Brugge'de bir düğün
Kanallarıyla ünlü Venedik romantizmin başkenti olarak görülür, ancak Avrupa’da Venedik kadar meşhur ve romantik bir şehir daha var; çikolatanın, patates kızartmasının, waffle’ın başkenti, kuzeyin Venedik’i, el emeği dantelleriyle ve tabii düğünleriyle meşhur Brugge…
"Çocukluk insanın anavatanıdır" derler. Henüz FM frekansının olmadığı yıllarda anneannemin bana hediye ettiği radyoda Uzakdoğu ezgilerini yakaladığımdan beri o diyarlara karşı hep ilgi duymuşumdur. Çocukluğumda keşfettiğim o dünyayı yıllar sonra gerçek bir seyahate dönüştürme fırsatı bulup ilk Asya yolculuğum için Sri Lanka’yı seçtim.14. yüzyıldan kalma bu şehre ayak bastığınızda, Orta Çağ tarihi gözlerinizin önünde hayat buluyor.
UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alan şehir, II. Dünya Savaşı’nda bombalanmayan sayılı şehirlerden biri olduğu için savaşta hasar görmemiş ve çok iyi bir konservasyon bilinciyle günümüze ulaştırılmış. Güneşli bir günde yürüyüş yaparken kimi zaman20 derece eğimle, yan sokağa gölge düşüren yapılar görmemiz de bundan. Benim gibi kaybolmayı sevenlerdenseniz, şehir kapısından çıktıktan sonra yeni binalarla karşılaşınca, kanallarla örülü bir daire şeklinde olan Brugge’ü koruyabilmek için modern yapılaşmaya çemberin dışında yer verildiğini keşfedebilirsiniz.
Brugge genelikle Brüksel’e gelenlerin trenle geçiş yaparak günübirlik ziyaret ettiği bir yer, ancak daha fazlasını hak ettiği de kesin. Ben bu seyahati en yakın arkadaşlarımdan birinin evlilik törenine katılmak üzere yaptığım için, Brugge’e kafile olarak otobüsle seyahat ettik. Brüksel Hava Limanı’nın hemen altındaki istasyondan trene binerek, 1.5 saat gibi kısa bir zamanda Brugge’e ulaşıp birkaç günlüğüne çocukken okuduğunuz bir masalın kahramanı olabilirsiniz.
Brugge “köprüler” anlamına geliyor ve kanalları birbirine bağlayan sayısız köprü var gerçekten de.
Brugge olağanüstü romantik atmosferiyle anılarınıza unutulmaz mutluluklar ekleyebilir. Evlilik törenleri, içi ve dışıyla adeta bir katedrali andıran ve 14. yüzyıla tarihlenen belediye binasında (Stadhuis) gerçekleşiyor, bu nedenle önündeki küçük meydanda gelinler, damatlar ve nedimeler görebilirsiniz.
Gotik mimarlığın zarif örneklerinden biri olan belediye binasıyla aynı meydanda altın varak bezemeleri ile dantel gibi işlenmiş “Holy Blood Bazilikası”nın (Kutsal Kan kilisesi) bulunduğu bu küçük meydana uğrayarak harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Açıkçası biz de turistlere konu olmuştuk…
Eğer Brugge'de evlenmiyorsanız, bahar ve yaz aylarında balayı için mükemmel bir tercih olabilir, kanallarda pitoreskin başınızı döndüreceği hayli romantik bir balayı vaat ediyor Brugge. Üstelik meşhur Brugge dantellerinden bir koleksiyonu çeyizinize ekleyebilirsiniz. Konuştuğumuz dükkân sahiplerinden biri, artık genç kızların bu işi yapmak istemediklerini ve gördüğümüz dantellerin görebileceğimiz son orijinal el dokuması danteller olduğunu söyledi. Böylesine zarif bir el sanatının kaybolmaya yüz tuttuğunu öğrenmek içimizi acıtırken, birkaç parça dantel aldığımız için kendimizi şanslı hissettik.
Brugge iki günde son derece iyi keşfedebileceğiniz, bir günde ise tamamen gezebileceğiniz bir yer; kanal turu olmazsa olmazlardan, alternatif olarak faytona binebilir; köprülerin üzerinde muhteşem fotoğraflar çekebilirsiniz. Brugge “köprüler” anlamına geliyor ve kanalları birbirine bağlayan sayısız köprü var gerçekten de.
Brugge’un kalbinde Markt Meydanı ve 83 metrelik yüksekliği ile Belfry Kulesi, yer alıyor, otele yerleşirken bize söyledikleri gibi bu kuledeki 47 çan saat başı melodik olarak çalıyor.
Meydanın tam ortasında 14. yüzyıl başında Fransızlarla yapılan savaşta gösterdikleri kahramanlıklardan ötürü övgüye layık görülen Flaman komutanların heykelleri bulunuyor. Yine aynı meydandan faytonlar kalkıyor. Açıkçası kanal turuna katılmak için yolumuzu sorarak bulmamız gerekti, ancak aslında çok yakın olduğunu hemen fark ediyorsunuz.
Brüksel’deki müzeler kadar olmasa da Brugge de Kuzey sanatının keşfedilebileceği mütevazı müzelere sahip; bunlardan bir tanesi Flaman primitiflerin resimlerinden 18. ve 19. yüzyıl Neo-klasik sanatına ve Flaman expresyonizminin başyapıtlarına kadarBelçika plastik sanatlarını özetleyen Groeningemuseum (Groeninge Müzesi). Ayrıca Kuzey sanatının en meşhur isimlerinden Hans Memling’in eserlerini görmeden dönmek istemiyorsanız Sint-Janshospitaal (Saint John’s Hastanesi)’ ni ziyaret edebilir, ayrıca kalıcı olarak Brugge’de sergilenen Salvador Dali sergisine uğrayabilirsiniz.
Günübirlik bir gezide bitirilemeyecek kadar çok müzesi olan şehirde patates kızartması, çikolata müzeleri ile elmas müzesi de yer alıyor. Brugge’de kalmayı planlıyorsanız şehir içindeki otelleri tercih ederek tarihi evlerin iç dokularını keşfedebilir, kendinizi gerçek bir Brugge sakini gibi hissedebilirsiniz. Burada her ne yaparsanız yapın tarihe dokunacaksınız, en büyük otel olan Crown Plaza dahi tarihi şehir duvarlarının ve Sint Donaas Kilisesi’nin temelleri üzerine kurulmuş.
Kim bilir, belki yeni hayatınıza ilk adımları bu şirin Orta Çağ şehrinin sokaklarında atarsınız, Şimdiden mutluluklar!