Cins öneriyor!

HÜMEYRA ÇALIŞKAN
Abone Ol

"Walter Benjamin gibi bir düşünürün karşısına radyoda program yapma, çocuklara, gençlere ve yetişkinlere ulaşma imkânı çıksaydı ne tür programlar yapardı?"

Bir kitap oku

Kitap kalınca, edebiyattan pedagojiye farklı temalarda metinleri içeriyor, muhtemelen farklı disiplinlerle ilgilenenler için de ilham kaynağı olacaktır.

“Walter Benjamin gibi bir düşünürün karşısına radyoda program yapma, çocuklara, gençlere ve yetişkinlere ulaşma imkânı çıksaydı ne tür programlar yapardı?

Böyle bir dinleyici kitlesine nelerden söz ederdi? Ve belki daha da önemlisi, söyleyeceklerini nasıl söylerdi?

Benjamin, 1929-1933 arasında Frankfurt ve Berlin radyolarında 80’i aşkın yayın yaptı. Bu programlarda sunduğu metinlerin önemli bir kısmının yer aldığı derlemede, eşitlikçi bir pedagoji anlayışıyla kaleme alınmış çok sayıda deneme, öykü ve radyo oyununun yanı sıra düşünürün yetişkinler için yaptığı programlarda sunduğu çeşitli edebiyat eleştirisi metinleri ve radyo hakkında yazdığı kimi yazılar da yer alıyor.”

"Bir taş at"
Cins

Benjamin hayranları için yılın en iyi haberlerinden biri bu olabilir. Kitap kalınca, edebiyattan pedagojiye farklı temalarda metinleri içeriyor, muhtemelen farklı disiplinlerle ilgilenenler için de ilham kaynağı olacaktır.

Metis Yayınları Çevirmen: Cemal Ener &Elif Okan Gezmiş Hazırlayan: Lecia Rosenthal

Bir belgesel izle

Birçoğu Amerikan sermayeli, sömürgeci, dünyaca ünlü kıyafet mağazalarına ilişkin algımızı değiştirebilecek nitelikte bir belgesel.

Başlığın devamı şöyle; “Bir Belgesel İzle, Farkındalığını Arttır.” Günümüz modern insanları olarak hepimiz ara ara minimalist oluveriyoruz, çevremde bu etkiye 1-2 aydan fazla dayanabileni henüz görmedim.

İtiraf ediyorum hiçbir zaman minimalist oldum diyemem öyle bir hevesim de pek olmadı, ama alışveriş alışkanlıklarımı değiştiren bir belgesel izledim (en azından etkisi 2 aydır geçmedi). The Real Cost, Türkçe’ye “Gerçek Bedel” olarak çevrilmiş. Modada “hızlı tüketim” (fast fashion) kavramını enine boyuna irdeliyor.

Üçüncü dünya ülkelerinin nasıl bir emek sömürüsüne maruz kaldığından, Hindistan’da bu sektör için çalışan

Varamıyoruz uzaklara, eserlerimizi saçıp geriye bakıyoruz. ama ocaktan yükselen duman engelliyor ateşi görmemizi.

tarım işçilerinden her 30 dakikada birinin intihar ettiğinden, insanların günlüğü 3 dolardan az ücretlere can güvenliği dahi olmayan, berbat şartlarda çalıştırıldığından, gdo’lu pamuk üretimi sonucunda fiziksel engelli, akıl hastalıklarından muzdarip çocukların olduğundan bu belgeselle haberim oldu.

Birçoğu Amerikan sermayeli, sömürgeci, dünyaca ünlü kıyafet mağazalarına ilişkin algımızı değiştirebilecek nitelikte bir belgesel, indirimin ilk günü sabahtan sıraya girenlere “lütfen izleyin” diye broşür yapıp dağıtasım gelmiyor değil.

Bir dergi oku

Yayıncılık dünyasına dair haberler, son kitaplar, kitap tahlil ve incelemeleri ve söyleşileri ile son derece tatmin edici bir sayı olmuş.

Üç ayda bir çıkan Okur Kitap Dergisi 7. Sayısı ile raflarda. Herhangi bir boyutu ile “kitap” günlük gündemlerinizden biri ise bu dergi tam sizlik.

Kitabı, kitabın mutfağını, sektörünü, gündemini, okurunu yani kitabın tüm birleşenlerini dergide bulabiliyorsunuz. Eylül-ekim-kasım sayısında “okuma listeleri” ni konu almış.

“Hemen her yerde elimize tutuşturulan zoraki listeler okuma serüvenimizi zenginleştiriyor mu, yoksa bizi sınırlıyor mu?” sorusuna cevap aramışlar.

Dosya konusu son derece ilgili çekici. Yayıncılık dünyasına dair haberler, son kitaplar, kitap tahlil ve incelemeleri ve söyleşileri ile son derece tatmin edici bir sayı olmuş.

  • Parolayı ezberle
  • “İnsan söyledikleriyle değil, söylemedikleriyle insanlaşır.”
  • Albert Camus

Bir şiir oku

Aciz kaldıklarında yer belirtmekte enlemlerle boylamlar, o zaman, dünyanın karanlık bir köşesinden, çocuklarının sana el salladıklarını biliyor musun, anne? Yüreğinin dağarcığı her yabancıya açık, beklemektesin yolların birbirine dolandığı yerde. Varamıyoruz uzaklara, eserlerimizi saçıp geriye bakıyoruz. ama ocaktan yükselen duman engelliyor ateşi görmemizi.

(“Hiçliğin Kanıtı” şiirinden, Ingeborn Bachmann)