Sıra size gelmeyecek mi sanırsınız
Yüzyıllardır, kara tenli insanların beyaz tenli insanlardan gördükleri zulümleri ipe dizselerdünyayı kaç kere dolaşır kim bilir? Afrika’dan Amerika’ya taşınan köle edilmiş siyahiinsanların taşındığı gemiler hakkında hiçbir yazı, kitap okudunuz mu? Okuyun da hayvanıbile taşımaya kıyamadığınız şartlarda binlerce insan nasıl taşınmış görün ve belki de ağlayın.
Dünyada, derler ki, yedi milyar civarında insan yaşarmış. Bu yedi milyar insan içinde; açlık ve susuzluk çeken, bir lokma ekmeğe muhtaç, kendisinin ve aile efradının karnını yeterince doyuracak kadar para kazanamayan, ailesi bölünmüş, yerinden sürgün edilmiş, ablukaya alınmış, babası, anası veya kardeşi öldürülmüş,
hapis yatan, kendisi veya en yakınları hasta olan, yaşadığı yer asgari sağlık ve hijyen şartlarını sağlamayan, insan yerine konmayan, sosyal hakları olmayan, bulunduğu bölgede bir şey yetişmeyen, bulunduğu yere damla yağmur düşmeyen, yaşadığı yer mümbit olan ama yararlanılmasına izin verilmeyen, eziyet ve işkenceye maruz kalan, aşağılanan, ikinci sınıf insan muamelesi gören, evi olmayan, evi olan ama bir göz odadan ibaret olan, evinde suyu, elektriği, yakacak sobası olmayan, sevdiklerinden ayrı yaşamak zorunda bırakılan, sokağı çamurdan ve hatta lağımdan geçilmeyen, yaşadığı mahallede, köyde, şehirde ve dahi memlekette asgari kişi haklarından yararlanamayan, çalışan ama hakkını alamayan veya zamanında alamayan ve burada saymayı unuttuğumuz daha nice haksızlık ve eksiklikler içindeki insan sayısı herhalde altı milyardan fazladır. FARKINDA MISINIZ, SİZ ONLARDAN DEĞİLSİNİZ.
İslam aleminde nice belde on yıllardır, türlü sebeplerden, “Çağdaş Batı Medeniyeti”nin acımasızlıklarına, haksızlıklarına, müdahalelerine maruz kalmaktadır.
Yüzyıllardır, kara tenli insanların beyaz tenli insanlardan gördükleri zulümleri ipe dizseler dünyayı kaç kere dolaşır kim bilir? Afrika’dan Amerika’ya taşınan köle edilmiş siyahi insanların taşındığı gemiler hakkında hiçbir yazı, kitap okudunuz mu? Okuyun da hayvanı bile taşımaya kıyamadığınız şartlarda binlerce insan nasıl taşınmış görün ve belki de ağlayın.
Hareket edemeyecekleri, ayakta dik duramayacakları, ihtiyaçlarını oldukları yere gidermek zorunda kaldıkları, iki lokma ekmekle ve havasız bir ortamda yaşamak zorunda bırakılan bu insanların bir kısmı menzile vardıklarında ölmüş oluyorlardı. Kalanlar da gözlerindeki sinmişlik ve içlerindeki nefretle köle olarak yaşamaya devam ediyorlardı. Bu insanlardan bir kısmı içinden çıktıkları topluma ihanet ederek, beyaz adama yakınlaşıp, daha fazla haklara sahip olmaya çalışıyor ve bazen bunu başarıyordu. Bazısı her zaman dik duruyor ve türlü eziyetlere maruz kalmaya devam ediyordu. Bu durum 1960’ların sonlarına kadar, giderek azalan haksızlıklarla, resmi olarak sürdü. SİZ ONLARDAN DA DEĞİLSİNİZ, DEĞİL Mİ?
Bugün, düşüncelerde olmakla birlikte, RESMİYETTE bir ayrım söz konusu değildir. Hatta Amerikalılar’a siyahi bir insanı başkan da seçtirdiler. Ama gördüğünüz gibi dünya en çok bu siyahi başkan zamanında zulümlere maruz kaldı. Dışı siyah, içi renksiz bu insan zamanında…
Rengi farklı insanlara yapılan kötülüklerden başka, inancı farklı insanlara yapılan kötülükler de dünyayı ve insanlığı yaralamıştır ve yaralamaya devam etmektedir.
İslam âlemi, özellikle Devlet-i Aliyye tarih sahnesinden çekildiğinden beridir türlü zulümlere uğramaktadır. Cezayir, Libya, Mısır, Filistin, Irak, Suriye, Azerbaycan, Bulgaristan, Bosna-Hersek, Keşmir, Doğu Türkistan ve ismini hatırlayamadığım nice belde on yıllardır, türlü sebeplerden, “Çağdaş Batı Medeniyeti”nin acımasızlıklarına, haksızlıklarına, müdahalelerine maruz kalmaktadır. Maalesef bu zulümler bu saydığım belde insanlarını; aç, susuz, evsiz, barksız, kolsuz, bacaksız, annesiz, babasız, vatansız ve topraksız bırakmaktadır.
- Siz, bu sıkıntıları çekmeyen ve SIRANIN KENDİSİNE HİÇ GELMEYECEĞİNİ SANARAK RAHAT VE HUZUR İÇİNDE YAŞAYAN KİTLE, sanıyor musunuz ki hep böyle rahat yaşayıp gideceksiniz?
Hangi sebeple olursa olsun; dünyanın herhangi bir yerinde çaresiz, savunmasız, kötü durumda bırakılan, aç-açık kalan, kolayca öldürülebilen insanların gerek kendilerini savunmak adına, gerekse kendilerini savunmaktan öte, on yıllardır kendilerine ve dünyaya zarar verenlere karşı haksız, hukuksuz yollara başvurmaları o kadar da zor değildir. Bu yolda teröre de, hırsızlığa da, kan akıtmaya da, can feda etmeye de hazır binlerce insan bulabilirsiniz. Çaresiz, ezilmiş, sindirilmiş insan ve hatta canlı her şeyi yapabilir. Marifet her şeyi değil gerekli ve yeterli olanı yapabilmekte değil midir?
Maide Suresi Sekizinci Ayet’te Rabbimiz buyuruyor ki;
“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. HERHANGİ BİR TOPLULUĞA DUYDUĞUNUZ KİN, SİZİ ADALETSİZ DAVRANMAYA İTMESİN. Adaletli olun; bu, takvaya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
Bütün haksızlığa uğrayan, yerinden yurdundan edilen, aç-açık bırakılan ve vurulan öldürülen insanlardan bir kısım olarak bu mücadelede bizi, bizleri düşman bilenlerden bir farkımız olacaktır ve olmalıdır. Adaletsizliğe, adaletsizlikle karşılık vermemek, kolay değildir ama zor da olsa, bizim vazifemizdir. Çünkü medeniyetimize, inancımıza yakışan budur. Haydi kalkın! Bugünden tezi yok, yaşanılır ve adaletin hâkim olacağı bir dünya için önce olanlara üzülelim, sonra olanların bizim de başımıza gelebileceğini düşünelim, daha sonra mazlumların halinden anlayıp, zora düşmüşe yardım edelim, davranın mücadele edelim ama hep adalet çerçevesinde kalarak… SIRA SİZE GELMEYECEK Mİ SANIRSINIZ?