Bir akşam güneşi, seyretmek ve seyrelmek: Bozcaada
Bozcaada... Antik çağlardaki adıyla Tenedos, uzun zamanönce yitirdiğimiz sessizliğin peşine düşenlerin mekânı. BazenPoyraz, bazen Lodosun uğultusuyla ürpermiyorsanız, ki buiki farklı yönlü yel, sizin adadaki hayat alışkanlıklarınızı dabelirleyecektir, işiteceğiniz şey doğanın kendince ürettiğifısıltılardır. Doğa size bir şeyler söylüyordur, sessizliğin nesöylediğini duymak burada mümkündür.
Modern bir inziva
Bozcaada, dinlenmenin, huzurun, inzivanın yeri. Bu özelliğini de hâlâ yitirmedi ve umarım sonsuza kadar da böyle devam eder. Kimileri, adaya gelmenin zorluğundan şikayetçi olsa da düşünemedikleri bir şey var: Bozcaada ayak altı bir yer olsaydı, çoktan o biricik özelliğini, dinginliğini yitirirdi. Burada, bir köy irisi ilçe merkezinin dışında, sadece yaz aylarında hareketliliğin yaşandığı yer yer küçük yerleşimler var; bağ evleri, pansiyonlar, plajlar civarındaki küçük dükkân ve oteller gibi.
Polente Feneri ve Günbatımı civarında kavuşan iki ana yolun güneyindeki, kıvrımlı sahilleri, ortasındaki ise üzüm bağlarını takip ediyor. Bu nedenle aracınızla ya da adadan kiraladığınız ATV ya da diğer küçük motorlu araçlarla çok rahat dolaşabilirsiniz Bozcaada'yı. Günü batırmak, evet, önemli bir ritüel ancak seyrine doyum olmaz kızıllığın öncesinde kekik kokan tepeciklerde, araziye kendi yeşilliğiyle katılan üzüm bağlarını, denizin vaat ettiği antik düşleri ıskalamamak kaydıyla. O vakit biz, adayı daha sistematik gezmenin ve tanımanın kısa bir kılavuzunu sunarak aradan çıkalım ve siz kendinizce keyfini sürün.
Bozcaada Kalesi:
Kendi aracınızla geldiniz ya da feribota bir koltuk yolcusu olarak bindiniz, fark etmez, öncelikle şehir merkezini tanımak durumundasınız. Feribot iskelesinden inerken sağ önünüzde kalan Bozcaada Kalesi, sadece fiziki yapısı ve tarihiyle değil, içerisindeki kültür sanat etkinlikleriyle de önemli.
İlk kimin inşa ettiği bilinemeyen kale, bugünkü görünümüne büyük oranda 17. yüzyılda Köprülü Mehmed Paşa ve 19. yüzyılda II. Mahmut döneminde yapılan onarımlardan sonra kavuşmuş.
Eğer ziyaret ettiğiniz döneme denk gelirse bu kalenin iç avlusunda düzenlenen caz konserlerini ya da açık hava sinema gösterilerini izleyebilirsiniz. Bu etkinliklere denk gelmezseniz bile üzülmeyin, mazgallarının arasından Bozcaada’yı izlemek bile başlı başına yeterli.
Rum Mahallesi ve Türk Mahallesi:
Kasaba, vaktiyle arasını bir derenin ayırdığı iki mahalleden oluşur imiş. Daha güneyde yer alan Müslüman Türklerin yaşadığı kısımlar, bir de hafif tepeye yaslanmış cumbalı rengârenk evleri ile Rum Mahallesi. İkisinin de kendine göre güzellikleri var. Ancak Rum Mahallesi'nin daha afili olduğunu belirtmek gerek. Siz vakit buldukça iki mahalleyi de bol bol gezin. Sadece cep telefonunuza güvenmeyin, yanınıza geniş açılı lensi olan bir fotoğraf makinesi almayı ihmal etmeyin. Göreceğiniz sayısız küçük güzelliği aklınızda tutmanız mümkün değil. Onları kendinizce fotoğraflamanız çok yerinde olacaktır.
Yel Değirmenleri:
İstisnasız tüm Ege adalarının karakteristik özelliği haline gelmiştir yel değirmenleri. Rum Mahallesi’nin sırtını dayadığı tepede, yenilenen üç yel değirmenini fark etmemeniz mümkün değil. Tozlu topraklı yol demeyip tepeyi tırmanırsanız o açıdan kalenin ve kasabanın harika fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Akşamın Renkleri:
Eğer akşam olmuş ve kasabadaki tüm restoranlar ışıklarını yakmış, kapıda misafirlerini buyur etmeye başlamışsa farklı bir deneyim de kapılarını sizin için aralayacaktır. Bozcaada'nın akşamı, müzikli, ışıklı ve gürültülü, yine de bu gürültü birçok gözde tatil yerinden çok daha düşük miktarda. Gözünüze kestirdiğiniz bir mekânda yemeğinizi yiyin, müziğinizi dinleyin. Ama muhakkak en az bir kere tatlı işini adanın iddialı pastanelerine bırakın, pişman olmayacaksınız.
Koylar:
Özellikle adanın güneyinden sahil kesimini izlerseniz, denize girebileceğiniz, paralı plajların yanı sıra ıssız koylar çıkacaktır karşınıza. Poyraz Limanı, Ayazma Plajı, hemen ilerisinde Sulubahçe Koyu, Habbele Koyu, Akvaryum Koyu, Beylik Koyu, Çayır Koyu, Tuzburnu Koyu. Bu birbirinden güzel küçük koyların hangisinde ne zaman denize uğrayacağınızı elbette zevkiniz kadar Poyraz mı yoksa Lodos yeli mi estiği belirleyecektir. Bu konuda adanın yerlilerinden tavsiye almanızda büyük fayda var.
Gün batımı ve diğer meseleler
Eğer gün batımına kavuşmuşsanız adanın batı ucuna kadar gitmişsiniz demektir. Zaten gün batımını izlemek adadaki en popüler etkinliklerin başında gelir. Yiyecek içeceğinizi, portatif iskemlelerinizi, fotoğraf makinelerinizi alıp akşamüstü burada geçireceğiniz birkaç saat, inanın ömrünüzden çalmayacak aksine uzatacaktır. İyi bir yere konuşlandıktan sonra rüzgâr enerji santraline ve deniz fenerine yapacağınız yürüyüş ruhunuzu dinginleştirecektir.
Göztepe:
Üşenmeyip adanın en yüksek tepesi olan Göztepe’ye çıkmışsanız ödülünüz de büyük olacaktır. Buradan adanın tüm güzelliklerine tepeden bakabilirsiniz. Eğer şansınıza duru bir hava varsa Gökçeaada, Semadirek Adası, Çanakkale Boğazı ve Midilli Adası'nı da rahatlıkla seyredebilirsiniz.
Diğer Ayrıntılar:
Tüm adayı gezmişseniz, geriye küçük ama önemli ayrıntılar kalmış demektir. Mesela M. Hakan Gürüney’in araştırmacı kişiliği ve Bozcaada aşkıyla kurulmuş olan Bozcaada Müzesi. Bu küçük ama önemli müzede adanın belleğini oluşturan kültür varlıklarının örneklerini görebilirsiniz. Öte yandan Ayazma plajının hemen berisindeki manastır, Köprülü Mehmet Paşa Camii, Alaybey Camii, Alaybey Hamamı, Köprülü Hamamı, Namazgah Çeşmesi, Aburga Ahmet Dede Türbesi ve Meryem Ana Kilisesi şöyle bir uğranıp belleğe kazınması gereken tarih mirasının en belli başlı eserlerinden.