📌 16 Ağustos 1928'de İstanbul'da doğdu Güler. Lise yıllarında, babası ona bir film makinesi ve fotoğraf makinesi aldı. “Görüntü" ile ilk o zaman tanıştı. Yine lise yıllarında film stüdyolarında çalıştı. Yönetmen ya da oyun yazarı olma isteği onu Muhsin Ertuğrul'un tiyatro kurslarına sürükledi. 1950'ye gelindiğinde babasının da desteğiyle Yeni İstanbul Gazetesi'nde gazeteciliğe başlarken aynı zamanda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne devam etti.⠀ ⠀ 📷 Allah vergisi bir yeteneği vardı. Gördüğü şeyin zamana dayanabilir olup olmadığını anlıyordu. Derdi görüyordu, gördüğü şeyden de emindi. Çünkü yaşamın içinde denk geldiği her şeyi tanımaya çalışması, yaşamın gerçekliğini anlamasına yetiyordu. Biriyle oturmadan, onunla vakit geçirmeden fotoğrafını çekmemeye gayret ediyordu. İşte tam burada onun için bir araç olan “fotoğraf makinesi" önemini yitiriyordu. Fotoğraf makinesi olmasa dahi “o" fotoğrafı çekebilirdi.⠀ ⠀ ✨1953'de Henri Cartier Bresson ile tanışarak Paris Magnum Ajansı'na katıldı ve İngiltere'de yayımlanan “Photography Annual Antalojisi" onu dünyanın en iyi 7 fotoğrafçısından biri olarak tanımladı. Aynı yıl ASMP'ye (Amerikan Dergi Fotoğrafçıları Derneği) tek Türk üye olarak kabul edildi.⠀ ⠀ 📌 Eskiden mesela bir camii fotoğrafı çekilecekse, camiinin önü insanlardan, arabalardan, çocuklardan, seyyar satıcılardan arındırılıp öyle çekilirdi. Ara Güler bunu değiştirdi. O çektiği mekân fotoğraflarında zamanı eğip bükmedi, zamana misafir oldu. Arabaları, seyyar satıcıları, oyun oynayan çocukları görmezden gelmedi. Gerçeğin olağan akışın içinde olduğunu biliyordu. Kartpostal değil, fotoğraf çekti.⠀