Yürek yakan ayrılık nasıl tehlikeli şarkı oldu?
Şah döneminde resmi olarak ülkede Farsçadan başka dillerin konuşulması yasaklanmışolmasına rağmen Ali Ağa Selimî’nin şarkıları düğünlerde, toplantılarda, meclislerde büyükbir heyecanla yer bulmaktadır. Ana dilinin unutulmamasına büyük bir katkıdır Ali AğaSelimî’nin yaptığı.
Yıl 1962, Reşid Behbudov İran’da çok başarılı bir konser vermiştir. Bakülü olan Ali Ağa Selimî anavatanından gelen bu kıymetli sanatçıyı evine davet eder. Bu daveti büyük bir içtenlikle kabul eder Behbudov ve Selimî’nin evinde koyu bir sohbete dalarlar.
Sohbet esnasında Ali Selimî daha yeni bestelediği “Size selam getirmişem” şarkısını sanatçıya dinletir. Bu esnada Ali Selimî’nin eşi 1922’de Bakü’de doğar. Ali Ağa Selimî. Annesi Bakülü, babası ise Erdebillidir. Stalin’in insanları ezen, yok eden baskıcı politikaları sonucu Selimî ailesi oradan oraya sürgün edilirken, kendisi de ünlü bir tar sanatçısı olan babasının kararı ile 1938’de İran’a göç etmek zorunda kalırlar. Daha 16 yaşında sürgün ve ayrılığı yaşayan bu gencin acıları daha sonraları yürek burkan bir nağmeye; “Ayrılık”a dönüşecektir.
Başta Reşid Behbudov olmak üzere, Guguş, Flora Kerimova, Yagub Zurufçu bu şarkıyı okuyan en meşhur sanatçılar arasında yer alır.
Tahran Radyosunda topu topu 15 dakikalık Azerbaycan müziğinin yayınlanması Ali Ağa Selimî’nin gayret ve fedakârlığı sayesinde bir süre de olsa devam etmiş ve Azerbaycan Türkçesinin yaşamasına katkı sağlamıştı.
Ali Ağa Selimî, daha 10 yaşına gelmeden, meşhur sanatkârlardan Ahmet Bakıhanov “hususi musigi kabiliyeti” gördüğü Selimî’yi “hususi” talebesi olarak yetiştirmeye başlar. Bakü ona müziğin ilk kapısını açacak, Tebriz ise bestekâr olmasında tesir edecektir.
Selimî, bin bir güçlükle kendisine yer bulduğu Tahran Radyosunda Azerbaycan Türkçesinde programlar hazırlayıp sunmaya başlamıştır. Bu programlar aslında Sovyet Azerbaycan’ında kalan halkına hasretle seslenme imkânıdır onun için. Programları yalnız Azerbaycan Türkleri için değil, İran’da yaşayan başka halklar için de heyecanla dinlenen ve günden güne ülkeye yayılan bir tesir oluşturur. Eşi Fatma Gennadi’nin çok güzel bir sesi vardır ve bu özel programları birlikte yapmaktadırlar.
Tahran Radyosunda topu topu 15 dakikalık Azerbaycan müziğinin yayınlanması Ali Ağa Selimî’nin gayret ve fedakârlığı sayesinde bir süre de olsa devam etmiş ve Azerbaycan Türkçesinin yaşamasına katkı sağlamıştı. Şah döneminde resmi olarak ülkede Farsçadan başka dillerin konuşulması yasaklanmış olmasına rağmen Ali Ağa Selimî’nin şarkıları düğünlerde, toplantılarda, meclislerde büyük bir heyecanla yer bulmaktadır. Ana dilinin unutulmamasına büyük bir katkıdır Ali Ağa Selimî’nin yaptığı.
Ali Ağa Selimî’nin toplumda artan etki alanı ve milliyetçilik duyguları Şah Rejimini rahatsız ettiği için kendisi, eşi ve hatta arkadaşları Tahran Radyosundaki işlerinden çıkarılır. İşsiz kalan aile, düğünler ve özel davetlerde tar çalıp şarkı okuyarak hayatlarını zorlukla devam ettirmeye çalışırlar.
Siyasi bir ''Ayrılık''
Tar sanatçısı ve besteci Ali Ağa Selimî şarkı ile ilgili şunları söyler bir röportajında: “Men uzun zamandır birçok Azerbaycanlının hayatına ağrı ve keder getiren ayrılık mevzusunda bir şarkı bestelemek için uygun sözler arıyordum. Birçoğumuz için bu, ailemiz, sevdiklerimiz, akrabalarımız ve Aras’ın öbür yüzünde kalanlar için doğduğumuz köy ve şehirlerden de ayrı kalmak demekti. O devirde ne Sovyet ne de Şah rejimi bizlere o taydakilerle (öbür taraftakilerle) görüşmemiz için izin vermiyordu. Bir gün Ferhad adında genç bir şair bana bu şiiri getirdi. Önce fazla heyecanlanmasam da şiiri okuduktan sonra işte benim aradığım tam da budur dedim.”
- Kinini diri tutacaksın, her idealist olmayan Türk genci gibi evinden Antalyalara, Bodrumlara kaçacaksın. O yol boyunca felak-nas’la Yeşilçam’ın karakterlerinden karakterlerine bürüneceksin, bunu yapacaksın.
Yıl 1962, Reşid Behbudov İran’da çok başarılı bir konser vermiştir. Bakülü olan Ali Ağa Selimî anavatanından gelen bu kıymetli sanatçıyı evine davet eder. Bu daveti büyük bir içtenlikle kabul eder Behbudov ve Selimî’nin evinde koyu bir sohbete dalarlar. Sohbet esnasında Ali Selimî daha yeni bestelediği “Size selam getirmişem” şarkısını sanatçıya dinletir. Bu esnada Ali Selimî’nin eşi Fatma Hanım kocasına işaret ederek yan odaya çağırır.
Reşid Behbudov ne olduğunu anlayamadan Fatma Gannadi, kocasının çaldığı tar eşliğinde hazin bir nağme okumaya başlar. Reşid Behbudov daha ilk dakikalardan itibaren bu nağmelere vurulmuştur. Henüz yeni duyduğu bu melodiye Behbudov da bütün kalbiyle eşlik etmeye çalışır. Şarkı bitince Behbudov: “Bu mahnının sözleri kime aittir” diye sorar merakla. Ali Selimî, “Ferhad İbrahimî “Ayrılıq” adlı çok güzel bir şiir yazmıştı. Men de bundan birkaç gün önce bu şiiri besteledim” der.
“Peki, neden bu şarkıyı bana vermiyorsunuz, bu muazzam eseri okumayı çok isterim” der Behbudov.
Ali Ağa Selimî ise sanatçının beklemediği bir cevap verir: “Korkarım Ayrılığı okumana ne burada ne de orada izin vermezler. Senin de başın ağrımasın Reşid can. Sen yalnızca “size selam getirmişem” i okusan bile bana dünyaları bağışlamış olursun.”
Şarkının sözleri bu ikazın yaban atılmayacak cinsten olduğunu göstermektedir çünkü…
“İllerdir uzağam arham elimden
Bülbülem düşmüşem ayrı gülümden
Zor ile ayırıp şirin dilimden
Ayrılıq, ayrılıq aman ayrılıq
Her bir dertten olar yaman ayrılıq…”
Reşid Behbudov Ali Ağa Selimî ve hanımının hüzünle başlarını öne eğdiklerini görünce büyük bir kararlılıkla ev sahiplerine seslenir:
“En kısa zamanda bu iki mahnıyı da menim ifamda işiteceksiniz, endişelenmeyin.”
Bakü’ye döndükten sonra her iki şarkıyı da ifa eder ve kayıtlara geçmesini sağlar.
1957 Yılında yazılan şarkının sözleri “siyasi tehlike” olarak değerlendirildiği için sansüre uğrar ve şair Ferhad İbrahimî sözlerini kısaltarak onu bir sevgi şiiri haline getirir.
Buna rağmen hem Sovyetler Birliği’ne bağlı Kuzey, hem de İran’a bağlı Güney Azerbaycan siyaseti için “Ayrılık” hâlâ tam bir tehlikedir. Sözlerinin hepsi şarkıda yer almasa da, bir “aşk şarkısı” olarak bile söz yazarının Güney Azerbaycan’dan olması, bestecisinin ise Stalin döneminde İran’daki Güney Azerbaycan’a göç etmek zorunda bırakılan Selimî ailesinin bir ferdine ait olması yeterli sebeptir “tehlikeli şarkı” olması için.
Ayrılık için bir diğer önemli isim de Yakup Zurufçu’dur.
Ayrılık şarkısına ikinci kez hayat veren ve ona gerçek siyasi manasını kazandıran Yakup Zurufçu olmuştur.
Tebriz’de doğan Zuhrufçu, 7 yaşında Ferverdin Medresesinde tahsiline başlar ve Tebriz’in “Uşaqlar” (çocuklar) programına çıktığında “Cücelerim” şarkısı onunla birlikte hem Azerbaycan hem de İran’da dilden dile dolaşarak meşhur olur. 11 yaşına geldiğinde ise halk şarkıları ve bestelenmiş şarkıları en güzel şekilde ifa etmesiyle büyük takdir kazanır. 15 yaşında ise Tebriz Milli Televizyonunda ilk defa sahne alır ve “Evleri var hana hana” “De gülüm gelsin ay nene” ve “Dilber” adlı Azerbaycan mahnılarını ifa eder. 19 yaşında Tahran Üniversitesi İktisat fakültesine başlayan Zurufçu 1980 yılına gelindiğinde İran’ı terk eder. Almanya’ya yerleşen sanatçı Hamburg’da müzik tahsiline başlar. Vokal sanatı branşında diplomasını aldıktan sonra ABD’ye gider. Florida Miami Üniversitesinde de yine vokal sanatı branşında yüksek lisansını tamamlar.
Bütün bu gurbet hayatı boyunca Zurufçu’nun bütün arzusu Kuzey Azerbaycan’a yerleşmektir. 1989 yılında Azerbaycan’ın meşhur sanatçılarından Gülağa Memmedov Almanya’ya konser vermeye gelir. Orada Yaqup Zurufçu ile görüşür ve bu görüşmede Memmedov bu vatanperver gencin “Ayrılıq” için çektiği klibi büyük bir hayranlıkla seyreder.
Azerbaycan’ın “Kuzey Azerbaycan” ve “Güney Azerbaycan” olmak üzere ikiye bölünmesine ithaf edilen klip Gülağa Memmedov sayesinde Azerbaycan televizyonlarında yayımlanır. Ve Ayrılık, Azadlıq Meydanı’nda milli ve manevi direnişin bir sembolü olarak okunmaya başlar.
Daha sonraları Gülağa Memmedov’un daveti üzerine Yaqup Zurufçu Azerbaycan’a gelir.
2009 yılında Azerbaycan vatandaşlığını alan Zurufçu’ya “Azerbaycan Respublikası Emektar Artisti” unvanı da verilir.
Azadlıq Meydanı, Sovyetler’e başkaldırı ve özgürlük çığlıklarının mekânıdır Bakü’de. Ve Zuhrufçu Lenin’in heykelinin yıkıldığı Azadlıq Meydanı’nda halka ve halkla birlikte yeri göğü inleterek “Ayrılık”ı okur dizlerinin üzerine çökerek.
Bu muhteşem sahneyle birlikte, Üzeyir Hacıbeyli’nin Köroğlu Operası gibi, Ayrılık da Azerbaycan’ın iki parçasını manen birleştiren bir şarkı olarak tarihe geçmiştir artık.
Yazılmasının üzerinden geçen neredeyse altmış yıldan sonra bu hazin sözler, ilk yazıldığı günkü gibi yayımlanarak onurlandırılmayı fazlasıyla hak ediyor.