Modern dünya nasihatnamesi
Her şeyi anlamaya kalkan, öfkeden ölmeyi göze alır derler. Bilesin ki, akılla anlaşılamaz, pergele, cetvele gelmez bu Ülke. Kendisine has bir kimliği vardır, Türkiye’ye sadece iman edilir.
Ey, Oğul!
Gençsin. Uslanmış ömrün 21. yüzyılın ilk çeyreğine denk geldi. Aklını formatlayan, zamanın hâkim doğruları. Sen sen ol, alâkalı delillerin bütününe vakıf olmadığında, aklının çıkarımlarına güvenme. Her daim gerekli, velâkin yeterli değildir akıl.
Ey, Oğul!
Her şeyi anlamaya kalkan, öfkeden ölmeyi göze alır derler. Bilesin ki, akılla anlaşılamaz, pergele, cetvele gelmez bu Ülke. Kendisine has bir kimliği vardır, Türkiye’ye sadece iman edilir.
Ey, Oğul!
Devirli bir oluşumdur, tarih. Sakın ola ki, ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat bellemeyesin. Güneş her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Gün olur, en gerideki, en öndekinden ilerde olur. Aristarkus, Kopernik’e “zıpçıktı astrolog” diyen devrimci Martin Luter’den daha ilericidir. Ahmet Yesevi, Kadızade Mehmet’in çok ötesinde.
Sen sen ol çağdaş sözcüğünü insanlık tarihinin en ileri aşamasıdır belleme. Kimi medeniyet yükselirken, kimi çiçeğe durmakta, bir diğeri gerilemekte, beriki çökmektedir.
Ey, Oğul!
Bir şeye ille de benzeteceksen her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzet tarihi. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğeri meyve vermekte, bir diğeri ise kurumaktadır. Bir çağda birden fazla çağ yaşanır.
Ey, Oğul!
Sen sen ol çağdaş sözcüğünü insanlık tarihinin en ileri aşamasıdır belleme. Kimi medeniyet yükselirken, kimi çiçeğe durmakta, bir diğeri gerilemekte, beriki çökmektedir. Tek bir sürgüne takılıp kalma, bütüne bak. Ekolojiyi kolla ki, tarih çalısı sürgün vermeyi sürdürebilsin. Bir şeyden korkacaksan, soğuyan güneşin seni yarı yolda bırakmasından korkmalısın.
Ey, Oğul!
Tarihin olanı değil, “olması gerekeni” kaydetmesi gerektiğini vaaz eden, Aristo. O gün, bugün, tarih yazıcılarının kısmı azamı kendilerini yandaş sürgünlerin geçmişini asilleştirmekle yükümlü hissederler. Eski çamların bardak olmaları da bundandır, ne Osmanlı, ne de Cumhuriyet tarihinin hakkıyla yazılamamış olması da bundan.
Ey, Oğul!
Güneşin balçıkla sıvanmadığı söylemi, zamanın ruhuna yenik düşenlerin avuntusudur. Tarih şahittir ki, güneş balçıkla sıvanabilir, gerçeklerin üstü örtülebilir. Hakikat sükût suikastına kurban gidebilir, hiç söylenmemiş, dile getirilmemiş gibi olabilir. Umumun zihniyetine ters düşen gerçek, öfke uyandırır. Sapkınlıkla, sapıklıkla suçlanır, savunmasız kalır.
Ey, Oğul!
Hakikatin bu yüzyıldaki en yaman hasmı, dünyanın yeni düzenine revaç veren “doğru”lardır. Dünyaya çeteler hükümran olduğunda evrensel kamuoyuna hitap eden ahkâm, insana dair hakikati yansıtmaz olur. Hâkim kültüre ters düşen toplumlar düşkün ilan edilir, milletler camiasından sürülürler.
Ey, Oğul!
- Kâfir de olsan, Müslüman değilim desen de Türk sayıldığın bir coğrafyanın çocuğusun. Sen sen ol, 21. yüzyılın şen şakrak ahkâmına yine de kapılma. ’79 İran rehine krizi, Körfez, Somali, Irak, Libya kulağına küpe olsun. Rahmetli Edward Said’i ıskalamayasın.
Ey, Oğul!
Medyadan medet umma. Medya özgür olabilemez Medya’nın başarısı umumun zihniyeti doğrultusunda ürün vermesiyle kaimdir. Gazeteci gerçek düşüncesini bağlı olduğunu gazeteye sokmamak için para alandır. İnsanoğlunun hafifmeşrep, hafızayı beşerin nisyan ile malûl olduğunu bil, bugünün en silisiz gazetesinin, yarının en muteber tarihi vesikası sayılacağını aklından çıkarma.
Ey, Oğul!
Sen ki müstakbel bir babasın, hâkim ahkâmın etlerini kılçıklarından ayırmasını öğrenmelisin. Mal, mülk, kılık kıyafet, itibar, sempozyumlar, paneller göz kamaştırır. Sıkılmış yumruklar, keskin bakışlar, konserler, mitingler gönül çeler. Pop zihniyetin doğru saydığını nihai hedeftir diye belleme. Şaşaalı kabullerin kendi gerçeklerini karartmasına izin verme. Akranlarının aklına ille de uyma. Genelde kabul gören ahkâma saygılı bir mesafede dur. Haktan ayrılma, gerçeklerden kopma ki, hakikat sulbunun yolunu bulabilsin.
Mal, mülk, kılık kıyafet, itibar, sempozyumlar, paneller göz kamaştırır. Sıkılmış yumruklar, keskin bakışlar, konserler, mitingler gönül çeler.
Ey, Oğul!
Kahraman “kahr”dan türeme, kahramanlık konjönktürel. Görkemli törenlerle üstün hizmet madalyaları tevdi eden, umumun zihniyeti. Kahramanlığın hallerden bir hal, umumun ayran gönüllü olduğunu unutmayasın. Oysa yiğitlik içsel bir haslettir. Haysiyetliliktir, erdemliliktir, cesarettir, mertliktir; samimiyettir, sadakattir, vefadır. Üstün ahlâktır, kârsız sevgidir, ölçülü saygıdır. Dobra ama patavatsız değil, cömert ama savurgan değil, yürekli ama saldırgan değil, inançlı ama yobaz değil, içten ama ahmak değildir yiğit.
Ey, Oğul!
Kahraman, gücü yetmediğinde kahraman olmaktan çıkar. Yiğit, gücü yetmese de yiğit kalır. Yiğitlik madalyası yoktur. De ki, takınamadın, ne gam? Sen öyküneceksen, kahraman olmaya değil, yiğit olmaya öykünesin.
Ey, Oğul!
Akranıyla uçmayan kuş, semada ‘hu’ çeker derler. Sen sen ol, kankalarını sıradışı zekâlardan seç. Edepsizden edebini satın al. Cehl ile söyleşme ki, konjönktürel ahkâm seni fenersiz yakalayamasın.
Ey, Oğul!
Bayağılık geçer akçe olup yüreğini daralttığında, varıp büyük edebiyatçıların kapılarında yatasın. Neş’et Ertaş, her kahramanın yiğit olmadığı en iyi bir bilendir. İnsan serüvenin üç yüz senaryodan ibaret olduğunu sana William Shakespeare hakkıyla anlatır. Manzarayı umumiyi İbn Haldun hocadan sor. Cemil Meriç üstadı ihmal etme ki, özgün sanılan tekliflerin arkasına saklanmış Godot’u bekleyen asıl eserleri gösterebilesin.
Ey, Oğul!
- Sakın ola ki, kitapları kendi düşüncelerini doğrulatmak için okuyanlardan olmayasın. Okumak gece yolculuğuna benzer, unutmayasın. Kelimeleri karayollarının karanlık susaların iki yanlarını işaretlemek için yerleştirdiği fosforlu kedigözleri gibi düşüneceksin.
Kedigözlerinin kendilerine ait güç kaynakları yoktur. Kitap sayfalarındaki kavramlar misali hayata gelmeleri, parlayabilmeleri için far ışıklarının üzerlerine düşmesi, onları aydınlatması gerekir.
Ey, Oğul!
Sürücünün ehil olanı, kelimeleri aydınlatanın kendi farları olduğunun şuurunda olandır. Bırakıp gittiğinde susanın yeniden karanlığa bürüneceğinin, kararan metinlerin gecenin zifrini delemeyeceklerinin idrakinde olmalısın. Bilgiyle gerdeğe girmek isteyen sürücünün ehil olması gerekir.
Ey, Oğul!
Direksiyon başındaki o sürücü sensin. Kavramların dile gelebilmeleri için tekeri uygun yönde kırması gereken de sen. Kitap kapaklarını örtme ki sayfalara ışık sızabilsin, kelimeler, kavramlar parlasın. Tekinsiz bir yüzyıla denkleyen ömrün, karanlığa gömülmesin.
Ey, Oğul!
Çetelerin topluma hükümdar oldukları çöküş süreçlerinde eşrefi mahlûkat mertebesinin hakkını vermek zor zanaattır. Velâkin, gerçek şu ki, peşkire silinip kirli sepetine atılmış meni olmak da vardı. Düşün, neler çekmektedir dölleyebilmek için bir sperm bir ovumu. Varedilmiş olmanın mucizesini milyonların arasından sıyrılan o cengâver sperminden soracaksın atanın. Ve madem ki, mucize gerçekleşmiştir ve varsın, var edilmiş olmanın kıymetini bileceksin
Ey, Oğul!
Bu dünyaya dair senin tecrüben birse, beşerinki bindir. İslâm’ın, Zen’nin, eski/yeni Hıristiyanlığın kendini bilmeni öğütleyen kadim korosuna kulaklarını tıkamayasın. Fikirlerini, inançlarını, duygularını, davranışlarını, türdaşlarınla ilişkilerini, bıkmadan, usanmadan, sürgit irdelemekten geri durma. Kendinle yüzleşmekten korkma.
Ey, Oğul!
Herkes yanlış bir ben doğru inancı ne kadar saçmaysa, herkes doğru bir ben yanlış hükmü de bir o kadar saçmadır.
Meğer ki kendinde keşfettiğin fıtri gücü, kabul, itiraf ve ilân etmekten kaçınıyor olasın, sayısız olumsuzlukla bir başına halleşebilecek donanıma sahip olduğundan zinhar kuşku duymayacaksın. Çünkü insansın ve bu dünya seninle başlar, seninle biter. Ataleti teslimiyetle karıştırma. Yüreğindeki savaşçıyı uyandırmaya üşenme ki, 21. yüzyılın dayattığı ahval ve şeraitte kendine mukayyed olabilesin.
Ey, Oğul!
Zulmet, meçhul karanlıktır, kaostur. Lâkin içeni Kıyamet’e dek diri kılan efsanevi ab-ı hayat/bengisu da zulmette gizlidir. Her kim ki, bu dünya ile kifayet etmez, Büyük İskender misali dirilik suyunun peşinde, Zulmet’e dalmaktan geri durmayacaktır.
Ey, Oğul!
Sibernetik organizmaların çağdaş yaşamın dirilik suyu olduklarını gözden kaçırma. “Cyborg” dediğin, ihtiyar güneş kızıldeve dönüşüp Dünya’yı yutmaya durduğunda insanoğlunu ölümsüz kılacak sonsuzluk tasavvuru, kadim yaratılış mitlerindeki Bengisu’nun yüksek teknoloji uyarlaması. Heyhat, 21. yüzyılda kimse yatağında ölmeye razı değil.
Ey, Oğul!
Sen sen ol, fizikle, matematikle iyi geçin. Bir gözün de hep astronominin üstünde olsun ki yeni bulguları ıskalamayasın. Evren ve Dünya’ya dair algılarımıza, fizik ile matematik ayar verirler. Sosyal bilimler, sanat, edebiyat, hukuk, hatta müzik, bunların yasaları doğrultusunda şekillenir. İtikada dair kaziye ve hükümler dahi fizik kurallarıyla desteklenmez, fen ile terbiye edilmezlerse, ibadet etkisiz kalır.
Ey, Oğul!
Kimse Katolik Kilisesi kadar bağnaz olmasın. Unutma ki, onlar bile İncil’in “dünya evrenin merkezinde sabittir, gökcisimleri onun etrafında dönerler” şeklindeki ahkâmını tevil etmek zorunda kaldılar. Dini inançlar söz konusu olduğunda hatayı tevil etmek, yanlışı kılıfına uydurmak yüzyıllar alır. Erken öten horozun başının kesildiğini de unutmayasın.