Sanat kimdir?
Basit gözlemlerle anlaşılacaktır ki, insanın bağlı olduğu ahenk hangi seviyede ise o insanın düşünme seviyesi de aynı seviye çevresindedir. Bağlı olduğu ahenk, dolmuş şarkıları, gazino müziği seviyesinde olan insan dünyayı aynı seviyeden kavrayabilir.
Turgut Cansever
Sanat eseri varlık-kâinat tasavvurunun yapılana yansımasıdır. Eserini ortaya koyarken aldığı her karar sanatkârın varlık ve varlığın güçleri hakkındaki tasavvuruna göre şekillenir.
Bu özellikleri ile sanat din ve ahlak alanındadır… Biçim ve varlık tasavvurunun bütünlüğünün bilinci ile oluşan sorumluluk-tutarlılık duygusu ‘Beşer’i, ‘İnsan’a dönüştüren adımdır… Bu bakımdan mimarinin oluşturulması sırasında varlık sorunlarının hepsinin bütünlüğü ile göz önünde tutulması gerekir. Varlık yasaları ile varlığın güçlerinin bütünlüğü her şeyi var edip her şeyin var olmaya devam etmesini sağlar. Bu bütünlük varlığın güçlerinin ve yasalarının toplamından başka bir şeydir. Hepsinden daha büyük ve yücedir. Var olan her şeyin var olmaya devam etmesini sağlayan da O’dur.
İsmet Özel
İnsanın kendi seçtiği ahenk ile benimsediği düşünce arasında bir rabıta olduğu kabul edilebilir. Ahenk en bariz biçimiyle insanın musiki ile olan münasebetinden neşet eder. Itrı dinlemekten sıkılan bir adamın Süleymaniye mimarisinden tad alabileceğini mümkün sayamayız. Hafız Post’a yaklaşamamış olan birisi Doğu Medeniyeti’nin (daha da daraltalım; Osmanlı Medeniyetinin) övgüsünü yapıyorsa ne yaptığından habersiz bir kimsedir şüphesiz.
Basit gözlemlerle anlaşılacaktır ki, insanın bağlı olduğu ahenk hangi seviyede ise o insanın düşünme seviyesi de aynı seviye çevresindedir. Bağlı olduğu ahenk, dolmuş şarkıları, gazino müziği seviyesinde olan insan dünyayı aynı seviyeden kavrayabilir. Düşünüş ve kavrayış seviyesi bu müziği yaşatacak, bu müziği devam ettirebilecek kırattadır. Böyle birinin yüksek seviyeli düşünceleri ne anlaması ne de aktarması mümkün olabilir.
Yahya Kemal
Şadırvan avlusunun mimarisi, Türklük ve Müslümanlık iliklerine kadar geçmemiş olan bir mimar tarafından yapılamaz. Bu şadırvan avlusundaki sütun çerçevesi içinde halli-hamur olmuş bir ustanın eseridir… Aslında ustanın da mimarın da hükmü ne kadardır? Meçhul, ortada bir mimar millet vardır, o kadar. Mühtedi bir mimar da olsa ve kazârâ bu mimara cihan mimarı ünvânı verilmiş olsa, o ne kadar yersiz yakıştırmadır ki kendi şahsiyetini unutuyor, üslubunu yürütemiyor da sâhiblerinin arzûsuna uyuyor. Böyle mimar olmaz olsun; onun mimariye asla tesiri olamaz. Teknik ise mâlûm ve mütedâvil şeylerdir…
- Şunu bilmemiz lâzımdır: …Türklük bu şehrini imâr görmemiş hâli bir sâhada kurmadı; Şarki Roma İmparatorluğu gibi asırlarca Avrupa’nın yegâne medeniyeti olmuş ve şaşaasıyla bütün milletlerin gözlerini kamaştırmış bir devletin pâyitahtının hârabesi üzerine kurdu.
Bunun muzâaf bir kıymeti vardır. Eski Bizans harâbesi üstüne kurulan Türk İstanbul, selefinden bambaşka bir hüviyette idi ve yalnız kendini kuran milletin
milliyetini bir ifadesi idi ve Türklerin medeni kabiliyetleri çok üstün olmasaydı, bu virâne o kadar çabuk imar edilebilir mi idi?