Şehit Enver Paşa
Enver Paşa’nın en büyük talihsizliği, cumhuriyetin kuruluşundan sonra gelişen tarih yazıcılığı olsa gerek. Bu dönemin tarihçiliği, hakikati anlatmak yerine kurgusal bir belgesel hazırlamak üzerinden iş gördüğü için; Enver Paşa “istenmeyen adam” olarak gösterilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin son yüzyıllık tarihi bir insan hayatında tecessüm etse idi, ona verilecek en uygun isim Enver Paşa olurdu. Son dönem Osmanlı tarihinin, popüler tarihçilik marifetiyle tartışma konusu yapılan Abdülhamid Han ve Sultan Vahdettin’den sonraki üçüncü kişisidir Enver Paşa.
Bir vatan sevdalısı olarak cepheden cepheye koşmuş vatanperver, Türk ve İslam topraklarının bağımsızlığı için vakfedilmiş bir ömrün sahibi.
O Enver Paşa ki; İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin neredeyse kendi adıyla anılacak kadar önde gelenlerinden biri, zamanın en önemli istihbarat teşkilatı olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu, yüzyılın başından şehit oluncaya kadar geçen süre içerisinde ilk dönem subay, sonrasında harbiye Nazırı.
Ve en son bir vatan sevdalısı olarak cepheden cepheye koşmuş vatanperver, Türk ve İslam topraklarının bağımsızlığı için vakfedilmiş bir ömrün sahibi.
1905’ten 1911’e kadar çeşitli görevlerle Balkanlar’da bulunan ve oradaki isyanın bastırılmasıyla uğraşan Enver Paşa’yı, 1912’de Trablusgarp’ın İtalyanlarca işgali sebebiyle, o bölgedeki direnişi örgütlemek üzere, bölgedeki Arap kabilelerinin reisleriyle birlikte görürüz. Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine geri döner. Ardından 1. Dünya Savaşı.
Yüzyılın başından itibaren İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin faaliyetleri, Hareket Ordusu, Balkanlar ve her geçen gün işgal edilen İslam topraklarının çilesi, derdi…
Kendisinin de içinde bulunduğu bir grubun “Bâbıâlî Baskını” olarak bilinen harekâtının ardından iktidarın İttihat ve Terakki Fırkası’nın eline geçmesinden sonra, harbiye nazırı ve başkomutan vekili olması sebebiyle ideallerinin gerçekleştirilmesi için yürütülen bir siyaset…
- 14 Ekim 1918 tarihinde İttihat ve Terakki Fırkası’nın iktidardan düşmesi üzerine Enver Paşa da 1 Kasım 1918’de İttihat ve Terakki’nin yedi lideriyle birlikte ülkeden ayrıldı.
Bu sırada İstanbul’daki Alman Büyükelçisi kendi Dışişleri Bakanlığı’ndan Enver Paşa’nın Kafkasya’ya geçmesine mâni olmalarını istedi.
İstanbul’dan ayrılan İttihatçılar daha sonraları Emir Şekip Aslan’a gönderdikleri mektupta, yol boyunca içinde bulundukları tehlikenin ardından nasıl davranacakları, Osmanlı Devleti ve aynı zamanda diğer Müslüman halkların karşılaşabilecekleri felaketleri önlemek için neler yapabilecekleri hakkında durmaksızın fikir teatisinde bulunduklarını yazdılar.
İttihatçılar Kırım'da
Yurt dışına çıkan yedi İttihatçı ise Alman askerlerinin denetimi altında olan Kırım’a ulaştıklarında, Alman yetkililer onlara Almanya’ya gitmek üzere bir tren hazırladı. Trende bulunan arkadaşları Enver Paşa’nın Kafkasya’ya doğru hareket ettiğini ancak sabah saatlerinde anladılar. Enver Paşa’nın Kafkasya’da “Bakü Fatihi” olarak anılan kardeşi Nuri Paşa komutası altındaki bir askerî birlikle hâlâ o topraklardaydı.
Fakat Enver Paşa, kara yolu ile ulaştığı Kırım Limanı’ndan Kafkasya’ya geçmek üzere kayıkla açıldığı denizde fırtınaya tutuldu. Zar zor Kırım’a dönen Paşa zatürre oldu. İyileşinceye kadar kimliğini saklayarak Kırım’da kaldı ve ardından Almanya’ya gitti. Onun Berlin’de bulunduğundan diğer İttihatçı arkadaşlarının bile bir süre haberi olmadı.
Enver Paşa kardeşi Kâmil Bey’e yazdığı mektupta, maksadının Kafkasya ve Türkistan’ı hürriyetine kavuşturmak olduğunu söylemişti.
Enver Paşa savaşa devam ediyor
Enver Paşa 1920 Ağustos’unda Moskova’ya ulaştı. Kremlin Sarayı’nda kalan Enver Paşa ile Bolşevikler İngiltere’ye karşı iş birliği yapma hususunda anlaştılar.
- Enver Paşa 1-8 Eylül 1920 tarihleri arasında yapılan Birinci Bakü Şark Milletler Kongresi’ne katıldı. Bolşevik iktidarın bu kongreyi tertip etmesindeki maksat yalnızca Müslüman halkların desteğini sağlamaktan ibaretti.
1921 yılı haziran ayında, Enver Paşa Kafkasya’ya son kez hareket etti.
Bolşeviklerin kendisini İngilizlere karşı koz olarak kullandığını anlayan Enver Paşa, onlarla yolunu kesin olarak ayırdıktan sonra, Türkistan Türklerinin Rusya’ya karşı ayaklanmasını tertip etti. Bolşeviklerle yolunun ayrılmasından sonra Afgan Emîri Emanullah Han’ın onu en üst rütbe ile onurlandırmasını ve yüklü miktarda para teklifini reddeden Enver Paşa gizlice hürriyet çalışmalarına başladı.
Esaret günleri
Enver Paşa Ruslara karşı isyan eden Basmacıların bir kısmı ile iş birliği içine girdi. Ancak, eski Emirin taraftarlarından İbrahim Lakay, Enver Paşa’yı hiç de layık olmadığı bir şekilde davadan bertaraf etti. Bulunduğu köyde kendisine oldukça hürmetkâr davranılsa da Enver Paşa bu üstü örtülü esaret durumundan fevkalade incindi. Hürriyet faaliyetlerinin inkıtaya uğramış olması da onun için kabul edilemez bir durumdu.
Bolşeviklerin kendisini İngilizlere karşı koz olarak kullandığını anlayan Enver Paşa, onlarla yolunu kesin olarak ayırdıktan sonra, Türkistan Türklerinin Rusya’ya karşı ayaklanmasını tertip etti.
İbrahim Lakay tarafından esir tutulan Enver Paşa’nın içinde bulunduğu durum Türkistan’da oldukça büyük makes buldu. Afgan Kralı Emanullah Han’ın girişimleri ve Darvaz Mücahid Komutanı İşan Sultan’ın Enver Paşa’yı bizzat ziyarete gelmesi üzerine İbrahim Lakay durumun ciddiyetinin farkına vardı. Ve bir sabah sessiz sedasız askerleri ile birlikte köyü terk etti.
Enver Paşa’nın esareti böylece son buldu.
Nedense onu başarısızlıkla ve hatta bir facia ile sonuçlanan Sarıkamış Harekâtı’nın başkomutanı olarak tanıtmayı seven kişiler; bizzat onun emri ile kurulan ve teşkilatlanan Kafkas İslam Ordusu’nun Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı tarihte Azerbaycan ve Dağıstan’da kazandığı başarıları dillendirmek istemez… Kaldı ki İstanbul’u terk ettikten sonra yaptığı faaliyetler hiç gündeme gelmez.
Enver Paşa’nın en büyük talihsizliği, cumhuriyetin kuruluşundan sonra gelişen tarih yazıcılığı olsa gerek. Bu dönemin tarihçiliği, hakikati anlatmak yerine kurgusal bir belgesel hazırlamak üzerinden iş gördüğü için; Enver Paşa “istenmeyen adam” olarak gösterilmiştir.
Millî Mücadele'ye katılma düşüncesi
Enver Paşa, Yunanlıların Anadolu’yu işgal etmek üzere olduğu haberlerinin gelmesi üzerine Kafkasya’dan gönüllü askerler toplayarak Yunanlılarla mücadele etmek gayesiyle önce Batum’a geçti. 23 Ağustos’ta Sakarya Muharebesi’nde Türk ordusunun Yunanlılara karşı zafer elde ettiği müjdesi ile sevinen Enver Paşa, mücadelesine devam etmek üzere Batum’dan tekrar Türkistan’a geçti.
Buhara’da Bolşeviklere karşı zafer kazandıktan sonra oradan bugünkü Özbekistan sınırları içinde yer alan Hive ve Fergana’ya gitti. Kumanda ettiği ordusu ile birlikte Türkistan’da mühimmatlar da ele geçirdiği önemli zaferler kazandı.
4 Ağustos 1922/Türkistan/ Çegan tepeleri/ Saat sabah 06.00
O ağustos sabahı, Enver Paşa askerlerinden meydanda toplanmalarını istedi. Askerlerinin bayramını tek tek kutlayacak ve onların harçlıklarını vererek gurbette ateş altında geçirdikleri bayramın hüznünü biraz olsun dağıtacaktı. Bir silah sesi duyuldu tam o anda. Enver Paşa yanına yaklaşık otuz kişiden müteşekkil askerini alarak atla sesin geldiği yere doğru harekete geçti. Ruslar bayram namazını fırsat bilerek taarruza başlamak üzereydi.
Enver Paşa, Rus askerinin bulunduğu tepeye doğru askerleri ile birlikte at üzerinde yalın kılıç hücuma geçti.
Rus askeri bu ani hücumdan dolayı şaşkınlığa uğrayarak teslim oldu. Ancak çarpışmayı haber alan diğer Rus kuvvetleri hemen Enver Paşa’nın başında bulunduğu Türk askerlerine karşı makineli tüfeklerle ateşe başladı. Enver Paşa en ön safta kahramanca savaşmaktaydı.
Şehit Enver Paşa
“Bazen çok büyük yükleri olan bu hayatı ortadan kaldırmak için bir kurşun ya da top mermisi arıyorum…”
1912 senesinde Trablusgarp cephesinde iken yazdığı bu satırlar aradan tam on yıl geçtikten sonra bir duanın kabulü gibi Türkistan dağlarında tecelli etti. Ve Enver Paşa 5 Ağustos 1922 sabahı saat 6’da kalbine isabet eden bir kurşunla şehit oldu.
“Vatan toprağının bir toz taneciğini bile yabancı kimseye vermem; bu kimse Alman İmparatoru ya da İmparatoriçesi de olsa” diyen Enver Paşa’yı şehit oluşunun 96. sene-i devriyesinde rahmetle yâd ediyoruz.