Mukaddes Yükün Hamalı
Kendine dayanan ana babasının yanında güçsüz görünmeyi ar sayıp hep kuytularda ağlamışlardandır o. Yüreği kan ağlasa da dışına gülücük dağıtanların timsalidir anlayacağınız. Daha çok hamken hayatın fazlasıyla pişirdiklerinden hatta yandırdıklarındandır. İşte bugün çoklarının kendinde “itibar” olarak gördükleri, “Ben de böyle olsaydım keşke!” diyerek hayıflandıkları, birçok bedelin karşılığıdır o aslında.
İlçenin merkez caddesinde market sahibidir Çetin Abi’miz. Esnaftır yani. Dibine kadar hem de… Babadan oğula geçen bir işin temsilcisidir. Namuslu, güngörmüş abimizin iyice beyazlaşan saçları, ona hiç olmadık derecede olgunluk bahşeder. 50’sindedir neredeyse...
Beş yüz binlik lüks cipini bir milyonluk yapmak isteyen arkadaşına postasını koyup meydan okur hiç çekinmeden: “Haydi hak ettin bir milyonluk cipi, o zaman getir bakalım beş yüz binlik hayrı buraya!”
Sağlam, güvenilir, emin adamdır vesselam! Fena hâlde titizdir. Düzenden vazgeçmez, temizlikten taviz vermez. Eli sıkıdır ama müsrifliğe karşı… Hayırda yarışma, yerine göre “hayrın tavan yapması için” çabalama noktasında elinden geleni ardına komaz. Birken üç, üçken beş verir. Beş yüz binlik lüks cipini bir milyonluk yapmak isteyen arkadaşına postasını koyup meydan okur hiç çekinmeden: “Haydi hak ettin bir milyonluk cipi, o zaman getir bakalım beş yüz binlik hayrı buraya!” Adamı fena bozar anlayacağınız. “Men dakka dukka!” demenin keyfini yaşar. Sonra gündemin sıkı takipçisidir her daim. “Bir bilenidir” Çetin Abi. Siyaset, kültür, ekonomi her an markajındadır onun. Geçmişten gelen birikimini bu anlamda iyi kullanır. “Yahu bu böyle olmaz ki!” diyenlere, mazinin derinliklerinden örnekler sunarak açıklama yapar.
Karşısındaki ne sayarsa saysın, en sonunda “Yani haklısın galiba!” diyerek ayrılır yanından. Tecrübesi ve kararlılığıyla ezer, pişman ettirir, iyiden iyiye yere serer muhatabını. Kalabalık bir ailenin babasıdır, abisidir, her şeyidir Çetin Abi. Yumruğu masaya koyan Doğululardandır. İtaat bekleyen ve sağlam itaat edilen beylerdendir o. Sözü kanun olanlardan hani... Babası ve annesine de yerine göre babalık eden nadir kişiliklerdendir. Gücünü iyi bilir, ağzından çıkanın neticeye ulaşacağından hiç şüphesi olmaz amma velakin ağzına getireceğini de ölçüp biçer de öyle getirir. Gücünün esiri olmaz, nefsine mümkün mertebede gem vurmayı bilir Çetin Abi. Zira Allah’tan korkar, kuldan utanır. İyi bilir ki bulunduğu mevkiyi suistimal ederse en başta kendine yazık edecektir. Nefsine yenilip keyfi davranırsa önce yerini, sonra itibarını hem Allah hem kul nezdinde yitirecektir. Kılı kırk yararak düşünür Çetin Abi. Sözünün başı ile sonunu ölçüp biçerek konuşur. Yalandan da haset ve öfkeden de nefret eder.
En çok üzerinde durduğu ayetlerden ikisini sık sık dile getirir: Birincisi “Emrolunduğunuz üzere dosdoğru olun.” İkincisi ise “Yapamayacağınız şeyleri neden söylüyorsunuz?”. Onun dile getirdiği sadece ayetler değildir. Kıssalardan da şiirlerden de bol mesaj verenleri seçip taşı gediğine koyar Çetin Abi.
- En çok da “İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal/ Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal!” mısralarını tekrar edip “Biz ki mukaddes yükün hamalıyız…” diyerek başlar sözlerine. Bu duruş ve birikimi kolay edinmemiştir Çetin Abi.
Bu günlerine kolay gelenlerden değildir o. Gençliğini ailesine feda etmiş, engelli kardeşi için anne babasına kol kanat germiş tam bir kahramandır, desek boşa değildir. Kendine dayanan ana babasının yanında güçsüz görünmeyi ar sayıp hep kuytularda ağlamışlardandır o. Yüreği kan ağlasa da dışına gülücük dağıtanların timsalidir anlayacağınız. Daha çok hamken hayatın fazlasıyla pişirdiklerinden hatta yandırdıklarındandır.
İşte bugün çoklarının kendinde “itibar” olarak gördükleri, “Ben de böyle olsaydım keşke!” diyerek hayıflandıkları, birçok bedelin karşılığıdır o aslında. Peki, bitti mi Çetin Abi’yi “Çetin Abi” yapan günler? Ununu eleyip eleğini astı mı şimdilerde? Çok çekti de şimdi sefasını mı sürüyor? Değil elbette! Hayatın zorlu imtihan süreci onun için hiç bitmedi. Kaldığı yerden devam ediyor… Önceden zihinsel engelli kardeşi ve gözü yaşlı ana babasının derdiyle dertli olan Çetin Abi yine sahalarda… Bozuk zeminde var gücüyle mücadeleye devam ediyor. İki sağlıklı çocuğun ardından gelen üçüncü evladı özel çocuklardan olunca maziyi baştan yaşar oldu abimiz. Gıkını bile çıkarmadan kaldığı yerden yürek yangınlarıyla boğuşmayı sürdürüyor. Bir yandan mücadelenin, diğer yandan “ağır bir imtihan”ın muhatabı olmayı şükür saymaya devam ediyor.
Geçenlerde dükkânına uğradım Çetin Abi’mizin. “Esnafın hâli perişan, işler durma noktasında!” diyenleri dinleye dinleye içeri girip odasına çıktım. Çetin Abi hesap defterleri içerisinden başını kaldırıp gülümsedi bana. Buyur ettikten sonra, oturdum karşısına. Bir şeyler sıkıntılı belli, dedim içimden. “Abi nasılsın? İşler sıkıntılı diyorlar.” derken de tereddütlüydüm doğrusu. Lakin gelen cevap beni yine şaşırttı iyi mi? “Hocam, dışarısı 30 derece, benim oda 23… Klimam çalışıyor şimdilik. Sen beni ziyarete gelip hâlimi soruyorsun. Canımız sağ, gönlümüzde iman… İnsanımız sağ salim, özgür bir şekilde dolaşıyor. Kimsenin zihninde de belinde de kırbaç izi yok. Çaycı Ali Abi az önce gülerek çay getirdi. Çıkarken güldürdü yine beni. Benim büyük oğlan aşağıda tezgâhta çalışmaya başladı. Daha ne olsun ki? Allah var, gam yok! Daha da sayayım mı?” Öyle içten, öyle güzel söyledi ki Çetin abi! “Eyvallah!” demekten başka bir şey kalmadı bana…