Tordemir Yazıları: Post Rönesans
Hastalıkların tarihe karışacağı, bütün işlerin robotlara devredileceği, ölümsüzlüğe yaklaşılacağı bir evreden söz ediliyor sıkça. Bunun için ittifakla verilmiş bir tarih de var: 2045. Bu tarihte yapay zekânın insan zekâsını geçmiş olacağı ve insanların 2030’dan itibaren belleklerini hard diske, internete aktarmaya başlayacakları tahmin ediliyor. Yalnız bu güzel günlere(!), sözü edilen rönesansa, insan eliyle büyük bir helak edilmenin ardından az sayıda kimsenin ulaşacağı da açıkça söyleniyor.
Distopik cazibe
Elli-altmış yıl önce yazılan distopik romanlar ve bunlardan sinemaya uyarlanmış filmler yorumlanırken sıkça “teknoloji korkusu” etiketiyle yaftalanıyordu. Harry Harrison’un Make Room! Make Room!(Yer Açın! Yer Açın!) romanı 1973’te Soylent Green (Açlık) başlığıyla filme çekildi. Yıl 2022’ydi, dünya üzerinde büyük bir kıtlık yaşanıyordu ve insanlara belli etmeden, ölenlerin etinden yapılmış krakerler yediriliyordu. O sıralarda bugünkü teknoloji öngörülemediğinden 2022’de geçen bir filmde akıllı telefon ve internet olmaması şimdilerde çok yadırganıyor.
İster teknoloji korkusu, ister uzaydan gelecek kötülük konularını işlesin insanlar felaket temalı konuları, distopik ortamları seviyor ve bu tür roman ve filmlere çok rağbet ediyor.
1979 yapımı, konusu 2122’de geçen Alien (Yaratık) filmindeki amber renkli küçük ekranlar ve ilkel bilgisayarların olduğu gibi. O film ve sonrasında çekilen beş diğer ardılı uzaydan gelecek olan kötülük temasını işleyen filmlerin en ünlülerinden olup çıkacaktı. En yeni zamanda yapılan yapay zekâ konulu filmler de bu listeye eklenebilir. Bu defa da teknolojinin yaratacağı yapay zekânın defterimizi dürmesi konusu işleniyor ve bu korku da epey alıcı buluyor. İster teknoloji korkusu, ister uzaydan gelecek kötülük konularını işlesin insanlar felaket temalı konuları, distopik ortamları seviyor ve bu tür roman ve filmlere çok rağbet ediyor.
Geçmişin anısı ve gelecekten eko
“Âd kavmi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamış, ‘Bizden daha güçlü kim var?’ demişlerdi. Onlar, kendilerini yaratan Allah’ın onlardan daha güçlü olduğunu görmediler mi? Onlar bizim ayetlerimizi inkâr ediyorlardı.”Fussilet Süresi 41/15.Kur’an bize Nuh, Ad ve Semud kavimlerinin yaptıkları zulüm ve hatalar nedeniyle helak edildiğini bildirir. Arkeolojik bulgular da bu tür yıkılmış, yerle bir olmuş medeniyetlerin varlığını kanıtlamıştır. Genetiğimizde geçmişteki yıkımı görmüş ve bundan kurtulabilmiş atalarımızın bellek kayıtları var. Yakın geleceğin ekosu da bizi sürekli olarak uyarıyor. “Düş filmi” şeklinde rüyalarımızda beliriyor, öykülere, filmlere ilham oluyor. Bir kedi yavrusunun, daha önce hiç görmediği eşek arısını içgüdüyle tanıması gibi, gelecekteki müstakbel helak oluşların varlığını da sezebiliyoruz.
Karanlık çağ
Yeni karanlık çağdayız. Öncekinde Avrupa açlık ve sefalet içersindeydi. Halk bir araya sıkışmış, günaha batmış ve ümitsizdi. Tıpkı Tanrı’nın yıldırım göndermesini bekleyen ölü ağaçların boğduğu sık bir orman gibiydiler. Bu kıvılcım sonunda ateşi yakacak.
…
- Ayıklama tanrının doğal emridir. Kara ölümün (veba) ardından ne geldiğini biliyoruz. Rönesans. Yeniden doğuş.
- Ben Gölge’yim. Ben sizin kurtuluşunuzum.
- Bu batık yerde, cehennem suların altında yanıyor. Yakında alev alacak. Ve bu gerçekleştiğinde yeryüzünde hiçbir şey onu durduramayacak.
Dan Brown’ın 2013 de basılan, Inferno(Cehennem) adlı kitabının 66. sayfasından yaptığım alıntıyı okudunuz. Roman distopik bir konuya sahiptir. İnsan nüfusunu kırmayı planlayan dahi-deli bilim adamı milyarder transhümanist Bertrand Zobrist, İstanbul’daki Yerebatan Sarayı’nın sarnıcına, tüm dünya insanlarının üçte birini bir anda kısırlaştıracak bir virüs kutusu yerleştirmiştir.
Genetik terörizm yaratma peşindedir. Cehennemin kapısı İstanbul’da açılacak ve virüs bütün dünyaya buradan yayılacaktır. Dünyanın merkezi olan bu nadide şehrin, kısırlaştırıcı virüs için başlangıç yeri seçilmesi manidardır. Romandan yapılan filmde kısırlaştırıcı virüsün yerini daha çok heyecan yaratsın diye veba virüsü alır. Zaten besinlere katılan kısırlaştırıcı yan etkisi olan koruyucu maddelerin, sezeryanla doğumun moda edilmesinin, genç kadınların çocuk yapmaktan vazgeçirten telkinlerin sonucunda Türkiye’de üreme rakamları son yıllarda bayağı düşmüştür. Gerisini de veba virüsüne havale edecek olmaları şaşırtıcı değil.
Ünlü tellallar
Yazarın romanda biyolojik silahlarla insanların kitlesel olarak öldürülmesinin ardından rönesansın geleceğini söylemesi sıradan bir ilham değil. Dan Brown dünyada insan nüfusunu gerçekten kırmak için yüzyıllar öncesinden plan yapan Zobristlerin varlığını biliyor. Yuval Noah Harari’nin İnsan Tanrı - Homo Deus’luğa kimlerin talip olduğunu bildiği gibi. Google’ın mühendisi ünlü fütürist Ray Kurzweil, İnsanlık2.0’ı üretecek olanların “bilen insan” - Homo Sapiens’i -kendi deyişiyle İnsanlık 1.0’ı yani- yeryüzünde gereksiz ve atıl konuma düşüreceğini öngörüyor.
Bunlar Zobristlerin aslında tellallığını yapıyor. Yaptıkları sadece tellallık da değil, okurları uyarıyor gibi yaparak, dehşet ortamına alıştırma, karşı koymama ve olacakları peşinen kabullenme gibi hissiyatları yeşertiyorlar.
İnsanlık 2-1 mağlup mu?
Hastalıkların tarihe karışacağı, bütün işlerin robotlara devredileceği, ölümsüzlüğe yaklaşılacağı bir evreden söz ediliyor sıkça. Bunun için ittifakla verilmiş bir tarih de var: 2045. Bu tarihte yapay zekânın insan zekâsını geçmiş olacağı ve insanların 2030’dan itibaren belleklerini hard diske, internete aktarmaya başlayacakları tahmin ediliyor. Yalnız bu güzel günlere(!), sözü edilen rönesansa, insan eliyle büyük bir helak edilmenin ardından az sayıda kimsenin ulaşacağı da açıkça söyleniyor. Dünyada insanların büyük şehirlere yığılmalarının asıl nedeni de budur. Yığılma gıdayı kontrol, davranışları kontrol ve kitlesel kıyım için en uygun pozisyondur.
Post Rönesans!
İnsanların teknolojik gidişattan ve uzaydaki değil de içimizdeki “Alienler”den gelecek kötülüğe karşı duyduğu korku mesnetsiz değil yani. Önümüzde otuz yıla yakın zamanımız var. “Bunlar komplo teorisi.” ya da “Hiç bulaşmayalım bu işlere.” diyenlere sarfedecek bir sözüm yok. Sözlerinde samimi olanlara Allah zihin açıklığı versin. Zobristler yani Block Chain’in efendileri yıllar önce planladıkları dünyaya uygun teknolojiler ürettiler. Yenileri de onların istediği yönde tasarlanıyor, ama karşı çıkışlar da mevcut.
Türkiye’de gidişatın bilincinde olan insanımızın sayısı artıyor. Dünyada büyük ve hızlı bir gelişme var.
Bu debisi yüksek akışta en gayretli kano kullanıcılarından biri neden biz olmayalım? Hindistanlı yazılımcıların ünü malum. İrfanla, aşkla mayalanmış en nadide topraklarda yaşıyoruz. Yetmiş bin evliyanın bellediği Anadolu topraklarından çıkacak üst düzey yazılımcıların, yakın geleceğin şekillenmesinde önemli bir rol üstlenebileceğini düşünüyorum.
Yeterli gayret ve özveriyi gösterebilirsek başarmama ihtimalimiz hiç yok. Olsaydı Zobrist, virüsü İstanbul’dan başlatmazdı. Tersten okuyun; bütün mazlumlar İstanbul’un yaktığı ateşle silkinip toparlanacak. Bu merhamet virüsü de bizden insanlığa hediye olacak inşallah.