İran'da başkent mi değişiyor?

Mîlâd Kulesi’nden Tahran’ın bir kısmı..
Mîlâd Kulesi’nden Tahran’ın bir kısmı..

Başkentin başka bir şehre nakli tartışmaları devam ederken; koronanın ciddi bir şekilde hız kazandığı, Amerika tarafından yeni ambargoların uygulandığı, ekonominin bir hayli kötü seyrettiği, Ruhânî Hükümeti’nin de artık sonuna gelindiği böylesi bir dönemde bu tartışmanın yeniden alevlendirilmesi haklı olarak kafalarda kimi soru işaretlerine yol açıyor. Hiç şüphesiz başkentin taşınma meselesini tekrar gündeme getiren gelişmenin altında yatan gerçek, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta meydana gelen patlamanın Tahran için de söz konusu olabileceği.

Aralarında Şîrâz, İsfehân, Tebrîz, Kazvîn ve daha başka şehirlerin olduğu İran’da, uzun asırlara uzanan tarihi boyunca pek çok şehrin ülkeye başkentlik yaptığı görülür. Tarihinde en fazla başkent değiştiren ülkelerin bir listesi yapılsa İran’ın orada ilk sıralarda yer alacağı da rahatlıkla söylenebilir. 1796 – 1925 tarihleri arasında ülkeye hakim olan ve yine bir Türk hânedânı olan Kaçarlar tarafından başşehir olarak seçilen Tahran, bilindiği bugün hâlâ ülkeye başkentlik yapar. Özellikle Rızâ Şah döneminde modern bir şehir hüviyeti kazandırılmak amacıyla ciddi bir tarihî yapı yıkımına, buna karşın yeni çağdaş binaların inşasına maruz kalan şehir sahip olduğu çirkin silüetin bir kısmını hiç şüphesiz bu döneme borçludur.

Gelinen nokta pek çok noktadan şehri felçli bir hale getirir. Buna çözüm bulmak için bilhassa 1979’dan sonraki süreçte gündeme sıkça gelen Tahran’ın başkentlik vazifesinden soyutlanması meselesi öyle anlaşılıyor ki bir düşünce olarak günümüzde bile İran siyâsî erkinin zihninde hâlâ varlığını devam ettiriyor. Bunlardan mesela İran Parlamentosu ile Anayasayı Koruma Konseyi’nin üzerinde mutabakata vardığı 2015 yılına ait bir plan, idârî ve siyâsî olarak başkentin Tahran’dan başka bir yere naklini ifade ederken, aynı şekilde bu şehrin merkezî bir yer olma durumunun değiştirilmesinin gerekliliğini de vurgular.

İran’a uzun sayılabilecek bir dönem başşehir olmuş İsfehân’dan.. Şehir, Tahran sonrası ülkenin yeni başkenti olma ihtimaline sahip şehirlerinden de biri.
İran’a uzun sayılabilecek bir dönem başşehir olmuş İsfehân’dan.. Şehir, Tahran sonrası ülkenin yeni başkenti olma ihtimaline sahip şehirlerinden de biri.

Tahran’ın artık başkent olmayı kaldıramayacak olması sebebiyle gündeme getirilen, fakat akîm kalan bu tekliflere yakın bir zamanda bir yenisi daha eklenmiş oldu. İran Ordusu’na bağlı Hâtemü’l-Enbiyâ Hava Savunma Karargahı'ndan daha geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Hasan Ruhânî’ye sunulan teklifte, başkentin Tahran’dan nakli konusunda devletin artık taşımaya tahammül edemeyecek herhangi bir masraf yükü olmayacak şekilde hazır olunduğu belirtilir. Teklif, Hasan Ruhânî tarafından üzerinde çalışılması için Yol ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderilirken, ülke içerisinde kadîm sayılabilecek bu meseleyle alakalı tartışmayı da yeniden alevlendirir. İran Parlamentosu’ndan Ebu’l-Fazl Ebû Turâbî; insan yoğunluğunun, maddî varlığın, bilgi birikiminin, endüstrinin aşırı derecede Tahran’a yüklenmiş olmasının ciddi bir tehdit olduğunu ifade eder. Bu tehdit ona göre doğal afetlerden başka, askerî herhangi bir saldırıda, hatta sivil isyanda bile ülke için onulamaz yaraya sebebiyet verebilir. Tahran’ın kaldıramayacak seviyede bir insan yoğunluğuna sahip olması, buna bağlı olarak oluşan tahammül edilmesi zor seviyelere varan trafik problemi, aynı şekilde yine buna bağlı olarak araçlarda kullanılan çok da temiz olmayan yakıtın meydana getirdiği ve kimi zaman sis halinde şehri kapatan hava kirliliği, Tahran’ın deprem hattında yer alıyor olması ve sayılabilecek daha başka pek çok sebep şehrin başkentinin değiştirilmesi mevzuunda İranlı siyâsîleri bunun üzerinde düşünmeye sevkediyor.

Özellikle hava kirliliği şehirdeki en büyük problemlerden birini meydana getirir.

İstanbul’da kar yağdığında okulların tatil edilmesi gibi İran’da da hava kirliliğinin yol açtığı adeta sis sebebiyle okulların tatil edilmesi şaşılacak bir mesele değildir. 2019’da yaşanan böylesi şiddetli bir hava kirliliği resmî makamlara okulları tatil ettirme kararından başka, Tahran sakinlerine, özellikle de yaşlı ve çocukların dışarıya çıkmaması, eğer zaruri bir ihtiyaç sebebiyle dışarıda bulunulursa da toplu taşıma araçlarının kullanımı tavsiyesinde bulundurtur. Bu günde kamyon ve ağır araçların Tahran’a girişinin yasaklanması, hatta spor müsabakalarının bile ertelenmesi işin durumunu göstermesi bakımından herhalde yeterli örneklerdir. Fars Haber Ajansı’nın bu dönemde hava kalitesini ölçen bir şirketin sözcüsünden naklen yaptığı ifadeye göre havadaki kirlilik oranı 142 mikrograma ulaşır.

  • Havasının kirli olduğu söylenen İstanbul’daki hava kirliliği oranının 30 mikrogram olduğu düşünülürse Tahran’daki durumun arzettiği feci durum daha da net anlaşılacaktır.

Sağlık problemi yaşayan kişiler için bu hava şartlarının kabul edilemez oluşu inkar edilemez. İran Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre hava kirliliğinin İran’da yıllık yaklaşık 30 bin kişinin ölümüne sebebiyet vermesi de zaten bu hakikati tüm açıklığıyla ortaya koyar. Bu durumuyla dünyanın en kirli havasına sahip 12 şehrinden biri olma özelliğine sahip olan Tahran’da yukarıda bahsettiğimiz hayatı felç eden hava kirliliğinin sebep olduğu durum 2019’daki ile de sınırlı değil. Kaldı ki aynı yılın bir başka zamanında yine okulları tatil ettirecek bir hava kirliliği daha gözlemlenmişti.

Tahran’da kadın ve erkeklerin ayrı kısımlarda yer aldığı toplu ulaşım aracından bir detay. Aracın penceresinden anlaşıldığı kadarıyla hava bu gün de bir hayli kirli.
Tahran’da kadın ve erkeklerin ayrı kısımlarda yer aldığı toplu ulaşım aracından bir detay. Aracın penceresinden anlaşıldığı kadarıyla hava bu gün de bir hayli kirli.

Tabi bu iddialara yapılan itirazlar da olur. Tahran Belediyesi’nin, Tahran Şehir Şûrâsı’nın, Tahran Valiliği’nin ve çok sayıda uzmanın yer aldığı bu tarafa göre Tahran’ın başkentlikten soyutlanması uygulanabilir bir proje değildir, kaldı ki buna gerek de yoktur. Güçlü bir başkent olan ve böyle olmaya devam edebilecek potansiyele de sahip Tahran’ın birtakım problemlere sahip olduğu inkar edilemez, onlara göre çok da fazla olmayacak bir meblağ ile bu problemlerin üstesinden rahatlıkla gelinebilir. Tahran ve çevresinde faal bir durumda olan üç fay hattı vardır ama bu durum sadece Tahran için değil ülkenin diğer şehirleri için de söz konusudur. Yani aynı problem taşınılanacak yeni başkentte de söz konusu olacaktır. İfade edilen şekliyle bundan dolayı kaçmaktansa problemle yüzleşme daha da iyi bir tercih olacaktır. Bu kanada göre Tahran’daki krizlerin çözümü; insanların bilinçlendirilmesi, gelişigüzel bina yapımının engellenmesi, yeşil alanların yok edilmemesi, yeni toplu taşıma aygıtlarının oluşturulması, yeraltı metrosunun genişletilerek bütün noktalara ulaşabilecek bir konuma getirilmesi gibi önerilerin altında yatıyor. Bu durum da hiç şüphesiz trafik ve hava kirliliği problemini çözecek, Tahran’a çok daha yaşanabilir bir şehir hüviyeti kazandıracaktır.

  • Başkenti ya taşımak, ya da kalmak olsun, yaklaşık 10 milyonluk nüfusuyla İran’ın en büyük şehri olan, ülke içerisinden çeşitli sebepler dolayısıyla, özellikle de iş bulmak için yıllık 250 bin kişi göç alan Tahran’a bir çözüm aciliyet arzediyor.

Tahran’ı, göç edenler için cazip bir hale getiren sübvansiyonların kaldırılması ve buna bağlı olarak şehrin en azından cazibe merkezi olmaktan çıkarılarak yeni göç alımının engellemesi de çözüm için sunulan tekliflerden bir diğeri. Bu arada yeni başkent olma ihtimali taşıyan şehirle alakalı herhangi bir resmî açıklama yapılmazken, uzmanlar birkaç şehir üzerinde duruyor. Safevîler döneminin parlak başşehri olan İsfehân, ülkenin batısında bulunan Hemedân ve bir başka şehir olan Simnân ülkenin yeni başkenti olma potansiyeline sahip yerlerden sadece üçü.

Uzmanlar tarafından yeni başşehir olma potansiyeline sahip olduğu düşünülen Hemedân’dan bir kare.
Uzmanlar tarafından yeni başşehir olma potansiyeline sahip olduğu düşünülen Hemedân’dan bir kare.

Başkentin başka bir şehre nakli tartışmaları devam ederken; koronanın ciddi bir şekilde hız kazandığı, Amerika tarafından yeni ambargoların uygulandığı, ekonominin bir hayli kötü seyrettiği, Ruhânî Hükümeti’nin de artık sonuna gelindiği böylesi bir dönemde bu tartışmanın yeniden alevlendirilmesi haklı olarak kafalarda kimi soru işaretlerine yol açıyor. Neden şimdi? Bunun cevabı da aslında çok açık. Hiç şüphesiz başkentin taşınma meselesini tekrar gündeme getiren gelişmenin altında yatan gerçek, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta meydana gelen patlamanın Tahran için de söz konusu olabileceği. Yerleşim yerleri içerisinde sayılabilecek bölgeler ile Tahran’ın batısındaki deprem çatlağı üzerinde bulunan ve varlığı milyonlarca litre ile ifade edilen petrokimya ürünlerinin tutulduğu depolar aslında başkentin değiştirilmesi mevzuundaki tüm diğer sebepler arasında ilk sırada yer alıyor.

Zira Lübnan’daki patlama sonrası adeta bu felaketin ülkenin belini bükmüş olduğu, benzer bir durumun İran’da yaşanması durumunda neticelerinin çok daha ağır olacağı İranlı yetkililer tarafından şüphesiz düşünülmüyor değildir. Kaldı ki ülkedeki kimi merciler tarafından bu durum hakkında gerekli uyarılar yapılmış ve bunun bizzat bomba tehlikesi taşıdığı arzedilmiştir. Başkentin değiştirilmesiyle alakalı şimdiye kadar herhangi bir adım atılmayan bu mesele, hükümetin korona sonrasında ilgileneceği bir dosya olarak şimdilik rafa kaldırılmış durumda.