Belçika'nın oldukça sakin şehri ama bir zamanların hareketli bir kültür başkenti olan Mechelen, attığımız her adımda bizi farklı bir döneme götürüyor! Beginaj evlerinin ıssız duvarları arkasındaki yaşanmışlıkları ve sanal gerçeklikle şehrin tarihi dokusunun teknolojiyle birleştirilmesi, bu şehri bizim gözümüzde biricik yapan sebeplerden.
Tablodan fırlamış gibi gözüken küçük kasabalara Avrupa'nın pek çok yerinde rastlamak mümkün olsa da sadece dindar kadınların yaşayabildiği, Beginaj adı verilen evler sadece Flaman ülkelerinde görülüyor. Haçlı seferlerinde oluşmaya başlayan beginajlar, erkeklerin çoğunun geri dönmemesi sebebiyle yalnız yaşayan kadınların sığınağı olmuş. Bu ev toplulukları zamanla kendi içinde fırını, huzurevi, kilisesi olan küçük kasabalara dönüşmüş. UNESCO dünya mirası listesine giren Büyük Beginaj, dantel işleyip kendi geçim kaynağını oluşturan bu sıradan kadınların izlerini görmeniz için sizi bekliyor.
Buradan Dyle nehri boyunca Mechelen ana meydanına doğru yürüyerek Aziz Rumbold Katedrali'ne ulaşabiliyoruz. 13. yüzyılda inşa edilmiş Aziz Rumbold Katedrali, protestan reformundan sonra yaşanan 16. yüzyıldaki din savaşlarında aldığı darbelere, İkinci Dünya Savaşı'nda Mechelen'un bombalanmasına ve 1972'de çıkan büyük bir yangına rağmen hala büyüleyici bir güzelliğe sahip. Mechelen'un ana meydanında bulunan bu katedralin çan kulesi, aynı zamanda şehrin en yüksek noktalarından biri. İster göğe erişerek şehrin tamamını kuş bakışı seyredebilir, isterseniz de sanal gerçeklik teknolojisiyle yaklaşık 500 yıl öncesinin Mechelen'unu burada görebilirsiniz.
15. yüzyıl Burgonya Hollandası'nın başkenti olan Mechelen, kuzeydeki Rönesans'ın da en canlı yaşandığı kentlerden. Erasmus'un, Avusturyalı Margaret'ın, Thomas Moore'un adım attığı, koridorlarında dolandığı Hof van Busleyden Sarayı; şimdi Rönesans'ın en görkemli eserlerinin sergilendiği bir müze olarak hizmet veriyor.