Kendimizden kurtulamadığımız zaman, kendimizi yiyip bitirmenin tadını çıkarırız.
Belirgin lânetleri telafi eden Gölgeler Prensi’ni istediğimiz kadar yardıma çağıralım:
İzzetinefsin en tuhaf çiçeği olan melankoli, kendi usaresini ve bütün zayıflıklarının diriliğini türettiği zehirlerin ortasında serpilip gelişir.
Hastalık olmadan hastayızdır ve zaafımız olmadan cehennemliğizdir. Melankoli egoizmin düş hâlidir:
Kendinin dışında artık hiçbir nesne, hiçbir sevgi ya da nefret sebebi yoktur; durgun çirkefe aynı şekilde düşüş, cehennemsiz bir lânetlinin o aynı ters dönüşü, telef olma ateşinin o aynı tekrarları vardır
Hüzün derme çatma bir çerçeveyle yetinir; melankoliye ise asık suratlı ve buharlı lütfunu, sınırları belirsiz olan ve iyileşmekten korktuğu için dağılmasına ve dalgalanmasına bir sınır konmasından çekinen derdini saçmak için bir mekân sefahati, bir sonsuzluk manzarası gerekir.
İzzetinefsin en tuhaf çiçeği olan melankoli, kendi usaresini ve bütün zayıflıklarının diriliğini türettiği zehirlerin ortasında serpilip gelişir. Kendini yozlaştıranla beslenerek, kulağa hoş gelen isminin ardında, Mağlubiyet’in Kibri’ni ve Kendine Acıma’yı gizler…
*Çürümenin kitabı, Metis Yayınları