Şâzeliyye Tarikatı
En bilinenleri Aleviyye, Derkâviyye, Îseviyye olmak üzere 100’e yakın kolu bulunan Şâzeliyye tarikatı İslâm dünyasının en geniş tarikatlarından biridir. Bugün Endonezya’dan Amerika’ya kadar dünyanın birçok noktasında zaviyesi bulunan Şâzeliyye tarikatı, dünya çapında gerçekleştirilen ihtifal toplantıları ile canlılığını korumaktadır.
Şâzeliyye tarikatının kurucusu Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî, bugün İspanya sınırları içerisinde kalan, Kuzey Afrika şehri Sebte yakınlarında 1197’de (593) dünyaya geldi. İrşad hareketlerine Tunus’un Şâzile şehrinde başladığı için Şâzelî nisbesiyle anıldı. Öğrenime doğduğu yer olan Gamâre’de başlayan Şâzelî, Hafızlığını tamamlayıp, hadis ilmi okuduktan sonra simyâ ilmiyle meşgul olmak üzere Tunus’a gitti. Fakat bazı manevi işaretler sebebiyle simyâ ile uğraşmaktan vazgeçti. İbn Atâullah el-İskenderî’nin naklettiğine göre Şâzelî zahirî ilimlerde çok iyi bir mevkiye gelmeden tasavvuf yoluna girmedi.
İlim tahsilinin ardından yola çıkan Şâzelî Fas, Tunus, Mısır’dan geçerek Bağdat’a ulaştı. Bağdat’ta Ahmed er-Rifâî’nin halifesi olan Şeyh Ebü’l-Feth el-Vâsıtî ile karşılaştı ve ona intisap etti. Bir velinin onun aradığı kişininin Mâğrib’de olduğunu söylemesi üzerine Şâzelî Bağdat’tan ayrıldı. Rabata bölgesine geçtiğinde şeyhi Abdüsselâm b. Meşîş ile tanıştı ve ona tabi oldu. Seyri sülük sürecini tamamlamasının ardından şeyhi İbn Meşiş’in emri ile Tunus’a gitti ve Şâzile bölgesinde inzivaya çekildi.
İnziva ile geçen zorlu bir dönemin ardından manevi bir işaretin gelişiyle halka karışan Şâzelî, Tunus’a gitti. Gittiği her yerde alimler ve devlet adamları tarafından merakla karşılanmasına rağmen, devlet adamlarının içerisinde Şâzelî’ye problem çıkaran insanlar da mevcuttu. Tunus başkadısı Ebü’l-Kâsım İbnü’l-Berâ da bunlardan biriydi. Tunus’ta ortaya çıkan husumetten dolayı hac niyetiyle Hicaz bölgesine doğru yola çıkan Şâzelî, görevini ifa ettikten sonra tekrar Tunus’a döndü. Burada ileride halifesi olacak Ebü’l-Abbas el-Mürsî ile tanıştı.
Tunus’ta çok kısa bir süre kalan Şâzelî, irşad hareketlerini Mısır’da yürütmesi gerektiğine dair manevi bir işaret aldıktan sonra İskenderiye’ye geçti. İskenderiye’de hem saray eşrafı hem de ulema tarafından büyük bir ilgi ile karşılandı. Attârîn Camii’nde yaptığı fıkıh, tasavvuf, tefsir derslerine birçok âlim teşrif etti. Gözleri kör olmasına rağmen, Fransa Kralı IX. Louis’nin Mısır’a düzenlediği haçlı seferlerine karşı verilen mücadeleye katıldı. 1258 (656) yılında çıktığı hac yolculuğunda, Mısır’ın Ayzâb bölgesinde, müritlerini toplayıp öğütler verdikten ve Mürsî’yi halifesi ilan ettikten sonra vefat etti.
Mürsî şeyhinin vefatından sonra İskenderiye’ye döndü ve şeyhi gibi fıkıh, hadis, tefsir ve ahlaka dair dersler verdi. Mürsî’nin halifesi olacak İbn Atâullah el-İskenderî de bu derslerin takipçileri arasındaydı. İskenderiye’de 30 yıl boyunca irşad faaliyetleriyle uğraşan Mürsî’nin 11 Şubat 1287’deki vefatının ardından tarikatın başına İbn Atâullah geçti. İlk iki şeyhten sonra Şâzeliyye tarikatının en önemli şahsiyeti olan İbn Atâullah el-İskenderî, ondan önceki şeyhlerin aksine tasavvuf alanında eserler neşretti.
Tunus’ta neşet eden Şâzeliyye tarikatı, ilk başta Mısır olmak üzere, kısa sürede tüm Mâğrib bölgesine yayıldı. Zaman içinde ise tarikatın sınırları özellikle Suriye olmak üzere Arap dünyasına, Hint alt kıtasına, Malezya ve Endonezya’ya, Anadolu ve Balkanlara, Avrupa ve Amerika’ya kadar genişledi.
Şâzeliyye tarikatında, hizb, dua ve eserlerinde de büyük bir yer kaplayan Marifetullah vurgusu çok güçlüdür. Şâzeliyye dervişlerinin temel amacı marifet sahibi olmaktır. Şâzeliyye tarikatında çok önemli olan diğer bir kavram ise tevekküldür. Tarikatın kurucusu Şeyh Şâzelî’den gelen anlayışa göre herhangi bir konu hakkında seçim yapma edimi terkedilerek mutlak bir Allah’a tevekkül örneği gösterilmelidir.
Tarikatta dünya nimetlerinden tamamen kaçınmayı içeren bir zühd anlayışı yerine, nimetlere karşı şükür anlayışı kendini göstermiştir. Bir sûfinin şükrünü yerine getiriyor olması durumunda güzel kıyafetler kuşanıyor, yiyecekler tüketiyor olmasında bir sorun yoktur. Mürsî’nin görüşüne göre şükreden bir zengin, sabır içinde olan bir fakirden daha tercih edilirdir. Şâzeliyye tarikatında zikir kuûdi (oturarak) ve kıyamî (ayakta) olarak cehrî (sesli) icra edilir. Şâzelî şeyhinin müziğe karşı tutumu menfi olsa da, ilerleyen zamanlarda müzik tarikat ayinlerinin bir parçası olagelmiştir.
- Şeyh Şazelî’nin tertip ettiği ve bugüne kadar ulaşan hizbler ( belli bir amaca ulaşmak adına okunan dua, vird) sadece Şâzeliyye tarikatının değil, birçok tarikatın pratiğine geçmiştir.
- Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî’nin döneminde başlattığı, özellikle mevlid-i nebî gününde gerçekleştirilen toplantılar tarikat içerisinde bir geleneğe dönüşmüştür. Bugün, dünyanın değişik bölgelerinden gelen Şâzeliyye müridlerinin gerçekleştirdiği “ihtifal” denilen toplantılar da bu geleneğin bir ürünüdür.
Tarikatta seyahat ve ziyaret tavsiye edilen bir olgu olduğu için, dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan Şâzeliyye müridleri arasında sıkı bir ilişki ortaya çıkmıştır.
En bilinenleri Aleviyye, Derkâviyye, Îseviyye olmak üzere 100’e yakın kolu bulunan Şâzeliyye tarikatı İslâm dünyasının en geniş tarikatlarından biridir. Özellikle 20. yüzyılda, René Guénon (Abdülvâhid Yahyâ), Frithjof Schuon (Îsâ Nûreddin), Martin Lings (Ebûbekir Sirâceddin), Ian Dallas (Abdülkādir es-Sûfî) gibi ihtida eden Batılı şahsiyetlerin önderliğinde Avrupa’da çok geniş bir kitleye ulaşmıştır. Eserlerinin dünya çapında birçok dile tercüme edilmesiyle, Aleviyye kolunun kurucusu Ahmed el- Alevî 20. yüzyıldaki en önemli sûfi şahsiyetlerinden biri haline gelmiştir. Bugün Endonezya’dan Amerika’ya kadar dünyanın birçok noktasında zaviyesi bulunan Şâzeliyye tarikatı, dünya çapında gerçekleştirilen ihtifal toplantıları ile canlılığını korumaktadır.