Makyajın tarihi ya da Gertrude Bell'in aşırı ilginç hikayesi
Gertrude, 1868’de İngiltere’de kömür ve çelik işi ile uğraşan soylu bir ailenin bir ferdiolarak dünyaya gelmiştir. Filmde onu nasıl tanıtmışlar diye biraz izledi. Yaklaşık ilk yarımsaat “insan” Bell anlatılıyordu. Doğru değil miydi ya? Onların Stalin’i de, Hitler’i de ve dahanice zalimleri de önce insan değiller miydiler ya?
Bir Pazar sabahı mahmurluğu ile kahvaltıdan önce gazetesini eline aldı ve kanepeye uzandı. Sayfaları öylesine çevirirken yarım sayfa bir film ilanı gördü:
“Çöl Kraliçesi.” Başrolde pek sevdiği Nicole Kidman oynuyordu. “Bu kadının çevirdiği filmler de hep güzel oluyor” dedi.
Film şu cümlelerle tanıtılıyordu: “Sırayla gezgin, yazar, arkeolog, kâşif, kartograf ve yirminci yüzyılın başlarında İngiliz İmparatorluğu adına görev alan siyasi ataşe Gertrude Bell’in (Nicole Kidman) hikâyesinin anlatıldığı filmde aslında halktan biri olan Bell, modern Irak ve Ürdün devletlerinin kurulmasına ve bu devletlerin ilk kralları olan Kral Abdullah ile Kral Faysal’ın seçilmesine yardımcı olmuş, iktidar belirlemiş bir kadındır.”
Bizde var mıdır bilinmez ama sıradan bir İngiliz soylusu olarak çok iyi yetiştirildi. Altı farklı lisan öğrendi. Almanca, İtalyanca, Fransızca, Arapça, Farsça ve Türkçe bu öğrendikleri dillerdi.
Ve bir kez daha şu İngiliz gâvurunu takdir etti. Neredeyse kendisi bile etkilenecekti! Nicole Kidman gibi bir güzel ile izleyiciye sunulan filmde Ortadoğu’da bugün akan her gram kanın müsebbiplerinden biri olan Gertrude Bell tanıtılıyordu.
Gertrude, 1868’de İngiltere’de kömür ve çelik işi ile uğraşan soylu bir ailenin bir ferdi olarak dünyaya gelmiştir. Filmde onu nasıl tanıtmışlar diye biraz izledi. Yaklaşık ilk yarım saat “insan” Bell anlatılıyordu. Doğru değil miydi ya? Onların Stalin’i de, Hitler’i de ve daha nice zalimleri de önce insan değiller miydiler ya?
Bizde var mıdır bilinmez ama sıradan bir İngiliz soylusu olarak çok iyi yetiştirildi. Altı farklı lisan öğrendi. Almanca, İtalyanca, Fransızca, Arapça, Farsça ve Türkçe bu öğrendikleri dillerdi.
1889’da yaptığı İstanbul ziyareti bölge insanı ve bölge ile tanışıklığının başlangıcı oldu. Birinci Dünya Savaşı esnasında Fransa’da yaptığı Kızıl Haç görevi hariç, bir daha da kendini bu bölgeden çekip alamadı. Anadolu’yu, Mezopotamya’ya, Irak’ı, Ürdün’ü, Mısır’ı ve İran’ı karış karış gezdi. Bölgenin bütün aşiret yapılarını inceledi. Kim kimi sever, kim kime niye karşıdır öğrendi. Günü gelince de Gertrude’un bu değerli bilgileri sınırların belirlenmesinde kullanıldı.
Araplar ve diğer bölge aşiretleri hakkındaki araştırmalarından ve bu araştırmaların Türkler aleyhine sonuçlanmasından hareketle; sevgilisinin Çanakkale savaşlarında öldürülmesinin Gertrude Bell’in Türkler aleyhindeki faaliyetlerinin temel sebebi olduğu söylenmiş olmakla birlikte bunun böyle olup olmadığını bilmiyoruz. O zaman Lawrence ve ekibindeki diğer kişiler içinde farklı nefret hikâyeleri bulmamız gerekecektir.
Aslında ve galiba bu tür hikâyelerin Türkler aleyhindeki faaliyetlerin kaynaklarından biri olarak kabul edilmeye çalışılmasının temelinde; hangi gerekçelerle zengin, soylu, bir eli yağda, bir eli balda bir İngiliz kadınının bu güzel imkânları bırakıp, kalkıp gelip Ortadoğu çöllerinde, sıcak altında yıllarını geçirmesini anlayamamış olmak yatmaktadır.
- Bu arada kendince, bölge ile ilgili birçok meseleyi halletmiş olan güzel Gertrude’un, kendi meselelerini halledemediği için 1926’da Bağdat’ta intihar ederek hayatını sonlandırdığını da hatırladı.
Gertrud Bell’i düşünürken aklına Lawrence’in “Seven Pillars of Wisdom – Bilgeliğin Yedi Sütunu” isimli kitabı geldi. Bu kitap sosyal bilimlerle ilgili yapılan yüksek lisans programlarında zorunlu ders olarak okutulmalıydı.
Bell’in mensubu bulunduğu sosyal dokudan insanların yaptıklarını ve dayandıkları saikleri anlamak açısından önemli bir başucu kitabı olduğunu hatırladı. Sadece Lawrence’ın kitabına başlık olarak seçtiği “Bilgelik” kelimesinin bu işin neresinde olduğunu hala anlayamadığını da itiraf etti.
Başını tekrar televizyona çevirdi. Ortadoğu’da akan kan haberleri devam ediyordu…