Kuzey ışıklarının gözde rotası: Tromsø
Son dönemde Tromsø adını Kuzey Işıkları ifadesinin yanındasıkça görüyoruz. Tabii bunun haklı bir sebebi var. KuzeyIşıklarının en rahat görüldüğü, en kolay izlendiği bölge olarakkabul ediliyor Tromsø. Kuzey kutup dairesi içerisinde yeralan şehirde, Eylül ayından Nisan ortalarına kadar KuzeyIşıklarını gözlemlemek mümkün. Üstelik kaldığınız günlerboyunca arka arkaya birkaç gece de seyretmeniz mümkünbu olağanüstü şöleni... Peki Tromsø’ya sadece Kuzey Işıklarıiçin mi gidilir?
Kuzeyin güzeli
Norveç’in kuzeyinde bulunan Tromsø, Avrupa’nın en kuzeyi oldu benim için... Bundan önce kuzey ışıklarını fotoğraflamak için kuzey kutup dairesi içinde konaklasam da hiç bu kadar uzağa gitmemiştim. Zaten 50 bini aşan nüfusuyla -öğrenciler de geldiğinde 75 bin kadar oluyormuş- Tromsø’da kuzeyde bulunan en büyük şehir kabul ediyor. Açıkçası benim şehre gitme sebebim tamamen Kuzey Işıkları ile ilgiliydi. Ancak tekrar gitmek isteme sebebim kuzey ışıkları değil. Bölgenin insanı büyüleyen atmosferi...
Kıvrıla kıvrıla giden yollarda
Tromsø ana karadan ve adalardan oluşuyor. Bu alanlar birbirlerine tünel ve köprülerle bağlanıyor. Kıvrıla kıvrıla giden yollarda, bir tarafınızda deniz bir diğer tarafta dağlar, sonra bir bakmışsınız karların arasına serpiştirilmiş ahşap evler... Bu büyülü atmosferin içinde yol bitmese de şu fiyortların arasından hiç çıkmasak diyor insan. Hele bir de karla kaplanmış yollarda bir mola verelim deyip indiğinizde, güneş de sizi bir taraftan hafiften ısıtıyor ve pırıl pırıl parlıyorsa elinizde kahveyle öylece kalıyorsunuz, güzelliğin içinde...
Şehrin merkezine doğru
Eğer şehir merkezinden uzakta konaklayacaksanız ki biz öyle yaptık. O yollardan biri sizi zaten şehir merkezine çıkarak. Ve sizi Kuzey Norveç’te en çok ahşap ev olan caddelere ulaştıracak. Bunlardan en önemlisi de Storgata caddesi. Zaten minicik olan şehir merkezinin boydan boya gezebileceğiniz en büyük caddesi de burası. Bu ahşap binalardan oluşmuş sokakta restoranlar, kafeler bulunuyor. Müze, kütüphane tarzı görülecek merkezdeki yerler de bu cadde civarlarında. Yine cadde üzerinde geleneksel olan ahşapTromsø Katedralini de görebilirsiniz. Ardından da liman bölgesine geçebilirsiniz.
Bu arada liman bölgesinde kutup müzesinin hemen yanında 1789 yılında inşa edilen Tromso’nun en eski evi bulunuyor. Bir göz atmak da mümkün...
Tromsø limanı
Limanın o kadar güzel bir manzarası var ki, fotoğrafçılar için altın değerinde. Özellikle gün batımı ve hemen ardından gelen parlament mavisi tonlar içerisinde harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Ben tam o saatlerde uzun pozlamalar yaparak, güzel geçen günümü daha güzelleştirdim. Limana demirlemiş geleneksel tekneler, tam karşıda gözüken şehrin simgesi Arktik Katedral, Tromsø Köprüsü, deniz ve gökyüzü, tabii arada evlerin pencerelerinden süzülen ışıklar... Tripod taşırken yaşadığınız yorgunluğa değecek.
A Polar museum
Arktik’de gündelik hayat nasıl, yüzyıllarca önce bu bölgede nasıl yaşanmış, sorularının cevabının alacağınız müze. Keşifler ve kaşiflere dair de çokça bilgi, belge ve sergi bulunan bu müze hemen liman bölgesinde deniz kenarında. Beni siyah beyaz fotoğraflar ve bazı özel eşyalar çok etkiledi.Tromsø’daki bu müzede Norveç tarihindeki en önemli karakterlerden olan Nansen ve Amudsen’in çığır açan keşifleri hakkında da bilgi sahibi olmak mümkün.
Ben müzeyi özellikle canlandırmalar sebebiyle çok beğendiğim halde, beraberimde bulunan arkadaşlar doldurulmuş hayvanlardan ve pek çok hayvan postundan rahatsız oldular. Avcıların Swalbard’da verdiği zorlu mücadeleyi anlatan bu canlandırmaları ben açıkçası çok gerçekçi buldum, kuzeyde hayat nasılmış sorusunun cevabını en azından bilgi olarak bu müzede aldığımı düşünüyorum. Eğer Tromsø’da tek bir müze gezmek için zamanınız olacaksa burası olmalı diye düşünüyorum.
Tromsønun sembolü: Arktik katedral
Mimarisi sebebiyle Tromsø’nun sembolü olan katedral... Evet kesinlikle kuzeyde farklı bir mimari anlayışı var, ahşap geleneksel kiliseler de son dönemlerde yapılmış modern kiliseler, katedraller de sizi şaşırtacak şekilde farklı tasarımlardalar...
Bu da onların güzel örneklerinden biri, 1965 yılında yapılmış.
Bir buzdağı görünümüne sahip, bir kısmı mozaikle kaplanmış olan bu katedralin gece de ayrı bir havası var, ışıklandırılmış hâli daha hoş. Farklı dönemlerde konserlere de ev sahipliği yapıyor bu arada.