Batı'yı ayakta tutan güç: Düşman fikri ve İslâm düşmanlığı
Modern tarihin, Batı uygarlığının Allah'a, hakikate, tabiata ve bütün insanlığa, insanlığın medeniyet birikimine bir saldırı olduğu, Batı uygarlığının bu saldırısından ötürü bütün medeniyetlerin hayat damarlarının kurutulduğu, kendilerine, kendi anlam dünyalarına yabancılaşacak kadar metamorfoz yediği gerçeği, bütün bu saldırılardan ötürü de nefes alamaz hâle getirildiği yakıcı gerçeği gözardı edildiği sürece, hiçbir medeniyetin çocukları başlarına ne geldiğini de, insanlığa neden ön açıcı şeyler armağan edemediklerini de hem anlayamayacak, hem de açıklayamayacaklar.
Bütün kıtaları sömürgeleştirdiler Batılılar. Bütün kültürleri fosilleştirdiler. Bütün medeniyetlerin kökünü kazıdılar. Bütün kültürleri târumar ettiler!
- Arnold Toynbee, bunu çok açık ve net bir şekilde ifade etmişti A Study of History başlıklı 11 ciltlik devâsâ dünya tarihi, medeniyetler felsefesi çalışmasında: “İnsanlık tarihinde geliştirilmiş toplam 26 medeniyetten 16'sını fiilen tarihten sildik, 9'unu fosilleşirdik.”
Daha ne desin adam!
Bütün dünyaya, insanlığın medeniyet birikimine saldırdıkları yetmiyormuş gibi, Tanrı'ya da saldırdılar, insanı tanrılaştırlar ve Tanrıyı hayattan uzaklaştırdılar; hakikate de saldırdılar ve hakikat fikrini yok ettiler gelinen post-truth (hakikat-sonrası) olarak da adlandırılan postmodern süreçte. Yetmedi, tabiatı delik deşik ettiler, ozon tabakasını deldiler, dünyayı yaşanılamaz bir yere, cehenneme çevirdiler!
Sonra da kalktılar, kendilerini uygar, diğerlerini barbar ilan ettiler!
Batı uygarlığının saldırganlığı ve yıkımı
Modern tarihin, Batı uygarlığının Allah'a, hakikate, tabiata ve bütün insanlığa, insanlığın medeniyet birikimine bir saldırı olduğu, Batı uygarlığının bu saldırısından ötürü bütün medeniyetlerin hayat damarlarının kurutulduğu, kendilerine, kendi anlam dünyalarına yabancılaşacak kadar metamorfoz yediği gerçeği, bütün bu saldırılardan ötürü de nefes alamaz hâle getirildiği yakıcı gerçeği gözardı edildiği sürece, hiçbir medeniyetin çocukları başlarına ne geldiğini de, insanlığa neden ön açıcı şeyler armağan edemediklerini de hem anlayamayacak, hem de açıklayamayacaklar.
Batı uygarlığı, kanla, yıkımla kuruldu. Varlığını şiddete dayalı yöntemlerle sürdürmeye çalışıyor: Sürgit düşman icat ediyor, düşmanlarının sırtından, “kötülüklerinden” kendisine bir “iyi, uygar Batı” kimliği icat ederek, hem dünya üzerinde kurduğu hegemonyayı meşrulaştırmaya, hem de içerde tahkimat yapmaya çalışıyor.
Düşmanlarıyla ayakta duran tek güç, Batı uygarlığı. Varlığını ve dünya üzerindeki hegemonyasını düşmanlarına borçlu olan tek güç, Batı!
Son yarım asırdır, bu düşman İslâm olarak konumlandırıldı ve İslâm terörle özdeşleştirilerek hedef tahtasına yatırıldı.
İslâm'ı terörle özdeşleştirdikleri yetmiyormuş gibi şimdi de karikatürize etmeye çalışıyor, karikatürlerle İslâm'a saldırıyor Batılılar! İslâm'a, özellikle de İslâm'ın âlemlere rahmet olarak gönderilen merhamet, şefkat ve hakikat Peygamberine (sav)!
Hem karikatürlerle saldırıyorlar hem de bunu devlet eliyle teşvik ediyorlar, Hz. Peygambere (sav) hakaret eden o aşağılık karikatürleri devlet binalarından yansıtıyorlar!
Nerede?
Fransa'da!
- Yanlış okumadınız ve televizyon ekranlarından da yanlış görmediniz: Fransa'da yüce Peygamberimize hakaret eden o iğrenç karikatürlerin yayınlanmasıyla kalmıyor iş. Karikatür dergisi Charlie Hebdo'nun yayınladığı o aşağılık karikatürler Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından devlet dairelerinden yansıtılıyor!
Bu nasıl bir düşüklüktür, pespayeliktir, anlayan varsa bir gelsin!
Bu yetmiyor, bu kez aynı aşağılık dergi, Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın karikatürlerini yayınlıyor.
Avrupalılar, karikatürlerle savaşıyorlar İslâm'la ve bizimle!
İnanılır gibi değil gerçekten! Böylelikle ne kadar karikatür olduklarını ispatlıyorlar!
Fransız devleti, kendi vatandaşı Müslümanları terörize ediyor!
Tam karikatürlük bunlar! Fransa'nın bu davranışı karikatürlük asıl, öyle değil mi?
Hem bir dinin peygamberine iğrenç bir şekilde ve aşağılık bir dille hakaret ediyorsunuz, hem bu yetmiyormuş gibi, bu karikatürleri devlet binalarının öncephelerine yansıtıyorsunuz! Hem de ülkenizde yaşayan küçümsenmeyecek orandaki Kuzey Afrika kökenli Müslümanlar başta olmak üzere bütün Müslüman vatandaşlarınızın bundan ne kadar rahatsız olacaklarını asla dikkate almayacak kadar ülke içinde kin, nefret, yabancı düşmanlığı, İslâm düşmanlığı, ırkçılık tohumları ekiyorsunuz ve bunda zırnık sakınca görmüyorsunuz!
Siz, bir de “egalite, liberte, fraternite” sloganları atarak dünyada insan haklarını kutsayan bir devrim yaptığınızı öve öve anlatıyorsunuz bütün dünyaya, ama en iğrenç ırkçılık biçimlerini siz geliştiriyorsunuz!
En ürpertici kin ve nefret tohumlarını siz ekiyorsunuz!
Hitler Nazizmi ve Yahudi soykırımı üzerinden en fazla laf eden aydınlar, sizin ülkenizden çıkmasına rağmen Yahudi soykırımını aratmayacak Müslüman katliamının, soykırımının patlak vermesine yol açacak iğrenç İslâm düşmanlığını, Türk düşmanlığını siz hortlatıyorsunuz Avrupa’da!
Fransız devleti öncelikli olarak Fransa’daki Müslüman azınlığı terörize ederek teröre sürüklemek, Müslümanları nefes alamaz duruma getirip kontrol dışı eylemlere kışkırtmak için inanılmaz barbarca, aşağılık bir yöntem kullanıyor!
Açıkça tezgâhlanan bu oyun insanın nutkunu kesecek kadar aşağılık bir oyun: Müslümanları provoke edip Müslümanların ne kadar ürpertici mahlûkatlar olduğunu gösterecek cinayetler işlemeye kışkırtmak! Daha doğrusu bazı satılmış kişileri kullanarak hatta bizzat bazı masum insanların boğazlarına çökerek ürpertici cinayetler işletmek!
Fransız devleti, terör devleti olarak isimlendirilecek kanlı bir tarihe ve karanlık bir tecrübeye sahiptir!
Sömürgelerinde işlediği cinayetleri, katliamları geçtim, kendi tarihinde, devrimin hemen sonrasında on binlerce insanı giyotine gönderdikleri bir terör dönemi yaşamış bir ülkeden söz ediyoruz!
Fransız Devrimi'nden hemen sonra adına “terör dönemi” dedikleri bir devlet terörü tecrübesi icat etmiş bir ülkedir Fransa!
Fransa'nın Cezayir, Tunus ve Fas'ta işlediği soykırım suçları, Fransız devletinin nasıl kolayca teröre başvurmaktan çekinmeyecek bir devlet olduğunu gösteriyor!
Asıl karikatürlük manzara, Fransız devletinin sergilediği bu ürpertici manzaradır!
Avrupa'nın İslâm-karşıtı bilinçaltı hortladı!
Fransız devleti, istihbarat aygıtını kullanarak, art arda cinayetler işleyecek ve sonra da “Fransa’da terör hortladı, Fransa terörizmle mücadele etmeyecek de ne yapacak!” diyecek kadar aşağılık bir devlettir! Tam da bir iki gün önce medyaya düşen bir haber, kurduğum cümlenin ne kadar doğru olduğunu göstermeye yetti: Notre Dame Katedrali civarında infial uyandırıcı böyle bir cinayet işlenmiş, iki kişi ölmüş ve Fransız polisi, bunun bir terör hâdisesi olduğunu ilan etmiş!
Bu, karikatür değil de, ne peki? Asıl karikatür, üstelik de ürpertici karikatür bu değil mi?
Hem Fransız halkını sürü gibi güdüyorlar, hem de dünyayı aptallaştırıyorlar, bu şiddet sarmalını tepeden, devletin en tepesinden kışkırtarak!
Fransa'da hortlayan bu ırkçılığı, İslâm düşmanlığını, Türk düşmanlığını, yabancı düşmanlığını Macron'un seçim manevralarına indirgemek insanları aptal yerine koymak demek!
Bu yaşananları, sadece seçim manevrası olarak görmek, hiçbir şeyi görememek demek!
Sözün özü: Avrupa’da din bitti. Hıristiyanlık diye bir din kalmadı. Sadece kültür olarak var. Avrupa’da her şeye rağmen gücünden hiçbir şey yitirmeden büyüyen ve en fazla gerçek müntesibi olan din, İslâm!
• Bir taşla birkaç kuş vurmak istiyor Fransızlar!
Her şeyden önce, yeni Sarı Yelekliler isyanını daha başlamadan önlemek, Fransız toplumunda ortaklaşa mücadele edilmesi gereken bir düşman icat etmek istiyorlar!
- • İkinci olarak, Macron'un en büyük rakibi ırkçı Le Pen'in önüne geçerek, Fransız halkını kendi etrafında kenetleyip seçimleri kazanma sürecinde bir adım öne geçmesi!
- • Üçüncüsü ve en önemlisi de, Fransa'da ve bütün Avrupa’da yaşayan Müslümanların Avrupa’dan sürülmesini sağlayacak kanlı bir tarihin fişeğini ateşlemek!
Fransa'nın İslâm'la ve ülkesindeki Müslümanlarla bu iğrenç savaş stratejisi, Avrupa’nın Haçlı Savaşları sırasında oluşan İslâm düşmanı bilinçaltını hortlatmaya yarayacak...
Salgından sonra büyük ekonomik, sosyal ve siyasî krizlere sürüklenecek Avrupa’yı başka türlü toparlayabilmenin çok zor olduğunu düşünüyor Avrupa’nın haydutları, Fransızları!
Avrupa'nın kötücül ruhu ve zihnî ölümü
Krizi, kargaşa, kendi iç sorunlarını aşabilmek ve toparlanabilmek için bir kötü, canavar, öteki icat etmek ve bu “canavarın” İslâm olduğunu, üstelik de karikatürlerle ilan etmek, Avrupa’nın nasıl bir kötücül ruha sahip olduğunu göstermeye, kötü üzerinden kendini aklamaya, kendine kimlik icat ve inşa etmeye çalıştığını, sözün özü, aslında dünyaya söyleyecek dikkate değer bir sözü olmadığını bir kez daha ispat etmeye yarıyor.
Söyleyecekleri bir şey yok Avrupalıların, adam gibi eleştirerek söyleyecekleri hiçbir şey yok: Entelektüel ölümü bu Avrupa'nın. Avrupa zihninin ölümü. Avrupa, zihnen koma hâlinde, bitkisel hayat yaşıyor!
Bir asırdır böyle bu. Nietzsche, bunu haber vermişti bir asır öncesinden bize: Avrupa olarak “dünyaya söyleyebileceğimiz tek yeni şey, yeni bir şey söyleyemeyeceğimiz gerçeğidir”, diyerek.
Dünya, salgından sonra büyük kaosların ve katastrofların eşiğine sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya. Koronavirüs salgınından en fazla etkilenen coğrafyaların başında, Avrupa coğrafyası geliyor: Avrupa'nın gelişmiş bilimi, ruhsuz teknolojik gelişimi, koronavirüs salgınının dehşeti karşısında iflas etti! İtalya, İngiltere, İsveç gibi insan hakları şampiyonluğu yapan ülkelerde yaşlılar, yaşlı bakımevlerinde ölüme terk edildiler!
İnsanın değeri üstüne atılan onca nutuk, bir anda tuzla buz oldu!
Postmodern çöküş ve Türkiye'nin ‘beklenen’ olması...
Bu anlattığım sadece aysbergin görünen kısmı. Salgının kontrolden çıkması durumunda Batılıların nasıl “insan insanın kurdudur” sözünü gerçeğe dönüştüreceklerini, bizse, nasıl kimsesizlere, en yaşlılara, en fazla ilgi ve bakıma muhtaçlara kol kanat gererek, insan insanın kurdu değil, insan insanın yurdu, umudu ve ufkudur sözünü, daha şimdiden, bugüne kadar ortaya koyduğumuz ve bütün dünyada takdir toplayan performansla gerçeğe dönüştürmüş olduk.
Sözün özü: Avrupa, bir kötü icat ederek kötücül bir ruhla kendine kimlik icat etmeye ve şuuraltını hortlatarak bunu da İslâm'a üstelik de iğrenç bir yöntemle saldırarak gerçekleştirmeye çalışıyor.
- Dün, Avrupa, bizim üzerimizden kendi köklerine dönmüş, kendini keşfetmişti. Bugünse yine bizim üzerimizden, bu kez bizi “şeytanlaştırarak” perişan bir vaziyet arzeden Avrupa toplumlarını toparlamaya çalışıyor!
Ne demek peki, bütün bunlar?
Şu demek: Eğer biz kendimize gelir, toparlanabilirsek, dünyanın postkorona sürecinde sürükleneceği kargaşadan çıkış çabasında tarihî bir rol oynayabiliriz...
Tek şartla: Güçlü, köklü ve medeniyet dinamiklerimize dayanan evrensel bir eğitim, kültür, medya sisteminin temellerini atarak. Savunma sanayisinde yaptığımız maddî atılıma paralel olarak bilim, düşünce, sanat, kültür alanlarında da büyük işlere imza atmamızı sağlayacak manevî bir atılım gerçekleştirerek...
Türkiye’nin bu maddî atılımın nicelikli, mânevî atılımın ise nitelikli olduğunu kavraması ve manevî atılıma yatırım yapması, önümüzdeki 50 ilâ 100 yıllık süreçte dünya tarihinin yapılmasında kilit rol oynayacak aktörlerden biri katına yükselmesine imkân tanıyacaktır.
Unutmayalım: Dünya bize gebe, biz hakikate... Batı uygarlığı, Avrupa’nın eseri, dünya ise Batı'nın esiri şu anda. Modern Batı uygarlığını Avrupalılar kurdular ama Avrupalılar İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tarihten çekildiler. Batı uygarlığını ABD temsil ediyor son yarım asırdır. Ancak Amerikan hegemonyası, Batı uygarlığının pastırma yazı evresini temsil ediyor: Kış'tan önceki son bir hayat emaresi çırpınışını!
Ama ABD, felsefesi, sanatı, güçlü ahlâkiyatı, estetiği, müzikalitesi olmadığı için dünyaya söyleyebileceği bir şey yok. O yüzden sadece saldırarak, işgal ederek kendini ifade ediyor ve gücünü gösteriyor!
Bu da, Batı uygarlığının dünyaya verecek esaslı şeyleri olmadığını gösteriyor. Eğer çok iyi hazırlanırsak, önümüzdeki birkaç asır içinde tarihin akışına biz şekil vermeye başlarız yeniden Allah’ın izniyle elbette.
Batıyı ayakta tutan sahte düşman icat etme gücünün, Batı'nın bir anda tuzla buz olmasını sağlayacak bir dinamit olduğunu da unutmayalım, diyorum.