Denizin, rüzgarın ve savaşın şehri: Çanakkale
Bir şehir düşünün tarihin her devrinde birmerkez ve tarihin her devrinde hükmedilmek,sahip olunmak istenen bir toprak parçasıolsun. Bu şehir, M.Ö. 3000 yıllarından bugüneyerleşim merkezi olma niteliğini sürdürmüş,efsanelere konu olmuş, savaşlara sahneolmuş ve Homeros’un "rüzgârlı İlion" dediğiÇanakkale’dir.
Şehir tarihçesi
Çanakkale’nin tarihçesi denince akla ilk, Homeros’un İlyada’sında da bahsettiği efsanevi savaş gelir: Truva Savaşı. Sparta Kralı Menelous ile Troya Kralı Priamos arasında geçen bu efsanevi savaş, Yunanlıların Anadolu’ya yerleşmesine neden olmuş ve Avrupa kavimleri ile Anadolu kavimleri arasında gerçekleşen daha sonraki savaşlar için bir kıvılcım olmuştur. Bu savaştan binlerce yıl sonra, Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u aldığında, Truva antik kentinin kalıntılarını gezerken İstanbul’u fethederek, Truva’nın ve halkının intikamını aldığını söylemiştir. Üç neslin de sürdürdüğü ve yıllarca devam etmiş olan bu savaş, Anadolu’da Yunan hâkimiyetinin başlangıcı ve Anadolu’daki Yunan düşmanlığının da temeli olma niteliğindedir.
Osmanlı Dönemi’ne geldiğimizde şehir, Orhan Gazi’nin oğlu, "padişahlar arasında sıkışmış bir kral" olarak anılan, Süleyman Paşa tarafından fethedilmişti ve o zamanki adıyla "Gelibolu"ydu.
Fatih Dönemi’nde ise stratejik ve siyasi önemi artan kentin etrafına bugünkü adıyla Çimenlik Kalesi olan Kalâ-i Sultani; ve bu kalenin tam karşısına Kilitbahir Kalesi, Bozcaada’ya da Bozcaada Kalesi yapılır ve tüm bu kalelerin İstanbul’un fethine giden yolda döşenen taşlar olduğu bilinmektedir. Hâlihazırda varlığını sürdüren ve geçtiğimiz sene mart ayında restorasyon çalışmaları bitmiş olan Kilitbahir Kalesi, bugün Türkiye’nin ilk "kale yaşamı" müzesidir.
Ve elbette Çanakkale’nin tarihi denince hem göğsümüzde bir kurşun hem de bir şeref madalyası gibi taşıdığımız 18 Mart 1915 Zaferi akla gelir.
İngiltere ve Fransa gibi dönemin emperyalist güçlerinin Osmanlı’yı parçalamak ve İstanbul’u almak için başlattığı bir oyunun bozguna uğradığı bir tarih sahnesidir Çanakkale; emperyalist güçlerin "vatan savunması"nın tanımıyla karşılaştığı bir destandır… Anadolu’nun yaşlı genç bütün evlatlarının, canhıraş mücadelesiyle kazanılan bu zaferin, daha sonra Sevr gibi bir yıkımla sonuçlanması bile, bu mücadelenin şerefine gölge düşürememiştir; çünkü Çanakkale geçilmezdir!
Şehrin doğal güzellikleri
Assos Antik Kenti, Gökçeada, Bozcada ve Kazdağları kentin önde gelen doğal güzelliklerindendir. Çanakkale hem deniz turizmi açısından hem de dağcılık ve kamp faaliyetleri açısından oldukça elverişli bir doğal yapıya sahip.
Tarihin ve doğanın kucaklaştığı ve bu birliktelikten muhteşem manzaraların ortaya çıktığı pek çok köşesi vardır Çanakkale’nin. Assos Antik Kenti buna bir örnek sayılabilir. Yüksek ve rüzgârlı bir tepenin üstünde kurulmuş antik kent, Türkiye’nin önde gelen millî parklarından olup yerli yabancı pek çok turistin uğrak yeridir.
Şehrin bir diğer uğrak merkezi ise; ayazma ve mağaralarıyla ünlü, çevresi sarp kayalıklarla örülü, elma bahçeleriyle çevrili Kazdağları ve etekleridir. Kamp faaliyetleri ve mağara turizmi için Türkiye’nin en fazla tercih edilen bölgelerinden olan bu saklı cennet, endemik bitki çeşitliliği açısından da büyük bir zenginliği bağrında saklamaktadır. Çanakkale’ye değer katan bir diğer özellik ise, Gökçeada ve Bozcaada gibi Türkiye’nin iki güzel adasına sahip olmasıdır. Özellikle Bozcaada, Herrodot’un da deyimiyle "insanlar uzun ömürlü olsunlar diye yaratılmış" gibidir. Güzel plajları, rüzgâr gülleri ve şirin evleriyle bir rüya gibidir Bozcaada. Gökçeada ise Türkiye’nin en büyük adası ve bir plaj cennetidir. Bu iki ada da Çanakkale’nin yaz turizmi için en fazla tercih edilen bölgelerden biri olmasını sağlayan cazibe merkezleridir.
Şehrin ulaşım ve ekonomik durumu
Türkiye’nin, iskelesi kent merkezinde olan tek şehridir Çanakkale. Bu da Çanakkale’nin deniz sahili boyunca devam eden bir yerleşim şekline sahip olması ve deniz ulaşımının şehirde oldukça revaçta olmasıyla ilgilidir. Türkiye geneline baktığımızda, Çanakkale ulaşım imkânları sahip olduğu diğer kıymetlere nazaran daha kısıtlı bir kenttir. Ulaşımın nispeten pahalı olduğu ve ulaşım ağının özellikle üniversite öğrencileri tarafından yetersiz bulunduğu şehrin sakinlerine göre, şehrin ulaşım hizmet ağı genişletilmelidir.
Ancak geçtiğimiz sene mart ayında yapımına başlanan 1915 Çanakkale Köprüsü’nün, şehrin iki yakasını birleştirmesiyle beraber, genel ulaşım ağının genişletilmesi açısından da tetikleyici bir unsur olabileceği konuşuluyor. Elbette tüm bu gelişen ulaşım şartlarının şehrin doğal güzelliklerine ve mimari sadeliğine zeval getirmemesini umuyoruz.
Ekonomik faaliyetler açısından balıkçılığın önde olduğu şehrin bir fabrikası vardır ve bu fabrika da Dardanel Balık Fabrikası’dır. Kent merkezinin geneli memur emeklisi olup, kırsalda ise tarımsal faaliyetler yoğunlukladır. Tarımsal verimin oldukça yüksek olduğu kentin tarımla geçinen halkı; domates, üzüm, elma gibi sebze ve meyvelerin ticaretiyle geçimini sağlamaktadır. Özellikle elma, antik dönemden bugüne şehrin doğal sembolü olmuş ve antik dönemlerde şehre ismini dahi vermiştir.