Ganj’la beslenen kutsal şehir: Varanasi

AHMET SÜCÜLLÜLÜ
Abone Ol

Varanasi’yi görmek, Hindularla Müslümanların yan yana ve birlikte yaşama tecrübelerine tanıklık etmek açısından özellikle çarpıcı. Yan yana yaşasalar da kalın hatlarla ve belirgin biçimde ayrılan bu iki halkın serüveni, aynı zamanda Hindistan’ın da serüveni anlamına geliyor.

Çok dinli, çok dilli; farklı etnik yapıların, unsurların bulunduğu ilginç bir coğrafya, Hint Alt Kıtası. Yüzölçümü ve nüfus açısından Hint Alt Kıtası'nın büyük bir kısmını oluşturan Hindistan, bu farklılıkların birçoğuna ev sahipliği yapıyor. Güney Asya ülkesi Hindistan’da dile sirayet eden ve eyaletlere göre değişen bu farklılıklar etnik-dinî yapıda da kendini gösteriyor. Bir milyar 450 milyona yaklaşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olma yolunda Çin'le kovalamaca oynayan Hindistan’da, Müslüman ve Hinduların yanı sıra Sihler, Budistler, Caynistler ve Hıristiyanlar bir arada yaşıyor.

Hindistan Fatihi: Gazneli Mahmut
Mecra

Varanasi sokakları, Hindistan'a özgü farklılıklarla bezeli. (Fotoğraf: Ahmet Sücüllülü)

Bu unsurların bir arada yaşaması, kimi zaman taraflar arasında çatışma ortamına zemin hazırlarken kimi zaman da bir arada yaşayabilme kültürü adına ilginç görüntülere sahne oluyor. Etnik-dinî kimliklerini ön plana çıkarmayı seven Hintlilerin dış görünüşlerine bakılarak az çok hangi dine mensup olduğu çıkartılabiliyor. Kısacası, dışarıdan bakıldığında bir Hintlinin Müslüman mı, Hindu mu yoksa Sih mi olduğu çoğu zaman kolaylıkla ayırt edilebiliyor.

Farklı dinlere mensup insanların birlikte yaşadığı ya da yaşamaya çalıştığı bu ülkede, insanların ayırt edici özelliklerini dış görünüşlerine oldukça fazla yansıttıkları yerlerden biri de Varanasi’dir. Varanasi ya da Hintçedeki karşılığıyla Benares, Müslümanların yoğun olarak yaşadığı Uttar Pradeş eyaletine bağlı bir şehirdir. Hinduların hac vazifelerini yerine getirmek için sıkça ziyaret ettikleri yer olan Varanasi, Hindular için kutsal olan ve dinleri gereği ölü bedenlerinin yakılarak küllerinin atıldığı, Hindu dinine göre Tanrıça olarak atfedilen Ganj (Ganga) nehrine de ev sahipliği yapıyor.


Hindistan'da medrese ve kütüphane geleneği
Mecra


Ganj Nehri, Varanasi'deki hayatın belki de en önemli parçası.

Varanasi caddelerinde yürürken Hindistan’a özgü farklılıklarla baş başa kalıyorsunuz. Bir taraftan elinde tesbihi, başında takkesi olan ve sade giyinen -genellikle beyaz ve açık tonlarda giyinen- Müslümanlarla karşılaşırken, diğer taraftan da renkli kıyafetlere -genellikle turuncu ve tonlarına- bürünmüş, kadın-erkek fark etmeksizin kollarında renkli bilekliklerin bulunduğu Hindulara rast geliyorsunuz. Hava ve gürültü kirliğinin had safhada olduğu bu şehirde, yolların boş olduğu neredeyse hiç görülmüyor. İnsan ve araç sayısının bir hayli fazla olması kaos gibi bir durum oluştururken, yollarda ineklerin ve domuzların da rahat rahat gezindiği dikkatlerden kaçmıyor. Şehirdeki motorlu taşıtların etkisiyle hava kalitesi bir hayli düşerken, zaman zaman şehirde oluşan toz bulutları nedeniyle görüş mesafesi iyice daralıyor. Hindistan’ın genelinde olduğu gibi bu şehirde de temizlik anlayışının zayıf olduğu göze çarpıyor.

Hindistan'da İslâmî uyanışın iki ekolü: Deoband ve Aligarh
Mecra

Ganj, Hindu dininde ''Tanrıça'' olarak anılıyor. (Fotoğraf: Ahmet Sücüllülü)

Ganj nehrine doğru yaklaştıkça dar ve bozuk olan yollarda tanımlanması zor olan farklı kokular insana eşlik ederken, bu kokuların üzerine hava sıcaklığının da eklenmesiyle nefes almak bir hayli zorlaşıyor. Ölü yakma törenlerinin ve tütsülerin garip kokuları tetiklediği bu şehirde insanların rahat tavırları yüzlerindeki ifadelerden net bir biçimde anlaşılıyor.

  • Benares Hindu Üniversitesi ve Shree Vishwanath Tapınağı gibi önemli yapıların bulunduğu Varanasi, ‘kutsal’ Ganj Nehri'nin de etkisiyle din turizmi açısından Hindistan’da önemli bir konuma sahip.

Yabancı turistlerin ve Hinduların sıkça uğradığı Shree Vishwanath Tapınağı, Benares Hindu Üniversitesi içerisinde bulunan bir tapınak. Hindu dinine ait para, güç gibi farklı farklı tanrı figürlerinin bulunduğu bu tapınakta, her tanrı bir şeyi simgeliyor Hindular için.


Hindistan'daki eğitim seferberliği: Nedvetü’l-ulemâ
Mecra

Shree Tapınağı'nda tanrısına ibadet eden bir Hintli. (Fotoğraf: Ahmet Sücüllülü)

Çeşitli ritüeller ile tanrılarına sevgilerini göstermeyi seven Hindular, bu tapınağa girerken ellerini önce alt basamağa, mermere değdirip sonra alınlarına ve dudaklarına sürüyorlar ya da ellerini ilk olarak dudaklarına sürüp sonra yere ve başlarına dokunduruyorlar. Bazıları bu hareketi bir kez tekrarlarken, bazılarıysa 3-4 tekrar ederek tapınağa girişini yapıyorlar. Hindular bu tapınakta tanrılarının huzuruna çıkıp çeşitli istek ve dileklerini iletiyorlar. Bazen öğle vakitlerinde tanrılarının acıktıklarını düşünerek onları beslemek adına çeşitli yemekleri bırakıp gidiyorlar. Bu tapınakta daha çok çiçekleri huzurlarına bırakıp birkaç farklı saygı hareketlerinde bulunup ayrılıyorlar.


Gün boyu Ganj'da yıkanan, yüzen ya elbiselerini yıkayan Hintlilere rastlamak mümkün. (Fotoğraf: Ahmet Sücüllülü)

Yıkanan, yüzen, elbiselerini yıkayan ve ibadetini yapan insanların bulunduğu Ganj Nehri, aynı zamanda Hinduizm’deki tenasüh (ruh göçü) inancının önemli bir basamağını oluşturan ölü yakma törenlerine de ev sahipliği yapıyor. Ghat dedikleri nehre inen merdivenlerin bulunduğu yerlerde yapılmaya başlanılan bu ayinleri kast sisteminin en üst basamağındaki din adamları -brahmanlar- yönetiyor.

  • Ganj Nehri boyunca farklı birçok ghat bulunsa da ölü yakma işlemi sadece 3 ghatta yapılıyor.

Ölü bedenlerin kimi zaman yakılmasına izin verilmediği gibi kimi zaman da ölen kişinin kastına göre yakılacağı ghat değişebiliyor. Ölü yakma töreninde ölen Hindunun cansız bedeni 360 kg odunla 3 saat boyunca yakılıyor. Bu esnada pembe kıyafetleriyle dikkat çeken Hindu din adamı, belirli aralıklarla ayakta dönerek elindeki çanı sallayıp aynı zamanda diğer eliyle de tütsülü çubuğu döndürüyor.

Ganj Nehri, ölü yakma törenlerine de ev sahipliği yapıyor. (Fotoğraf: Ahmet Sücüllülü)

Belli bir düzende ölünün bedeni kül oluncaya kadar bu süreç tekrarlanıyor. Ardından ölünün yakınları tarafından küllerin bir kısmı, Ganj Nehri'nin ‘kutsal’ sularına dökülerek tenasüh inancının gerekliliği yerine getirilirken bir kısmı da yıkanıp bir tasa koyularak ölü yakınlarının evlerine götürülüyor.

Varanasi’yi görmek, Hindularla Müslümanların yan yana ve birlikte yaşama tecrübelerine tanıklık etmek açısından özellikle çarpıcı. Yan yana yaşasalar da kalın hatlarla ve belirgin biçimde ayrılan bu iki halkın serüveni, aynı zamanda Hindistan’ın da serüveni anlamına geliyor.