Bir günde gezilecek bir dünya: Brugge
Kanal boylarınca bir renk cümbüşünün yansımaları gibi dizilmiş farklı yüzyılların iz ve anılarını taşıyan Brugge evleri, hayatın hoş ve fani bir sada olduğunu hatırlatır hep. Kuzey Batı Avrupa'nın masalsı şehri Brugge, Brüksel’e 1, Amsterdam’a ise 2.5 saat mesafede. Yani bir günlük bir kaçamakla bu tarihi şehri gezebilir, güzel anılar biriktirebilirsiniz.
Belçika "Alçak Ülkeler" diye anılan Kuzey ve Kuzey Batı Avrupa'nın en girift ülkelerinden. Farklı kültürleri, farklı dilleri barındıran bu ülke Konya'dan (38 bin kilometrekare) çok daha küçük. Belçika, platoları, ovaları, küçük tepeleri ve kanallarıyla 30 bin kilometrekareden biraz fazla.
Başkent Brüksel, beraberinde bazı sorunları yaşasa da çok dilliliğin, çok kültürlülüğün günün her anında yaşandığı en büyük kent. Ancak ülkenin en gözde şehri Brugge.
Hep farklı bir kıyafette!
Şehir ziyaretçisine kanalarının iki yakasındaki, kimileri 16 ve 17. yüzyıldan kalma masalsı evleriyle harika bir ambiyans sunuyor. Ancak Brugge yaz aylarında inanılmaz bir turist akınına uğradığı için kış aylarında gitmeniz çok daha akıllıca olacaktır. Eğer kış aylarında gitmişseniz ve bir de şansınıza kar yağıyorsa Brugge'ün bambaşka bir boyutunu yaşamanız mümkün. Elinizde sıcacık içeceğiniz, en az onun kadar sıcak mekanınızdan dışarıyı seyrederken kar tüm örtücülüğüyle çatıları ve ağaçları beyaza boyar ve hayalleriniz sizi bambaşka alemlere götürür söz gelimi!
Aynı zamanda her birinde sarının farklı tonlarının parıldadığı pencerelerden karanlık gri kanal sulara düşen hüzünlü yansımalar, yüreğinizin derinliklerinde ne zamandır aradığınız şiiri bulmanıza da yardımcı olur. Mevsim baharsa, yine o masal evlerinin minik tarhlarında envaı çeşit rengârenk çiçeklerin kokusu, içinizdeki farklı diyarları görüp yaşama tutkusunu katlayarak büyütür. Evet, yazları sıcak ve inanılmaz kalabalık olabilir. Ancak o vakit de dallarını kanala doğru eğmiş bir ağacın gölgesindeki bankta endamla gezinen kuğuları seyredebilir, bot turuyla tüm o muhteşem evleri daha yakından görebilir, balkonlarında ve verandalarında anın keyfini sürenlere el sallayabilirsiniz.
Midyeler, waffle'lar, çikolatalar!
Ancak Brugge, tipik bir Avrupa şehri, yani çeşitlilik çok. Farklı lezzetleri ulaşmanın, onları gönlünüzce tatmanın mümkün olduğu bir yer. Siyah tencelerde haşlanan midyeleri ve içindeki malzemeyi sizin seçtiğiniz waffeları keyifle yiyebilirsiniz.
Bir başka alıştığımız lezzet de iri kıyım patates cipsleri, hemen her mekânda türlü şekillerde masanıza getiriliyor.
Öte yandan Brugge'da balık çeşitleri de her zaman düşünülmesi gereken bir seçenek. Çikolatanın başkenti ise Brüksel. Fakat Brugge'daki çikolatalar da nefasetleriyle size karşı mahcup olmayacaktır, muhakkak denemelisiniz. Hazır yemek içmekten söz ediyorken, gerek kanal kıyılarındaki restoranlarda gerekse Market Meydanı'nın dört bir yanındaki restoranlarda dünyanın farklı lezzetlerini de getirtebilirsiniz masanıza. Elbette ortanın üzerindeki fiyatları ödemeyi göze alırsanız.
Şehre tepeden de bakın!
Brugge, derli toplu, şirin olduğu kadar da küçük bir şehir. Eğer müze, kilise benzeri mekânların içlerinde zaman geçirmeyecekseniz birkaç saatlik bir turla tüm şehri görebilirsiniz. Ne var ki Brugge'da botla kanal boylarını turlamamışsanız, yakınlarınıza bu şehre gittiğinizi hiç söylememeniz daha isabetli olacaktır. Brugge’da iri kıyım paçalı atların çektiği faytonlarla da gezilebilir.
Ancak biz sizin de merhametli bir hayvansever olduğunuzu düşünüyor ve bu seçeneği çıkartıyoruz. Çünkü bize de bahşedilmiş ayaklarımızla bu şehri kolaylıkla gezmek mümkün efendim. Ayrıca günde 4 Avroya şehirdeki sayısız bisikletten birini kiralayıp her yerini karışlayabilirsiniz pekala. Kanal turunuzu yapmış ya da bisiklet marifetiyle Brugge sokaklarını, parklarını görmüşseniz biraz önce sözünü ettiğimiz Market Meydanı'nda ilginç yapılarıyla restoran ve kafeleri görebilir, gözünüze kestirdiğiniz birinde oturup ikisinin de ustalıklı örneklerine erişebileceğiniz sıcak çikolata ya da espressonuzu yudumlayabilir, şehri, insanları ve ortamı gözleyebilirsiniz.
Bu meydanda hemen önünüze çıkıveren harika teras kafesiyle Historiam Müzesi şehre tepeden baktıracak bir alternatif. 47 farklı çan sesiyle bir 134. yüzyıl yapısı Belfort Tower'ı muhakkak görmelisiniz.83 metre uzunluğundaki kuleye çıkış ücreti siz gitmeden önce zamlanmamış ise 10 Avro'dur. Ancak buraya çıkmak bizim Galata Kulesi gibi çoğu zaman kuyruğa tabidir. Burg Meydanı'ndaki belediye binası ve Kutsal Kan Kilisesini de ziyaret edebilirsiniz. Bizim Leydi Kilisesi'nin de harika mimarisi görmezden gelinmemeli.
Bir başka görülmesi gereken mekân ise, 13.yy’da inşa edilmiş ve hâlâ bir manastır olarak hizmet veren Beguinage (Kadınlar) Manastırı. Resim çekme yasağına uyabilecek ve sessiz kalma uyarılarına dikkate alabilecekseniz gezmenizde yarar var.