Sıradışı bir gezginin seyahatleri: İbn Battuta ve Seyahatnamesi
Ayrıntıları asla ihmâl etmez, devlet adamlarından sufilere tüccarlardan fakihlere kadar binlerce insandan eserinde bahseder. Bahsettiği isimlerin pek çoğunun dönemin ünlü tarih ve biyografi kitaplarında yer alması ise çoğu kişiyi hayrete düşürmüştür. Çeşitli milletlerin giyim kuşamı, adetleri ve inançlarına dair detaylı bilgiler verir, gezdiği ülkelerin coğrafyası ve ekonomisi hakkında da bilgilendirir.
Sadece İslam dünyasının ya da 14. yüzyılın değil Orta Çağ’ın en büyük gezgini sayabiliriz İbn Battuta’yı, yaklaşık 73 bin millik seyahatine bakarak.
Bazı araştırmacılar, bilhassa Batılılar her ne kadar onun seyahatlerini Marko Polo’nun seyahatleriyle kıyaslıyorlarsa da böyle bir kıyasın yersiz olduğu açık. Zira, İbn Battuta sadece 14. yüzyılın bilinen dünyasını değil, bilinmeyen, sıradan insanların sadece ismini duyduğu yerlerin de seyyahı; bazen “karanlıklar ülkesi” olarak adlandırdığı Sibirya’ya giden tüccarlardan duyduklarını aktarması, ancak buraya gidemeyişi gibi bazı hususları önemsemeden söyleyebiliriz ki fiziki coğrafyadan çok beşerî coğrafyanın bir seyyahıdır. Ayrıntıları asla ihmâl etmez, devlet adamlarından sufilere tüccarlardan fakihlere kadar binlerce insandan eserinde bahseder. Bahsettiği isimlerin pek çoğunun dönemin ünlü tarih ve biyografi kitaplarında yer alması ise çoğu kişiyi hayrete düşürmüştür.
Karşılaştığı uygarlıklar arasındaki büyük farklılıklara yoğun ilgi gösteren İbn Battûta’nın seyahatnamesinde sistematik olarak ele alınmayan, anlatının çeşitli yerlerine dağılmış olan ilgi ve merak konularına yönelen David Waines İbn Battûta’nın dünyasındaki harikaları ve gizemleri modern okura açıyor.
Çeşitli milletlerin giyim kuşamı, âdetleri ve inançlarına dair detaylı bilgiler verir, gezdiği ülkelerin coğrafyası ve ekonomisi hakkında da bilgilendirir. Bulunduğu bölgelerde alçak gönüllü giyim kuşamı ve dervişçe yaşantısı dolayısıyla ya kadılık ya diplomatlık görevlerine de getirilmek istenir. Başından birçok evlilik geçmiş, bulunduğu bölgelerde toplumsal hayata da katılmıştır. İbn Battuta’nın Evliya Çelebi gibi seyahatlerine vesile olarak zikrettiği bir rüyası yoksa da başlıca hevesinin insanları, inançları ve gelenekleri tanımak oluşu ayrıca sufimeşrep bir hâletiruhiyede bulunması seyahatlerinin gerekçesi sayılabilir. Seyahatnamesi handiyse dönemin o dönemdeki tasavvufi düşüncelerin haritasıdır. Seyahatname boyunca İbn Battuta’nın bazen savaşlara da dâhil olduğunu görürüz, bazen de kendini dünya nimetlerinden uzak tutarak uzun süren yalnızlık tecrübeleri yaşar.
22 yaşında Mağrip sultanı Ebu Said Merini döneminde 14 Haziran 1325’te Fas’ın Tanca şehrinden hac niyetiyle yola çıkar. Kuzey Afrika’nın sahil bölgelerini takip ederek İskenderi’yeye varır. İskenderiye’de tanıştığı Şeyh Burhaneddin’in telkiniyle içinde Hint, Sint ve Çin gibi Doğu memleketlerini görme arzusu uyanır. İskenderiye’den Kahire’ye, oradan daha güneydeki Yukarı Mısır diye bilinen bölgedeki Said’e geçer. Ünlü Şeyh Şazeilî’nin Humeysera’daki kabri münasebetiyle onun Hizbü’l-Bahr virdinin tam metnine eserinde yer veren İbn Battuta, Said’den Kızıldeniz kıyısındaki dönemin ünlü ticaret ve liman şehri olan Ayzeb’e vasıl olur. Amacı deniz yoluyla Cidde’ye geçmektir ancak bölgedeki siyasi karışıklıklar sonucu bu amacını gerçekleştiremez ve tekrar Kahire’ye döner. Mısır’la ilgili anılarında İbn Battuta’nın dikkati çeken nokta onun Memluklerden Türk olarak bahsetmesi ve Mısır’ı da Anadolu gibi bir Türk ülkesi saymasıdır. Kahire’den Biladu’ş-Şam’a yola koyulan seyyah 10 Ağustos 1326’da Dımaşk’a vasıl olur.
İbn Battuta’nın seyahatnamesi 14. yüzyıl dünyasındaki beşeri hayatın farklı veçhelerini, hükümdarları, sufileri, tacirleri içermesiyle birlikte ansiklopedik bir niteliğe bürünür.
Ramazan ayını burada geçirir ve aralarında iki kadın muhaddisin de olduğu 14 alimden derslerine katılarak onlardan icazet alır. Şam’dan Hicaz’a geçen İbn Battuta 19 Kasım 1326’da Mekke’den Irak’a gider. Kadisiye, Necef, Bağdat, Basra, Übülle, Abadan, Tüster yoluyla İsfahan’a ulaşan Battuta burada Şeyh Kutbeddin’den “tasavvuf tacı” alarak Şiraz’a geçer, Şiraz’da Moğol sultanı Olcayto Han’ın Şiilik’ten Sünnilik’e geçmesine ilişkin aktardığı menkıbeler önemlidir. Şiraz’dan Kazerun’a, oradan Kufe ve Kerbela’ya dönen İbn Battuta Irakayn sultanı İlhanlı Ebu Said Bahadur Han’ın sıcak ilgisine ve ikramlarına mazhar olur. İlhanlıların resmi teşkilatlanmalarına dair içinde oluşan merakı gidermek amacıyla Tebriz’e giden İbn Battuta bu merakını gidermesinin ardından geri döner.
- Çin’den Açe ve Sumatra’ya, Endülüs’ten Anadolu’ya Maldivler’den Büyük Sahra çölünün güneyindeki Nijer ve Mali’ye kadar birçok coğrafyayı gezen İbn Battuta’nın seyahatleri hakkında verdiği bilgilerin büyükçe bir kısmı hâlâ alanında ilk ve tektir.
Sözgelimi Anadolu’da ahiler hakkında verdiği bilgiler tarihçiler tarafından son derece değerli bulunur. Maldiv’de beş kez evlenen İbn Battuta’nın Maldiv kadınlarının tesettüre çok uygun giyinmediklerine ilişkin tespiti de ilginçtir. Ahir ömründe Fas’taki Merrini devletinin Endülüs’teki savaşlarına da katılmış İbn Battuta’nın seyahatnamesi sadece maceraperest bir Orta Çağ hayatının ayrıntılarını içermesi bakımından değil yer yer antropolojik, etnolojik düzeydeki gözlemlere de yer vermesi bakımından dikkate değer. 14. Yüzyıldaki tüm Müslüman coğrafyayı gezmiş, hatta sadece Müslüman coğrafyayı değil Çin gibi Müslümanların ticaret yoluyla iyi ilişkilerde olduğu ülkeleri de görmüş İbn Battuta’nın seyahatnamesi 14. yüzyıl dünyasındaki beşeri hayatın farklı veçhelerini, hükümdarları, sufileri, tacirleri içermesiyle birlikte ansiklopedik bir niteliğe bürünür.
(İbn Battuta Seyahatnamesi, Ebû Abdullah Muhammed İbn Battûta Tancî, çev. Sait Aykut, YKY, 2004)
İbn Batuta'nın maceraları
Karşılaştığı uygarlıklar arasındaki büyük farklılıklara yoğun ilgi gösteren İbn Battûta’nın seyahatnamesinde sistematik olarak ele alınmayan, anlatının çeşitli yerlerine dağılmış olan ilgi ve merak konularına yönelen David Waines İbn Battûta’nın dünyasındaki harikaları ve gizemleri modern okura açıyor. Seyyahı Orta Çağ seyahatname yazarları bağlamına yerleştirerek anlatısının günümüzdeki eleştirilerine de yer veren ve seyyaha yabancı okuru, ziyaret ettiği yerler ve başına gelenlerle tanıştıran Waines, geniş kapsamlı “öteki” kategorisi üzerinde durarak İbn Battûta’nın cinsellik, tuhaflık ve kutsal olanla karşılaşmalarını aydınlatmaya çaba sarf ediyor.
(İbn Battûta’nın Destansı Seyahati, Bir Ortaçağ Maceraperestinin Sıradışı Hikâyeleri, David Waines, Alfa, 2012)
Modernlik öncesi dünyanın kodları
22 yaşında yola çıkarak yirmi beş yıl boyunca Fas’tan Pekin’e, Kazan’dan Sumatra’ya uzanan geniş bir coğrafyayı gezen ve adını dünya tarihinin en büyük seyyahları arasına yazdıran
İbn Battuta’nın seyahatnamesinden hareketle, 14. yüzyıl dünyasını bir tarihçi titizliği ile analiz eden Ross E. Dunn, karşılaştırmalı medeniyet tarihi alanında ortaya koyduğu metodolojiyle de modernlik öncesi dünyanın kodlarını deşifre etmeye çalışıyor. 14. yüzyılın toplumsal yapıları, kültürel fenomenleri ve toplumlararası iletişim biçimlerini anlamada İbn Battuta’nın seyahatnamesine başvuran yazar böylece İbn Battuta’nın sıradışı hayatına da ışık tutuyor.
(İbn Battuta’nın Dünyası, Ross E. Dunn, çev. Yeşim Sezdirmez, 2004, Klasik)
14. Yüzyılda Anadolu'da kültürel hayat
11. yüzyıldan itibaren Selçuklu Türklerinin akınlarıyla Türkleşmeye başlayan Anadolu’nun 12. yüzyıl ortalarında tamamen bir Türk yurduna dönüştüğünü biliyoruz. Anadolu’nun Türkleşmesinin tamamlandığı bir dönemde Anadolu’ya seyahat etmiş bulunan İbn Battuta’nın Anadolu Türklerinin siyasî, iktisadî, sosyal, dinî, kültürel hayatları hakkında verdiği bilgiler müthiş bir öneme sahiptir.
Gerçi seyahatnamede Anadolu çok büyük bir yere sahip değilse de İbn Battuta’nın gözlemlerinin ayrıksılığı dikkat çekicidir. Suat Karaman, eserinde İbn Battuta’nın verdiği bilgilerden hareketle 14. yüzyılda Anadolu Türk kültür tarihinin ana hatlarını belirginleştirmeye çaba sarf ediyor.
(İbn Battuta’ya Göre 14. Yüzyılda Anadolu Sosyal ve Kültürel Hayat, Suat Karaman, Kozmos, 2015)