AutoCAD ve diğer çizim yazılımlarının ortaya çıkmasından önce, mühendislik çizimleri çizim tahtaları kullanılarak büyük kağıtlar üzerinde yapılıyordu. Belirli bir çizimi tamamlamak için çizim tahtası, farklı tür kalemler, silgiler, T-cetveller, gönyeler vb. gibi birçok ekipman gerekiyordu.
Kağıda dayalı tasarımın en büyük dezavantajı, çizimi kağıda işledikten sonra değiştiremiyor olunmasıydı. Bu da tasarımda değişiklik yapılması gerektiğinde mühendislerin eskizleri baştan yapması gerektiği anlamına geliyordu.
1960'larda Boeing, Ford, Citroen, MIT ve GM'deki mühendisler tarafından CAD programlarına önemli ölçüde yatırımlar yapıldı. İlgili şirketlerden de anlaşılacağı üzere CAD, otomotiv ve havacılık tasarımlarını kolaylaştırmakta önemli bir rol oynadı.
Günümüz standartlarına kıyasla işlem gücünün önemli ölçüde yetersiz olması nedeniyle, ilk CAD tasarımı büyük finansal bütçeler ve mühendislik parametreleri gerektiriyordu.
Ancak Moore Yasası ve elektroniğin hızlı büyümesi sayesinde, CAD olanakları önümüzdeki yarım yüzyıl boyunca istikrarlı bir şekilde gelişti. Bu ilerleme sürecinde, mühendislik ve mimarlık dünyası Autodesk'in kuruluşuna tanık oldu. O dönemde CAD programlarını geride tutan şey mevcut bilgisayar donanımıydı.
1980'lerin başındaki büyük çabalara rağmen, CAD yazılımının tasarımda pratik olacak kadar yetenekli hale gelmesi 1980'lerin sonu ve 1990'ların başına kadar gerçekleşmedi. Sonrasında ise ivme kazanarak ofislerin vazgeçilmezleri arasındaki yerini aldı.
Önceleri taslak hazırlamak sıkıcı ve zaman alıcıydı. Ancak fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere eskiden kağıt hışırtısı duyulan çizim ortamları şimdilerden yerini bilgisayarlara, fare ve klavye tıklamalarına bıraktı.