Renklerden bir ülke: Fas

Her yolculuk bir anlamda yenilenme, başka diyarlar, başka insanlar nezdinde kendimize ayna tutmaktır.
Her yolculuk bir anlamda yenilenme, başka diyarlar, başka insanlar nezdinde kendimize ayna tutmaktır.

Fas’ta her şehrin bir rengi var. Rabat’ın rengi ise mavi. Okyanustan gelen esintiyle gözlerimiz maviliğe dalmışken Fas’a özgü nane çaylarımızı yudumlayarak ferahlıyoruz. Başkent Rabat huzur veren esintisiyle uğurluyor bizi.

Yol bize ne bağışlayacak, ne vaat edecekti?
Yol bize ne bağışlayacak, ne vaat edecekti?

Seyrimizden tıkandığımızda teneffüse çıkmaktır seyahat. Bulunduğumuz ortamın dışına çıktığımızda fark ederiz ne kadar havasız kaldığımızı. Her yolculuk bir anlamda yenilenme, başka diyarlar, başka insanlar nezdinde kendimize ayna tutmaktır. Kendimizi kaybedip bilme ve bulma arayışıdır seyahate çıkmak. Doğduğumuz andan itibaren başlaşmıştır yolculuğumuz. Hakikatin izini sürmek adına, seyahat içinde seyahatler yaparız.

Çıktığımız her yolculuk bir keşfin kapısını aralar bize. Keşfetmenin tadına vardıkça bilme, öğrenme arzumuz da karşı konulmaz olur. Seyahatin habercisi mayıs bir kez daha kapımızı tıklatmıştı. İçimizi uzakların heyecanı sararak tüm benliğimize mayıs kokusu sinmişti. Mayıs baharın müjdesi, toprağın dirilişi, yeni başlangıçlar ve yeni bir hayat demekti. Mayıs demek gidilmeyen yerlerin, keşfedilmeyen güzelliklerin, çıkılacak yeni bir yolculuğun heyecanı demekti bizim için. Yol bize ne bağışlayacak, ne vaat edecekti?

 Fas kadim medeniyetiyle, Afrika’nın Paris’i olarak anılmasıyla biliniyor günümüzde.
Fas kadim medeniyetiyle, Afrika’nın Paris’i olarak anılmasıyla biliniyor günümüzde.

Ruhumuzdaki yankıları ne olacaktı? Yoldan hangi hikâyelerle dönecektik? Aklımızda bin bir sorularla yeni bir yolculuğun hazırlıklarına başlamıştık. Yeryüzünde “Seyahat edin” ayeti mucibince, "Seyahat edin ki sıhhat bulasınız.” hadisi şerifine binaen Rabbimizin yeryüzündeki ayetlerini müşahede etmek, ibret almak üzere bu seneki seyahat güzergâhımızı Fas olarak belirlemiştik. Ortaçağın en büyük seyyahlarından İbn-i Batuta’nın doğduğu toprakları ziyaret etmek, heyecanımızı daha da artırmıştı. Fas kadim medeniyetiyle, Afrika’nın Paris’i olarak anılmasıyla biliniyor günümüzde. Arap coğrafyasının en batısında olduğu için Arapçada Mağrip (batı) Avrupa’da ise Morocco olarak adlandırılıyor Fas. Coğrafi olarak Avrupa’ya yakınlığı ile kültürel açıdan diğer Kuzey Afrika ülkelerinden farklılık gösteren Fas, kuzeyinde Akdeniz, batısında Atlantik Okyanusu ile çevrili eşsiz bir ülke. Muhteşem havası, bozulmamış Akdeniz ve okyanus sahilleri, verimli ovaları, yıl boyunca üzerinden kar eksilmeyen Atlas Dağları ve yanı başındaki çölü ile Fas Afrika’nın en şanslı ülkesi.

Coğrafi olarak Avrupa’ya yakınlığı ile kültürel açıdan diğer Kuzey Afrika ülkelerinden farklılık gösteren Fas, kuzeyinde Akdeniz, batısında Atlantik Okyanusu ile çevrili eşsiz bir ülke.

Atlas okyanusundan bir esinti Rabat Seyahatimiz Kazablanka havalimanına inişimizle başlıyor. Atlas okyanusu kıyısında yemyeşil bir coğrafyanın içinden geçerek, ilk durağımız olan Fas’ın başkenti Rabat’a ulaşıyoruz. 1912 Fransız işgali döneminde başkent olan Rabat’ın, Romalılar dönemine kadar uzanan eski ve zengin bir tarihi var. Rabat bereketli ovalarıyla tüm zamanlarda cezbedici olmuş. Şehir yeniden inşa edilirken mimaride Fransızların etkisi de kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Oldukça yeşil ve güzel bahçeleri olan bir şehir Rabat. Fas’ı bu kadar düzenli ve yeşil beklemiyorduk doğrusu. Genel politika olarak bir bölge mesken olmadan önce ağaçlandırma ve çevre düzenlemesini önceliyorlarmış. Şehir merkezinde geniş caddelerin kaldırımlarını; limon ağaçları, portakal ağaçları ve adını bilmediğimiz birçok ağaç çeşidi süslüyor. Şehir meydanlarında bizde olduğu gibi koskoca bir heykel ve beton görmeniz mümkün değil.

Fas’ta her şehrin bir rengi var. Rabat’ın rengi ise mavi.
Fas’ta her şehrin bir rengi var. Rabat’ın rengi ise mavi.

Meydanlar tamamen insanların nefes alabileceği büyük parklar olarak düzenlenmiş. Yapılaşmada ise ülkemizde olduğu gibi yüksek binalar, yeşil alanın kalmadığı şekilde yerleşme söz konusu değil. Evler Fransız, Endülüs mimarisi karışımı ve en fazla beş katlı. Geniş bahçeleri, rengârenk çiçeklerin süslediği balkonları olan evleriyle selamlıyor bizi Rabat. 12.y.y.’da yapılan rüzgâr kapısından geçerek kralın ofis olarak kullandığı saraya ulaşıyoruz. Fas’ta kralın muhtelif şehirlerde birçok sarayı mevcut. Gezi boyunca güvenlik nedeniyle sarayların ancak kapısına kadar yaklaşabiliyoruz. Fotoğraf çekimi için saraya yaklaştığımızda nöbetçi askerler tarafından anında uyarılıyoruz. Aceleyle otobüsteki yerlerimizi alarak rotamız Hassan Camisi ve hemen karşısındaki Fas Kralı V. Muhammed’in Türbesi oluyor.

  • İnşaatı tamamlanamayan tarihi Hassan Camisi üst üste istiflenmiş sütunlar, kaya kalıntıları, Endülüs ve Fas nakışlarıyla süslenmiş mimarisiyle görülmeye değer mekânlar arasında. Rabat’ta son durağımız Roma döneminden kalan kale oluyor.

Atlas Okyanusu’na nazır kale şimdilerde botanik bahçeye çevrilmiş. Bin bir çiçeğin rengiyle kokusuyla bizi mest ettiği bahçeyi kuşların cıvıltıları eşliğinde dolaşırken hep bu bahçede kalsak diyoruz. Kalenin üst tarafından bir sokağa saptığımızda sokak bizi daracık mavi beyaza boyanmış, evlerin bulunduğu, rengârenk çiçeklerle bezenmiş şirin bir sokağa çıkarıyor.

Mavi beyaz dinginliğinde hediyelik eşyaların bulunduğu dükkânlara göz gezdiriyoruz. Yorgunluğumuzu kalenin hemen altında bulunan çay bahçesinde soluklanarak gidermeye çalışıyoruz. Fas’ta her şehrin bir rengi var. Rabat’ın rengi ise mavi. Okyanustan gelen esintiyle gözlerimiz maviliğe dalmışken Fas’a özgü nane çaylarımızı yudumlayarak ferahlıyoruz. Başkent Rabat huzur veren esintisiyle uğurluyor bizi.