İran komünistlerinin hikâyesi: Tudeh
Rızâ Şah’ın yerine oğlu Muhammed Rızâ’nın tahta çıkarıldığı karmaşa döneminde, İranlı komünistler bir araya gelerek, “Tudeh (Kitleler) Partisi”ni kurdular. Tudeh Kurtuluş Konferansı 29 Eylül 1941’de Tahran’da Süleyman Muhsin İskenderî’nin liderliğinde düzenlendi. Parti “Gerici diktatörlüğe karşı özgürlükten yana tüm sınıf ve katmanların birleşik mücadelesi ” sloganını öne çıkardı. 1983’te yasa dışı ilan edilen Tudeh’in hapse atılan ve öldürülen birçok üyesi arasında deniz kuvvetleri komutanı ve çeşitli üst düzey askerî kumandanlar bulunuyordu. Siyasî tutukluların yargılanma ve idamları 1988’e kadar devam etmiştir. Bu yıllardan sonra Tudeh ve diğer solcu gruplar İran’daki varlığını yitirmiştir.
1900’lerin hemen başında, İran’da ciddi bir petrol rezervi bulunduğunu keşfeden İngilizler, 1908’de Abadan’da ilk üretime başladıklarında, ülke tarihinde, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yeni bir sayfa açılmıştı. 1911’de Abadan petrolünü dışarı pompalayacak ilk boru hattının faaliyete geçmesi ise, yalnızca üç yıl sonra patlak verecek dünya savaşında İngilizlere mutlak üstünlüğü sağlayacak en önemli güçtü.
Abadan’daki petrol rafinerisi içinde oluşturulan çalışma ortamı, İranlılar için kölelikten farksızdı.
Hemen yandaki yönetici sınıfın ve mühendislerin konutları ise, yüzme havuzları ve tenis kortlarıyla, adeta ayrı bir dünyayı temsil ediyordu. Bu büyük çelişki, İran’a ülke petrolünden neredeyse hiç pay vermeyen acımasız bir anlaşmayla daha da belirgin hale getirilmişti.
1898’de Tebrizli bir entelektüel olan Ali Mosyu tarafından kurulan gizli örgüt, bu dönemde daha da güçlendi. Aynı yıllarda, (bugün Azerbaycan’ın başkenti) Bakü’deki petrol rafinerisinde çalışan İranlı işçiler arasında yayılmaya başlayan ‘sosyal demokrasi’ düşüncesi, İran’a da etki etti. 1904’te, Bakü’de bu işçiler ve Azeriler tarafından kurulan ilk ‘komünist’ oluşum, 1917’de İran’ın ilk resmî ‘sosyal demokrat’ partisine dönüşecekti. ‘Adalet Partisi’nin kurulmasından sadece dört ay önce, 1917 şubatında Rusya’da gerçekleşen ‘Bolşevik Devrimi’, İran’da komünizme taraftar olan insanların sayısını hızla artıran bir etkendi.
1920’de, İran’ın kuzeyindeki Bender Anzeli’de bir araya gelen sosyal demokratlar, ülkenin ilk komünist partisinin de resmen kurulduğunu ilan etti. Önde gelen isimlerinin suikastlara kurban gittiği komünist parti, 1925’te Rızâ Şah’ın işbaşına gelmesinin ardından, polisin aşırı baskısı nedeniyle faaliyetlerini askıya aldı.
1929’da Rızâ Şah’ın parlamentodan geçirdiği bir tasarıyla, İran’da komünistlerin bütün faaliyetleri resmen yasaklandı. 1936’ya kadar ülkedeki komünistlerin yargılanıp hapsedilmesiyle (birçoğunun da hapishanede şüpheli şartlar altında ölmesiyle) meşgul olan Rıza Şah, 1941’de İngiltere ve Rusya’nın ortak baskısıyla tahttan indirilip sürgüne gönderildi.
Rıza Şah’ın yerine oğlu Muhammed Rızâ’nın tahta çıkarıldığı o karmaşa döneminde, İranlı komünistler yeniden bir araya gelerek, “Tudeh (Kitleler) Partisi”ni kurdular. Tudeh Kurtuluş Konferansı 29 Eylül 1941’de Tahran’da Süleyman Muhsin İskenderî’nin liderliğinde düzenlendi. Parti “Gerici diktatörlüğe karşı özgürlükten yana tüm sınıf ve katmanların birleşik mücadelesi ” sloganını öne çıkardı.
1942'de resmen tanınıp merkez yayın organı “Siyaset”i yayınlamaya başlayan Tudeh, daha sonra “Rehber” isimli gazeteyi yayınlamaya başladı. Hızlı bir şekilde pek çok sanayi merkezinde parti hücreleri ve sendika örgütleri kuruldu. Bir yıllık süre içinde pek çok il ve ilçede kitlesel parti örgütleri oluştu. Azerbaycan, İsfahan, Gilan, Mazandaran ve Horasan'da bölge örgütleri kuruldu. Birkaç yıl içinde 25 bini aşkın üyeye ve 400 bin sendikalı işçinin desteğine sahip güçlü bir partiye dönüşen Tudeh, üst düzey subayların da dahil olduğu ordu mensuplarından oluşan “Tudeh Partisi Askeri Örgütü”nü kurdu.
- 1946’dan sonra Tudeh için sancılı bir dönem başlayacaktır. Rızâ Şah’ın yerine geçen oğlu Muhammed Rızâ Şah, ikinci dünya savaşı sonrası oluşan siyasî istikrarsızlığa son verip ülkedeki hâkimiyetini pekiştirecektir.
Tudeh için baskı döneminin başlamasında SSCB işgaliyle kurulan Azerbaycan Milli Hükümeti’ne verdiği destek büyük etkiye sahipti. 1949’da Şah’a karşı düzenlenen başarısız bir suikasttan Tudeh sorumlu tutulunca sıkıyönetim ilan edilip Tudeh’in liderleri ve birçok üyesi tutuklanmıştır. Baskılar neticesinde Tudeh mensupları yeraltına çekilip faaliyetlerini sürdürmüştür.
1951’de milliyetçi Muhammed Musaddık başbakan seçilince ülkede siyasî özgürlük anlamında yeni bir dönem başlamıştır. Bu durumdan Tudeh de istifade etmiş ve yeniden siyaset sahnesine çıkmıştır. 1953’te yabancı istihbarat örgütlerinin yardımıyla gerçekleşen darbe sonrası Başbakan Musaddık hapse atılmıştır.
Geniş halk tabanı bulunan Tudeh’in bu darbeye tepki vermeyip sessiz kalışı İranlıların hafızasında olumsuz bir iz bırakacaktır. Darbe sonrası ihtilaflar sebebiyle iyice güçsüzleşen Tudeh, asker mensuplarının ifşa olmasıyla Şahlık rejiminin açık hedefi olmuştur. İlerleyen yıllarda partinin çoğu önderi idam edilmiştir.
60’lı yıllarda kırdan kente büyük göçlerin artmasıyla başkent nüfusu iki katına ulaşmış, büyük şehirlerde banliyö ve varoşlar düzensiz bir şekilde genişlemeye başlamıştır. Bu durum Tudeh için uygun bir zemin oluşturabilirdi fakat öyle olmadı. Darbe karşısındaki tepkisizlik toplumda büyük bir prestij kaybına sebep olmuştu.
- Söz konusu yıllar içinde şehrin alt ve orta kesimlerinde dinî kültüre meylin artışı, ileride farklı bir devrime zemin hazırlayacaktı.
Devam eden yıllarda Tudeh içinde bölünmeler başladı. Yurt dışına kaçan parti mensupları radyo/gazete yoluyla faaliyetlerine devam ettiler. 70’li yılların sonuna gelindiğinde Tudeh liderleri Şah’a karşı Humeyni’yi desteklediler. Gerçekleşecek devrimin sosyalist bir devrime zemin hazırlayacağı ümidi ile işçi sınıfı, üniversite öğrencileri, ordu mensubu geniş bir Tudeh taraftarı Şah’a karşı mücadelede yer aldı.
Humeyni liderliğindeki devrim sonrası muhalefetin tasfiyesine destek veren parti, Peykar ve Fedailer gibi solcu grupların tasfiyesini “rakiplerin ortadan kalkması” olarak okumaktaydı. Diğer devrimci grupların tasfiyesinde başat güç haline gelen, ihbarlarda bulunan Tudeh yeni rejimin son hedefi olmuştur.
1983’te yasa dışı ilan edilen Tudeh’in hapse atılan ve öldürülen birçok üyesi arasında deniz kuvvetleri komutanı ve çeşitli üst düzey askerî kumandanlar bulunuyordu. Siyasî tutukluların yargılanma ve idamları 1988’e kadar devam etmiştir. Bu yıllardan sonra Tudeh ve diğer solcu gruplar İran’daki varlığını yitirmiştir. Yurtdışına kaçabilen bir Tudeh’li mülteci yazdığı kitapta “Humeyni bize yeryüzünde cenneti vaat etti.” cümlesi ile solcu örgütler için devrim neticesindeki travmayı ifade etmiştir.
Yıllar sonra Hemşehri gazetesine röportaj veren Haşimi Rafsancani “Bu tür tedbirler almasaydık iyiydi. Tudeh Partisi’ni denetim altında tuttuk ama suçladığımız darbe planlamalarına dair hiç bir delil bulamadım.” ifadelerini kullanmıştır.