İlk ateist devleti kuran diktatör: Enver Halil Hoca
41 yıl boyunca Arnavutluk'u diktatör olarak yöneten Enver Halil Hoca'nın komünizmden ateizme uzanan sonunda hocaizm olarak vücut bulan ideolojilerle yoğrulu hayat hikâyesi 1985 yılında bir kalp krizi neticesinde bittiğinde geriye sosyal, kültürel ve ekonomik bir enkaz kalmıştı.
Arnavutluk’un başkenti Tiran’daki İskender Bey Meydanı’nda 20 Şubat 1991 günü toplanan binlerce genç öğrenci, 6 yıl önce ölen Enver Hoca'nın heykelini yerle bir ederken, heykelle beraber Hoca'nın komünizm çıkışlı olarak kurduğu Arnavutluk'u idare sistemi de yerle bir oluyordu.
41 yıl boyunca Arnavutluk'u diktatör olarak yöneten Enver Hoca, 1985 yılında bir kalp krizi neticesinde öldüğünde geriye sosyal, kültürel ve ekonomik bir enkaz bırakmıştı. Ölümünden sonra onun yolunu takip eden halefleri iktidarda ancak 6 sene tutunabilmişlerdi.
Enver Hoca 16 Ekim 1908'de, o zaman Osmanlı Devleti'ne bağlı olan Arnavutluk'ta, Bektaşi Arnavut bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Bektaşiliğe sıkı bağlı olan babası Halil Efendi tarafından kendi adıyla beraber ona, o zaman Balkanlarda namı bir efsaneye dönüşen, İttihat ve Terakki Parti'sinin parlayan ismi, Enver Paşa'nın adı verildi. İlk eğitimini, doğduğu, bugünkü ismi Gjirokaster olan Ergiri şehrindeki Asım Baba Tekkesi'nde Bektaşilik üzerine aldı.
Korça Fransız Lisesi'nde eğitimine devam ederken, 16 yaşında katıldığı bir miting nedeniyle hapse atıldı. Arnavutluk o günlerde İtalya destekli özgün bir kral olan, Galatasaray lisesi mezunu Ahmet Zogo tarafından yönetiliyordu. Enver Hoca kısa bir süre hapiste kaldıktan sonra 1930 yılında yüksek eğitim için Fransa'ya gitti. Lisede alt yapısını edindiği komünizmi Fransa'da iyice benimsedi.
Paris'te çeşitli komünist yayın organlarında ülkesi hakkında ve Ahmet Zogo'nun idaresi aleyhinde yazılar yayınladı. Fransa'da Arnavutluk devleti tarafından burslu olarak okutulan Enver Hoca'nın bursu, yazdığı yazılar sebebiyle kesildi. Geçim sıkıntısı nedeniyle bir süre de Belçika'da eğitimine devam eden ve Arnavutluk konsolosluğunda çalışan Hoca, Zogo'nun ajanlarının baskısı ile Arnavutluk'a dönmek zorunda kaldı.
Enver Halil, 1936 yılında Arnavutluk'ta Fransızca öğretmenliğine başladı. O, bu görevdeyken 1939 yılında Mussolini yönetimindeki İtalya, Arnavutluk idaresinin askerî ve ekonomik borçlarını bahane ederek 100 bin kişilik bir orduyla Arnavutluk'u fiilen işgal etti ve Kral Ahmet Zogo'yu sürgüne gönderdi. İşgalden sonra Hoca, öğrencileri arasında komünizmi yaydığı gerekçesiyle öğretmenlikten uzaklaştırıldı. İşsiz kalan Enver Halil, Tiran'da bir tütün dükkânı açtı.
Bu dükkân bir süre sonra İtalyan işgaline tepki gösteren komünist militanların toplantı yerine dönüştü.
Nazi Almanya'sının SSBC'ye savaş açmasıyla harekete geçen 130 kişi, 8 Kasım 1941'de Arnavutluk’taki komünist unsurların büyük bir kısmını birleştirerek Arnavutluk Emek Partisi’ni kurdu. Parti genel sekreterliğine bu görevi ölümüne dek yürütecek olan Enver Hoca seçildi.
Partinin kurulmasıyla beraber faşizmi benimseyen İtalya işgaline karşı ciddi bir direniş başladı. Enver hoca yönetimindeki “Partizan” denilen, SSCB'de ve Yugoslavya'da da benzerleri olan halk destekli, düzensiz birlikler, bu direnişin ana unsuruydu. Emek Partisi’nin ve ona bağlı olarak hareket eden Partizanların ülke içinde de işgal yanlısı gruplar, sabık kral Ahmet Zogo'yu geri getirmek isteyen meşrutiyetçiler ve muhalif komünistlerle başı dertteydi.
1943 yılında İkinci Dünya Savaşı çerçevesinde Müttefikler grubu İtalya'yı işgal etti ve İtalya'da faşizm idaresi çöktü. Partizan birlikleri bunu fırsat bilerek İtalya'yı Arnavutluk'tan çıkardı. Müttefik devletlerin Balkanlar’dan çıkarma yapmasından çekinen Almanya, Partizan birliklerini dağlara çekilmeye zorlayarak Arnavutluk'u işgal etti.
- Yerel işbirlikçilerle beraber hareket eden Almanlar Arnavutluk'ta geçici bir hükümet kurdular.
1944 yılında Arnavutluk Emek Partisi himayesinde bir kongre toplandı ve kongrede 13 kişilik bir Ulusal Kurtuluş Komitesi kuruldu. Komite işgalden kurtarılan şehirleri idare edecekti. Komite başkanlığına ve bir süre sonra düzenli orduya dönüşecek Partizanların komutanlığına Enver Hoca seçildi. Kısa sürede toparlanan Partizanlar ciddi bir karşı saldırıya geçerek 17 Kasım 1944'de başkent Tiran'a girdi. Almanlara ve onların yerli işbirlikçilerine karşı savaşan Partizan birlikleri, 29 Kasım 1944'te Arnavutluk'un tamamını işgalden kurtardı ve muhalifleri sindirdi.
Enver hoca, 1946 yılında kurulan Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti'nin başına seçildi. Katı bir komünizm yanlısı olan Enver Hoca, merkeziyetçi bir yönetim kurdu. İlerleyen yıllarda Arnavutluk Emek Partisi'nin Arnavutluk yönetiminde söz sahibi olan tek parti olduğunu anayasaya ekleyecekti.
Devlet idaresinde sıkı sıkıya bağlı olduğu Stalin'in öğretilerini örnek alan Hoca, SSCB'nin gizli istihbarat örgütü olan KGB’ye benzer Arnavut "Sigurimi” teşkilatını kurdu ve bu teşkilat Arnavutluk'un her tarafına yayıldı.
- Çok sayıda muhalif siyasî, entelektüel ve din adamını bu örgütle takip ettiren Enver Halil, diğer komünist idarelerde olduğu gibi takip ettirdiği muhaliflerini ortadan kaldıracaktı.
Enver Hoca, idaresinin ilk yıllarında yine bir komünist olan Tito başkanlığındaki Yugoslavya ile iyi ilişkiler içindeydi. İtalyan ve Alman işgaline karşı Arnavutluk'a birçok yardımda bulunan Yugoslavya ile ilişkiler Tito'nun Stalin'i eleştirmesi ve onun öğretilerinden kopması ile bozuldu. Bundan sonra Enver Hoca, SSCB'de Stalin'den sonra idareyi ele alan Kruşçev dönemine kadar, SSBC ile sıkı bir dostluk güdecek ve kısmen de olsa ülkeyi dışa açık olarak yönetecekti.
Enver Hoca, hoca soyadını alacak kadar mütedeyyin bir aileden gelmesine rağmen, inandığı komünizmin yapısı gereği tüm dinlere karşı bir tavır aldı. Bu tavır alış ilerleyen yıllarda insan haklarına ve dine karşı tedricen bir savaşa dönüşecekti. Stalin'in ölümüyle, Stalin'i eleştiren ve SSCB'de farklı bir idare tarzı güden Kruşçev'i suçlayan Enver Hoca, diplomatik olarak Mao yönetimindeki Çin'e yaklaştı.
Çin'deki kültür devriminin bir benzerini Arnavutluk'ta uygulamak isteyen Enver Halil, 1967 yılında çıkan anayasa ile Arnavutluk'un ateizmi benimsediğini ilan etti.
Birçok Ortodoks, Katolik rahip ve Müslüman din adamı çeşitli nedenlerle öldürüldü, hapsedildi, taş ocaklarında çalıştırıldı. Dinî kurumların hepsi yasaklanarak mal varlıklarına el konuldu. Dinî simge, sembolleri çağrıştıran her türlü kişi ve kurum ismi yasaklandı. Arnavutçadan, Osmanlı Türkçesine ve Arapçaya ait kelimeler çıkartıldı.
Cami ve kiliseler yakılarak ve yıkılarak ortadan kaldırıldı. Geride kalanları depo, spor salonu, kültür merkezi ve ahır olarak kullanıldı. Özellikle Tiran'da bulunan Ethem Bey Camisi dinsizlik müzesi yapıldı. Ramazan orucu, cemaatle namaz ve dinî bayram kutlamaları engellendi, hatta Müslümanların sünnet olmalarına dahi müdahale edildi.
- Okullarda dinsizlik propagandası yapıldı ve Albanizm denilen Arnavut milliyetçiliği temelli fikir akımı aşılanmaya çalışıldı.
Mao'nun ölümüyle Çin komünizmini de komünizme ihanet etmekle itham eden Enver Hoca ülkesini tamamen dışa kapattı. Zaten Arnavut vatandaşların yurtdışına çıkışları yasaktı. Komünizm haricinde tüm fikirleri ülkesinde yasaklayan Enver Hoca, muhaliflerini SSCB etkisindeki dönemde Yugoslavya ajanı, Çin etkisindeki dönemde SSCB ajanı, dışa kapalı son dönemde de batı ajanı olmakla itham etti. Muhaliflerin bir kısmı öldürüldü, bir kısmı taş ocaklarında çalıştırıldı, bir kısmı uzun süre hapsedildi.
Enver hoca ömrünün son zamanlarında, düşman saldırısı paranoyası ile Arnavutluk'un her tarafına beton ve çimentodan yapılan “bunker” ismindeki sığınaklardan 750 bin tane inşa ettirdi.
Arnavutluk idaresinde uzun yıllar demir yumrukla halkına kan kusturan Enver Halil Hoca, 1985'in 11 Nisan'ında öldü. Önce Tiran'da şehitliğe gömülen Enver Hoca, 1991 yılında şehir mezarlığına taşındı. Geride “Hocaizm” adı verilen, Türkiye'de de takipçileri bulunan görüşlerini anlattığı çok sayıda kitap bıraktı.
Arnavutluk belleğinde derin yaralar açan Enver Halil Hoca'nın yaptırdığı piramit şeklindeki anıt mezar, ölümünden sonra konferans ve sergi salonuna çevrildi. Ülkenin dört bir yanına inşa ettirdiği bunkerler ise Arnavutlar tarafından kısmen hala çok çeşitli şekillerde kullanılmakta... Sevenleri tarafından sağlığında Berat şehri civarındaki bir dağın yamacına yazılan ismiyse ölümünden sonra bir harf değişikliği ile İngilizce ''Never'' yapıldı, yani ''Asla''...