Hindistan'da medrese ve kütüphane geleneği
Yerli halkın İslâmiyet’i yakından tanıması ve öğrenmesi için inşa edilen camiler, İslâmiyet’in Hint Alt Kıtası’ndaki ilk ilim merkezi olmuştur. Medreselerde yetişen öğrenciler daha sonra ülke yönetimi ve siyasetle de ilgilenmişler, İngiliz idaresinden sonra bağımsızlık hareketinde medrese hocaları ve öğrencileri ön sıralarda yer almışlardır.
Hint Alt Kıtası’na 751 yılında yapılan ilk fetih hareketleri ile birlikte İslâmiyet’in yayılması için çalışmalara başlanmış, “suffa” tarzı eğitim metodu uygulamaya konulmuştur. Yerli halkın İslâmiyet’i yakından tanıması ve öğrenmesi için inşa edilen camiler, İslâmiyet’in Hint Alt Kıtası’ndaki ilk ilim merkezi olmuştur. İlk fetihlerin ardından Gazneliler, düzenledikleri seferlerle Hindistan’da hâkimiyet kurmayı başarmış ve bölgede ilk sistemli medrese eğitimini tesis etmiştir.
Gurlular ve Delhi Sultanlığı medreselerin ve kütüphanelerin yayılmasına önem veren diğer hanedanlıklar olarak öne çıkmıştır. 13’üncü yüzyılda artan Moğol baskısı sonucu Orta Asya’dan çıkıp Hindistan’a sığınan âlimler, buradaki din eğitimi faaliyetlerinin gelişmesine zemin hazırlamışlardır. Bu dönemde özellikle Delhi, önemli bir ilim ve kültür merkezine dönüşmüştür.
Tuğluklu Sultanı Firuz Şah, Delhi’ye kendi adıyla anılan döneminin en büyük medresesi de dâhil olmak üzere 30’dan fazla medrese ve mescit inşa ettirmiştir.
14’üncü yüzyılda Timur’un Hindistan’ı istilası sonrası pek çok kurum gibi medreseler de büyük zarar görmüştür. Timur’un tahribatını Hindistan’da kurulan bir başka hanedanlık olan Afganistan kökenli Lûdîler, Agra merkez olmak üzere yeniden medrese eğitimini canlandırmaya çalışmışlar, dönemin önemli âlimlerini bir araya getirmişlerdir. Güney Hindistan’da hüküm süren hanedanlıklardan Behmenîler, Adilşâhîler, Nizamşâhîler ve Kutubşâhîler, bulundukları bölgelerde pek çok medrese açarak düzenli bir eğitim sistemi kurmuşlardır.
Babürler döneminde eğitim faaliyetleri eskisine nazaran daha kapsamlı ve sistemli hale dönüşmüştür. Müderris ve talebelere devlet tarafından ilk kez maaş bağlanmış ve Ekber Şah’ın yayınladığı bir fermanla ülkede ilim ve sanatın öğrenilmesi ve yayılması için gayret gösterilmesi istenmiştir.
- Babürler yaptıkları müstakil medreselerin yanında “mescit-medrese” konsepti üzerinde durmuşlardır. Nitekim inşa edilen mescitlerin içerisinde medrese ihtiyacını karşılayacak odalar yapılarak, binalara birer kütüphane eklenmiş ve eğitim faaliyetleri sürdürülmüştür.
Babürlü medreselerinin çoğunda birer kütüphane bulunmaktaydı. Babür Şah’ın oğlu Hümayun Şah’ın savaş meydanlarına bile bir miktar kitap götürecek kadar kitaba düşkün olduğu aktarılmaktadır. Hümayun Şah boş zamanlarını kütüphane haline getirdiği Delhi’deki Şîr Şah’ın sarayında geçirirdi.
Hümayun Şah’ın ölümü, kütüphanenin merdivenlerinden düşmesi sonucu olmuştur.
Babürlü sultanı Şah Cihangir yayınladığı bir fermanla varis bırakmadan ölen zenginlerin mallarının medrese ve eğitim harcamalarına ayrılmak üzere devlete intikal etmesini sağlamıştır. Şah Cihan da vakfettiği toprakların geliriyle medrese inşasına yardımcı olmuştur.
Öte yandan Evrengzib zamanında Delhi’de kurulan Rahimiyye Medresesi, 19’uncu yüzyılın sonuna kadar eğitim alanında bir ekole dönüşmeyi başarmış ve çok sayıda ilim insanı yetiştirmiştir. Âlimleri sürekli himaye eden Evrengzib’in Leknev şehrinde bağışladığı arsa üzerinde kurulan “Dârülulûm-i Firengî Mahal” (Medrese-i Nizamiyye) üç asır boyunca başarıyla uyguladığı müfredatı ile dikkat çekmiştir. Evrengzib zamanında kurulan başta Rahimiyye Medresesi olmak üzere eğitim kurumlarında yetişen talebeler, Hint Alt Kıtası’nda oluşan fikir akımlarının öncüleri olarak ön plana çıkmışlardır.
Babürlerin son dönemlerinde gücünü yitirmesi, İran’dan gelen Nadir Şah Afşari’nin Delhi başta olmak üzere Pencap bölgesindeki pek çok şehri yağmalamasına, ardından nadir eserlerin yer aldığı imparatorluk kütüphanesini dağıtmasına yol açmıştır. Öte yandan Sihler ve İngilizler ile yapılan mücadeleler esnasında da medreseler talan edilmiştir.
İngilizlerin 1858 yılında Babürlü hanedanına son vermesiyle medrese sistemi de değiştirilmiş, İngiliz eğitim modeli yerleştirilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda medreseler İngiliz tipi kolejlere çevrilmiştir. İngilizlerin Batılı eğitim modelini uygulatma girişimleri karşısında, “Diyobend” başta olmak üzere geleneksel medrese modeli devam ettirilmiştir.
Hint Alt Kıtası’nda kurulan medreselerde dinî ilimler alanında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Şah Veliyyullah bölgede hem hadis hem Kur’an araştırmalarında bir ekol haline dönüşmüştür. Bunun yanında medreselerde felsefe, tarih, tıp, fizik, fıkıh, astronomi, aritmetik, mantık gibi beşeri ilimler de müfredatta yer almıştır. Öte yandan Hindistan’da medreseler, İslâmiyet’in yayılmasına ortam hazırlamıştır. Geleneksel eğitim modeli veren tarihî medreselerin büyük bir kısmı günümüze ulaşamamıştır. Medreselerde yetişen öğrenciler daha sonra ülke yönetimi ve siyasetle de ilgilenmişler, İngiliz idaresinden sonra bağımsızlık hareketinde medrese hocaları ve öğrencileri ön sıralarda yer almışlardır.