydı.

Hama Katliamı'nın acısı dinmiyor
Mecra

Bir ömrün sonu

Hâfız Esed rejiminin gönderdiği suikast timi tarafından öldürülmesinin ardından, İsâm Attâr sabırlı ve sabırlı davranmış, yorulmadan, sıkılmadan savunuculuk yoluna devam etmişti.

Kendisiyle aynı fikirde olan veya olmayan tüm akımlara ve gruplara açık olması, birlik ve Suriye cephesinin bölünmeden birleşmesi için çabalaması ile bilinen Attâr, Hâfız Esed’in Suriye'ye dönüş davetini, Suriye rejiminin yolsuzluğunu ve onunla bir arada yaşamanın imkansızlığını öne sürerek reddetti.

Müslüman Kardeşler ile Suriye rejimi arasındaki şiddetli çatışmanın ardından Müslüman Kardeşler'den ayrıldı ve grubun şiddet kullanmasını reddetti.

Arap Baharı sırasında Mısır, Tunus ve Libya'daki devrimleri destekleyen İsâm Attâr, 2011'de Suriye halk devriminin yanında yer aldı ve Suriyelilerin Esed rejimine karşı devrimini destekledi. Devrimin gerekliliğini ve önemini anlattığı makaleler, konuşmalar ve televizyon röportajları yaptı, Suriyeli aktivistlere ve politikacılara tavsiye ve destek verdi. Aynı zamanda muhalif siyasî oluşumlara katılmayı da reddetti.

Dinî ve siyasî misyonunun yanı sıra yetkin bir şair olan Attâr, Avrupalı Müslümanların İslâm'ı öğrenmesine yardımcı olmak için bir hareket kurdu.

Aralarında “Filistin Meselesi Üzerine”, “Gidiş Divanı”, “Hakikat Devrimi Divanı” ve “Başlangıç Noktaları ve Hedefler”in de bulunduğu çok sayıda makale ve kitap yazdı.