İşgal ve sürgünün içinde bir umut: Bahçesaray

Bahçesaray, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuzey kısmını oluşturan Kırım Hanlığı’nın uzun yıllar başkentliğini yaptı.
Bahçesaray, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuzey kısmını oluşturan Kırım Hanlığı’nın uzun yıllar başkentliğini yaptı.

Mengli Giray Han’ın Çürüksu Irmağı'nın kenarına 1503 yılında inşa ettiği Han Sarayı’nın etrafında gelişerek 16. yüzyıl sonralarında mamur hale gelen şehir, Han Sarayı’nın bahçeler içinde olması sebebiyle "Bahçesaray" adını aldı. Haydi o zaman Karadeniz’in karşı kıyısındaki Tatar diyarı, Kırım Hanlığı’nın başkentine gidelim, birlikte Han Sarayı gezelim.

İstanbul’un farklı coğrafyalarda kardeşleri olduğunu duymuş muydunuz? Yerel yönetimlerin bir ara moda haline getirip kentlerin meydanlarına diktiği tabelalarla duyurduğu ‘Kardeş Belediyeler’den bahsetmiyorum. Bir ayağının hep oraya bastığı, gözünün ve gönlünün hep orada olduğu; gidilemese de orada yaşanan sevinçleri ve üzüntüleri evinden ayırmadığın şehirler...

Bu, bir zamanlar aynı imparatorluk altında yaşamış olmanın getirdiği, dopdolu bir maziye ve ortak bir inanca yaslanan uhuvvet olsa gerek. Payitahtın hem etkileyip hem de etkilendiği bu beraberlik; mimariye, müziğe, yemeklere ve insana dair her hale yansımıştır.


16. yüzyıl sonralarında mamur hale gelen şehir, Han Sarayı’nın bahçeler içinde olması sebebiyle "Bahçesaray" adını aldı.
16. yüzyıl sonralarında mamur hale gelen şehir, Han Sarayı’nın bahçeler içinde olması sebebiyle "Bahçesaray" adını aldı.

Bu kadim şehirler, yüzyıllar boyu suya atılan taş sonrası birbiri ardına oluşan halkalar gibi iç içe geçmiş; hepsi ortak bir medeniyetin farklı bir tezahürü olarak tarihte iz bırakmıştır. O yüzden de medeniyet kelimesinin kökeninin şehir sözcüğünden gelmesi hiç tesadüf değildir.

Liste uzatılabilir ve hepsinde de İstanbul’dan ayrı bir çehre rahatlıkla bulunabilir. Ortadoğu’da Kudüs, Balkanlar’da Selanik, Saraybosna ve Üsküp, Orta Asya’da Buhara ve Semerkant, Anadolu’da Konya ve Bursa; Kırım’da ise Bahçesaray.

Carlo Bossoli'nin Bahçesaray Han Sarayı'nı resmettiği 1857 tarihli tablosu.
Carlo Bossoli'nin Bahçesaray Han Sarayı'nı resmettiği 1857 tarihli tablosu.


  • Hakkında en az malumata sahip olduğumuz ‘kardeş’ muhtemelen Bahçesaray. Haydi o zaman Karadeniz’in karşı kıyısındaki Tatar diyarı, Kırım Hanlığı’nın başkentine gidelim, birlikte Han Sarayı gezelim.

Bahçesaray, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuzey kısmını oluşturan Kırım Hanlığı’nın uzun yıllar başkentliğini yaptı. İsmiyle müsemma; bahçeleriyle süslü bu kent, tarih boyunca Türk, Moğol, İslâm, Osmanlı, Rus ve Batı kültürleriyle etkileşim içinde oldu.

Han Sarayı içindeki Bahçesaray.
Han Sarayı içindeki Bahçesaray.
Şehir, Mengli Giray Han’ın Çürüksu Irmağı'nın kenarına 1503 yılında inşa ettiği Han Sarayı’nın etrafında gelişerek 16. yüzyıl sonralarında mamur hale geldi. Han Sarayı’nın bahçeler içinde olması sebebiyle kent "Bahçesaray" adını aldı.

Ünlü Rus şair Puşkin’in bir süre ikamet ettiği şehir, tıpkı İstanbul gibi; gittikleri her bölgeden zorla çıkartılan Yahudilerin hoşgörüyle kabul edilip huzur içinde yaşayabildiği bir yerdi.

Osmanlı başkentinin gözü kulağı hep Karadeniz’in kuzeyindeki sınırlarını emanet ettiği Bahçesaray’ın üzerinde oldu. İki coğrafya arasındaki en büyük köprü ise Kırım hanlarının evlatlarını eğitim almaya İstanbul’a gönderiyor oluşuydu. Kırımlı Tatar şehzadeler delikanlı olur olmaz soluğu Enderun’da alır; dönene kadar İstanbul’da yaşardı. O yüzdendir Bahçesaray zaman içerisinde İstanbul’a; Han Saray da Topkapı Sarayı’na benzedi.

Kırım Hanlarının mezarları.
Kırım Hanlarının mezarları.
  • Bahçesaray’daki en önemli yapılardan biri olan Zincirli Medrese; Doğu Avrupa’nın en eski eğitim kurumlarından biri olarak nam salmıştı. Mengli Giray Han tarafından 16. yüzyılın başında inşa ettirilen medresede dinî derslerin yanı sıra fen ilimleri de tahsil edilirdi.

İnşası sırasında kendi elleriyle harç taşıdığı rivayet edilen Han’ın emriyle medresenin tek kapısına kalın bir zincir çektirildi. Saray efradının dahi altından eğilerek geçmek zorunda olduğu bu zincir hem medreseye ismini verdi hem de Kırım’da ilme gösterilen saygının bir nişanesi olarak kabul edildi.

Zincirli Medrese.
Zincirli Medrese.

Uzun yıllar başta Kırımlı Müslümanlar olmak üzere farklı coğrafyalardan gelen gençlere burada eğitim verildi. Öyle ki Zincirli Medrese’de ders veren hocalar arasında İsmail Gaspıralı da vardı. 19. yüzyılda Türk ve İslam toplumlarının eğitim, kültür reformu ve modernleşmeye olan ihtiyacını dile getiren Gaspıralı, “Dilde, fikirde, işte birlik” sloganıyla Türk düşünce tarihini derinden etkileyen bir isimdi. 1883’te memleketi Bahçesaray’da çıkartılan, Kırımlı Müslümanların ilk gazetesi olan Tercüman’ın da kurucusuydu. İsmail Bey Gaspıralı Müzesi, günümüzde şehrin siyasî ve kültürel tarihinin en önemli duraklarından biri olarak kabul ediliyor.

 Hacı Giray Han’ın türbesi.
Hacı Giray Han’ın türbesi.

Zincirli Medrese’nin tam karşısında ise Kırım Hanlığı’nın kurucusu Hacı Giray Han’ın türbesi bulunuyor. 1466’da vefat eden Hacı Giray Han, Cengiz Han'ın oğullarından Cuci'nin küçük oğlu Tokay Timur’un soyundan geliyor. Altın Orda Devleti’nin zayıflamasının ardından 1441 yılında kendi hanlığını ve hanedanlığını ilan eden Hacı Giray Han; Selçuklu mimarisinin izlerini taşıyan tarihi türbenin içinde istirahat ediyor.

  • Bahçesaray’daki İstanbul etkisinin kendini en çok ele verdiği nokta ise şüphesiz Han Saray. Tatarların El-Hamra’sı olarak kabul edilen hükümdar ikametgahı; yapılışı, tarih içindeki dönüşümü ve hâlâ ayakta kalmasını sağlayan hikâyesiyle oldukça dikkat çekiyor.

1500'lü yılların başında Mengli Giray Han tarafından yapımına başlanan ve bir avlunun etrafına inci gibi dizilen bölmelerden oluşan saray, birden çok mimarın ortak eseri. Ancak dönemin çarı tarafından Rusya’ya davet edilen İtalyan mimar Alevizo Novi'nin Moskova'ya giderken Kırım'da alıkonularak 'zorunlu' bir misafirliğe tabi tutulması; Han Saray'a rönesans izlerini taşımış oldu.

El-Hamra ve Topkapı'nın ardından Avrupa'daki üçüncü Müslüman sarayı olan Han Saray, her gelen hükümdar ile biraz daha genişledi. Sarayın içerisine I. Sahip Giray Han tarafından 1532 yılında Büyük Han Camii inşa edildi.

İbadethane; mimarisiyle bir Osmanlı mührü gibi günümüzde de müminleri bekliyor. Ayet-i kerimelerle donatılmış duvarlarıyla Bursa Ulu Cami’yi akıllara getiriyor. Mabede, sarayın avlularına yaptırılan ve bir nevi su medeniyetinin bekçileri olan fıskiyeler eşlik ediyor.

Sarayın içerisine I. Sahip Giray Han tarafından 1532 yılında Büyük Han Camii inşa edildi.
Sarayın içerisine I. Sahip Giray Han tarafından 1532 yılında Büyük Han Camii inşa edildi.

Süheyl Ünver’in tespitine göre 16. yüzyılda Osmanlı İstanbul’unda sadece Fatih civarında 800 çeşme vardı. Gençliklerini böyle bir şehirde geçiren Kırımlı şehzadelerin İstanbul’un bu yanını Bahçesaray’a taşımamaları olanaksızdı. Han Sarayı’nın içinde inşa edilen çeşmelerden yalnızca ikisi günümüze ulaşmış durumda. Çeşmelerin ilki, estetik tasarımlı su eserlerine verilen önemin arttığı Lâle Dönemi'nin bir tezahürü olarak göze çarpan 1733 tarihli Altın Çeşme.

Diğeri ise Bahçesaray kenti ve Han Sarayı'nın kaderini değiştiren Gözyaşı Çeşmesi...

  • Hazin bir hikâyeye sahip bu selsebil; 1768 yılında, eşi Dilârâ Mariya Bikeç'in ölümünün ardından Kırım Giray Han tarafından yaptırıldı. “Dünya durdukça bu çeşme de benim gibi ağlasın” diyen Giray Han'ın üzüntüsünü bugüne kadar damla damla taşıdı.

Gözyaşı Çeşmesi.

19. yüzyılda çar tarafından Rus idaresi altındaki Bahçesaray'a sürgün edilen ünlü şair Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, çeşmenin hikâyesinden öylesine etkilendi ki, Bahçesaray Çeşmesi şiirini kaleme aldı. Daha sonraki yıllarda Kırım'da yaşayan Tatarları başta Sibirya olmak üzere farklı coğrafyalara süren Ruslar, Puşkin'e duydukları saygıdan ötürü şehre ve Han Saray'a dokunamadı. Birçok Türkçe şehir ismi Rusça sözcüklerle değiştirilirken Puşkin’in şiirinde geçtiği için 'Bahçesaray' sözcüğü olduğu gibi kaldı.

Bu yazıda ismi geçen tarihi yapılara rağmen Kırım Bahçesaray’ından sınırlı sayıda eser günümüze ulaşabildi. Hanlık, 1774 yılındaki Küçük Kaynarca Anlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrıldı. Siyasî ve idarî olarak bağımsız ilân edilen Kırım Hanlığı, dinî olarak halifeye bağlı kalsa da İstanbul ile kopuşun ilk adımı atıldı.

Zaman içinde Rus yayılmacılığına maruz kalan Kırımlı Müslümanlar tarih boyunca birçok kez sürgüne tabi tutuldu. Bunların en şiddetlisi ise Kırım topraklarının sosyolojisinin de değiştiği ‘1944 Sürgünü’ oldu.

Kırım'ın incisi Bahçesaray'da gece vakti.
Kırım'ın incisi Bahçesaray'da gece vakti.

Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ve Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından önemli sayıda Kırım Tatarı ata topraklarına geri dönmüş olsa da bölgedeki demografik değişim ibreyi çoktan Rusların lehine döndürmüştü.1991’den sonra Ukrayna’ya bağlı özerk bir cumhuriyet olan Kırım; 2014’te Rusya Federasyonu tarafından tekrar işgale uğradı. Yakın tarihteki nüfus mühendisliğinin de etkisiyle bölge, yasadışı bir referandum sonrası Rusya’ya bağlandı.

Bahçesaray bugün; tarihte birçok kez olduğu gibi yine Rus işgali altında. Şehrin tarihi ve kültürel dokusu ise Kırım Tatarlarının elinde bir tapu gibi duruyor; Giray Han’ın torunları geçmişten aldığı umutla bekliyor.