İbnü’l-Alkamî: Son Abbâsî veziri

İbnü’l-Alkamî’nin vezirliği döneminde Abbâsîler tarih sahnesinden silinmiş, Bağdat Moğolların eline geçmiş ve İslâm dünyası büyük bir yıkıma uğramıştır.
İbnü’l-Alkamî’nin vezirliği döneminde Abbâsîler tarih sahnesinden silinmiş, Bağdat Moğolların eline geçmiş ve İslâm dünyası büyük bir yıkıma uğramıştır.

İslâm tarihinin en yıkıcı olaylarından biri, 1258 yılında gerçekleşen Moğol istilasıydı. Bu felaketin baş aktörlerinden biri de, Abbâsîlerin son veziri İbnü’l-Alkamî’ydi. Kimi tarihçiler onu ihanetle suçlamış, kimi ise dönemin siyasî şartlarının kendisini zor bir tercihe ittiğini savunmuştur. Ancak gerçek şu ki, İbnü’l-Alkamî’nin Abbâsî Devleti’nin son yıllarındaki rolü ve Bağdat’ın düşüşündeki etkisi tartışmasız bir şekilde tarihe kazınmıştır.

İbnü’l-Alkamî, asıl adı Muhammed b. Ahmed b. Alkamî olan ve Abbâsî Halifesi el-Musta’sım döneminde önemli bir devlet adamı olarak görev yapmış bir vezirdi. Şiî bir aileden gelen İbnü’l-Alkamî, zekâsı ve siyasî yetenekleriyle Abbâsî sarayında yükselmiş ve halifenin en güvendiği kişilerden biri hâline gelmişti. İlme ve edebiyata düşkün bir şahsiyet olarak tanınmış, büyük bir kütüphane kurarak âlimleri desteklemişti. Ancak onun siyasî tercihleri ve dönemin karmaşık dengeleri, Abbâsîlerin sonunu getiren olaylarda belirleyici olmuştu.

  • 13. yüzyılın ortalarında Moğollar, İslâm dünyasını kasıp kavurmuştu. Cengiz Han’ın başlattığı işgaller, torunu Hülâgû Han tarafından devam ettirilmişti. Hülâgû, 1253 yılında Ortadoğu’ya doğru harekete geçtiğinde, hedeflerinden biri de Abbâsîlerin başkenti Bağdat’tı.

Moğollar tarafından 1258 yılında gerçekleştirilen Bağdat işgali beraberinde büyük bir yıkım getirmiş, İslâm dünyasının bu kadim kenti tanınmayacak bir hal almıştı.

Ancak Abbâsî Devleti, eski gücünden çok uzaktaydı. Halife el-Musta’sım zayıf bir yönetici olarak bilinmiş, ordu ihmal edilmiş ve devlet içinde mezhep çatışmaları artmıştı.

Moğol tehdidi karşısında, Abbâsîler bölgedeki diğer İslâm devletleriyle ittifak kurmakta başarısız olmuşlardı. Eyyûbîler ve Memlûkler gibi güçlü devletler, kendi aralarındaki çekişmelere odaklanmışlardı. Böyle bir ortamda, İbnü’l-Alkamî’nin Moğollara karşı nasıl bir siyaset izleyeceği büyük önem kazanmıştı.

İbnü’l-Alkamî’nin Moğollar ile gizli bir anlaşma yaptığı iddiaları tarihçiler arasında tartışmalı bir konudur. Bazı kaynaklara göre, vezir uzun süredir Moğollarla gizli yazışmalar yapmış ve halifenin onlara karşı direnmesini engellemişti. Halife el-Musta’sım’ı, Moğollarla diplomatik yollarla anlaşabileceğine ikna etmiş, böylece Bağdat’ın savunmasını zayıflatmıştı.

  • Özellikle Abbâsî ordusunu küçültmesi ve savaş hazırlıklarını engellemesi, ona yöneltilen en büyük suçlamalardan biri olmuştur. İddiaya göre, vezir orduya ayrılan bütçeyi kesmiş, askerî gücü zayıflatmış ve Bağdat’ı savunmasız bırakmıştı. Bunun sonucunda, halife Moğollara karşı etkili bir direniş gösterememiş ve şehir kolayca ele geçirilmişti.
Moğollar’ın katliamında farklı rivayetlere göre bir hafta, bir ay veya kırk gün süreyle halkın hepsi yaşlı, kadın, çocuk demeden öldürüldü; şehir tamamen yağma ve tahrip edildi. Kaynaklarda, daha sonra şehre giren Hülâgû’nun ceset kokusu yüzünden şehirde fazla kalamadığı, nehrin önce kan, ardından atılan kitaplar sebebiyle mürekkep renginde aktığı gibi rivayetler yer almaktadır.
Moğollar’ın katliamında farklı rivayetlere göre bir hafta, bir ay veya kırk gün süreyle halkın hepsi yaşlı, kadın, çocuk demeden öldürüldü; şehir tamamen yağma ve tahrip edildi. Kaynaklarda, daha sonra şehre giren Hülâgû’nun ceset kokusu yüzünden şehirde fazla kalamadığı, nehrin önce kan, ardından atılan kitaplar sebebiyle mürekkep renginde aktığı gibi rivayetler yer almaktadır.

Bazı tarihçiler ise İbnü’l-Alkamî’nin ihanet içinde olmadığını, aksine çaresizlik içinde hareket ettiğini savunmuşlardır. Moğolların acımasız saldırıları ve Abbâsîlerin zayıf durumu göz önüne alındığında, vezirin teslim olmanın en az kayıpla çıkmanın tek yolu olduğunu düşündüğü ileri sürülmüştür.

Ocak 1258’de Hülâgû Han komutasındaki Moğol ordusu Bağdat’ı kuşattı. Halife, son ana kadar Moğolların bu kadar ileri gideceğine inanmamıştı. Ancak çok geçmeden şehrin surları yıkılmış ve Moğollar kente girmişti. Şubat ayının ortalarında Bağdat tamamen Moğol kontrolüne geçmişti.

Bağdat düştükten sonra Moğollar korkunç bir katliama girişmişti. On binlerce insan öldürülmüş, büyük kütüphaneler, camiler ve medreseler yakılmıştı. Abbâsî halifeliğinin merkezi olan bu büyük şehir, adeta harabeye dönmüştü.

Halife el-Musta’sım esir alınmış ve aşağılayıcı bir şekilde öldürülmüştü. Rivayete göre, Moğollar onun kanını dökmemek için halifeyi halıya sarıp atlarla ezerek öldürmüşlerdi.

Musta‘sım-Billâh’ın ölümüyle (1258) Bağdat Abbâsî halifeliği tarihe karıştı.
Musta‘sım-Billâh’ın ölümüyle (1258) Bağdat Abbâsî halifeliği tarihe karıştı.

Bu olay, İslâm dünyasında büyük bir travmaya yol açmıştı. Abbâsîlerin 500 yıldan uzun süredir devam eden hükümdarlığı sona ermiş, İslâm medeniyetinin en önemli merkezlerinden biri yok edilmişti.

Bağdat düştükten sonra, İbnü’l-Alkamî’nin kaderi hakkında farklı rivayetler bulunmaktadır. Bazı kaynaklara göre, Moğollar onu yeni yönetimin başına getirmiş, ancak kısa bir süre sonra güvenlerini kaybederek onu öldürmüşlerdi. Diğer kaynaklara göre ise, Moğollar tarafından kullanıldıktan sonra kenara itilmiş ve aşağılanarak ölüme terk edilmişti.

Onun ihanetiyle ilgili iddialar yüzyıllar boyunca tartışılmış, özellikle Sünnî tarihçiler tarafından sert bir şekilde eleştirilmişti. Şiî tarihçiler ise onun zor bir durumda kaldığını ve elinden geleni yaptığını savunmuşlardı. Ancak Abbâsî halifeliğinin son veziri olarak tarihe geçtiği ve Moğol istilasındaki rolüyle hatırlandığı kesindir.

  • Bağdat’ın Moğollar tarafından işgal edilmesi, İslâm dünyasında büyük bir boşluk yaratmıştı. Halifelik makamı fiilen sona ermiş, ancak Abbâsî hanedanından bazı üyeler daha sonra Memlûkler tarafından Kahire’de bir halifelik makamı kurmaları için desteklenmişti. Ancak bu, sembolik bir halifelikten öteye geçememişti.

Moğolların tahribatı, İslâm medeniyetinin bilim, sanat ve kültür alanlarında gerilemesine neden olmuştu. Bağdat’ta bulunan Beytü’l-Hikme gibi önemli ilim merkezleri yok edilmiş, binlerce el yazması kitap Dicle Nehri’ne atılmış ve nehrin günlerce mürekkep renginde aktığı söylenmişti.

Moğolların istilası, İslâm dünyasında büyük bir otorite boşluğu yaratmış, bu da ilerleyen yıllarda Memlûkler, Osmanlılar ve Safevîler gibi yeni güçlerin sahneye çıkmasına zemin hazırlamıştı.

İbnü’l-Alkamî’nin tarihî rolü hâlâ tartışılmaktadır. Onu hain olarak görenler de vardır, siyasî şartlar içinde hareket etmek zorunda kaldığını savunanlar da. Ancak kesin olan bir şey vardır ki, onun vezirliği döneminde Abbâsîler tarih sahnesinden silinmiş, Bağdat Moğolların eline geçmiş ve İslâm dünyası büyük bir yıkıma uğramıştır.

Bağdat’ın düşüşü, sadece bir devletin değil, aynı zamanda bir medeniyetin büyük bir darbe alması anlamına gelmişti. Moğolların istilası sonrasında İslâm dünyası kendini toparlamak için uzun yıllar mücadele etmiş, ancak Abbâsîlerin eski ihtişamı bir daha geri dönmemişti.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım