Kepçe aldım yeğenim
Kul kısmının isyana en yakın hâli işte bu acılı gözyaşı seli içindeki hâlidir. Donmak üzere olan insanın nasıl uykusu gelirse ve kişi uyuyunca donup ölürse ağlayan kul için de şeytanın fısıltısı hazırdır. İsyan atına bindirmek insanı. İsyan ederse rahatlar gibi gösterir.
Önce isminden bahsetmek gerekir. İsmi “Tacet” normalde bu isim “Tacettin” olacak değil mi? Ama kimin hatası sebebiyle bilinmez ismi böylece yazılmış ve öylece kalmış dillerde.
İsmi böyle yarım kalınca Tacet yarım kalan ismine inat her işini tam yapmak gibi bir tabiata sahip olmuştu. Mesela halı sahada maç alırlar. Sahanın üzeri açıktır yağmur yağmaya başlar. Herkes içeri kaçar ama o inatla düz koşu yapar maçın süresini tamamlar. İnatçı mıdır? Evet, inatçıdır ama adam kıymeti bilir, yalana bulaşmaz, söz verdi mi tutar hasılı namuslu bir adam olduğu için inatçılığı pek göze gelmez.
Tacet yarım işleri bitire bitire inşaat mühendisliği okumaya başladı. Ama ailesi para gönderemiyordu. Mecburen burs kapılarını zorladı, bir gömleği beş sene giydi. Günde iki öğün yedi. Ders kitaplarını almayıp kütüphanelerde yaşadı.
Ankara’da çok vardır böyle tipler. Devletin yakasına yapışırlar emekli olana kadar devletin sırtından inmezler ama bu arada diğer işlerini de yürütürler.
Bir seferinde iyice daraldı. Paranın kendisi yoktu ama kokusu bile kalmamıştı. Ve amcasına gidip karnını doyurmayı ve beki biraz da harçlık almayı düşündü. Onurlu çocuktu ama yokluk, fakirlik zâdeliği bozar. Ne kadar asil olsan da ekmeğin önünde boyun bükersin. Tacet de öyle yaptı. Cebindeki son parayla amcasına gitti. Amcası babasının küçüğü idi. Müteahhitlik yapan bir devlet memuruydu. Ankara’da çok vardır böyle tipler. Devletin yakasına yapışırlar emekli olana kadar devletin sırtından inmezler ama bu arada diğer işlerini de yürütürler. Hatta işlerinin arasında memurluk yapar gibidirler. Amcanın adını vermek olmaz ama tipi Aydemir Akbaş’a benzer.
Neyse işte, Tacet gururuna yediremese de açlık belasından amcasının evine misafir oldu. Amcası çok konuşmuyordu. Susmak erkek kısmına karizma sağlar ama amcası sustukça karşısındakini kuşkulandıran bir kurnazlıkla susuyordu. Epeyce oturdular. Tacet açlığın verdiği kramplarla elindeki çayı yudumladı. Sadece çay gelmişti. Yanında başka bir şey olmadan aç karnına içilen çay kurşun gibi ağır olur da perişan eder adamı. Tacet de öyle perişan oldu. Amcası hiç konuşmadı. Yengesi hiç yanlarına gelmedi. Amcasının çocukları selam bile vermediler. Tacet çayı içti. Bulanan midesine hâkim olmaya çalışarak ben gideyim amca diyerek izin istedi. Amcası tamam yeğenim sen bilirsin dedi ve tam Tacet kapıdan çıkacakken “Yeğenim sarı kepçe aldım, iş makinesi biliyosun capon malı. Çok pahalı. Onun borcunu ödüyom da onun için sana harçlık veremiyom” dedi.
Tacet evden nasıl çıktı, nasıl derinden öğürmelerle o zehir zıkkım çayı kustu bilmiyor.
Hatırladığı tek şey capon malı sarı ve pahalı bir kepçe!
- Amcasına küfür edecekti ama ucu babasına dokunur diye etmedi. Amca ben senden ev parası, araba parası istemedim ki karnım açtı bir çorba ile doyardı, üç dört öğün karnımı doyuracak kadar harçlık yeterdi. Ne diyeyim amca ben açım, aç adamı sen görmezsin amma Allah görür, dedi.
Eve gitti. Yorganı kafasına çekti oda soğuk, yatak daha soğuktu yorgan altında hohlarsam ısınırım diye düşündü. Aç adamın nefesi kokar ya Tacet de kendi nefesinin kokusunu alınca ağlamaya başladı. Yol boyunca kendini sıkmıştı ama göz yaşları biraz inatçıdır ille de akmak isterler. Ağladı Tacet aç kalışına, soğuk odasına, yarım kalmış ismine ağladı. Kul kısmının isyana en yakın hâli işte bu acılı gözyaşı seli içindeki hâlidir. Donmak üzere olan insanın nasıl uykusu gelirse ve kişi uyuyunca donup ölürse ağlayan kul için de şeytanın fısıltısı hazırdır. İsyan atına bindirmek insanı. İsyan ederse rahatlar gibi gösterir.
Uyursan donarsın derler ya isyan edersen de ölürsün! Hayatın sona ermesi gibi ölmek değil kalbin ölmesidir ki daha beterdir. Ama Tacet hem akıllı hem de inatçı olduğundan, “...hem aç kalayım hem de günaha batayım yok öyle yağma hain şeytan!” dedi.
Tacet isyan etmeden uykuya vardığı için rüyasında ne nimetler sunuldu bize meçhul. Ama sabah içinde bir huzur vardı. O huzur fakülteyi bitirene kadar hiç eksilmedi. Sebepsiz can sıkıntısı olur da sebepsiz huzur olmaz mı? Bal gibi olur. Tacet huzur içinde fakülteyi tamamladı. Staj için gittiği şantiyelerde capon malı sarı kepçe olmamasına özen göstererek fakülteyi bitirdi. Son sınavları da verince bir hocası dedi ki oğlum asistan olarak fakültede kalmak ister misin? Şaşırdı ama hoşuna da gitti bu teklif. Ve düşündü Tacet; fakültede kalırsam sektörde çalışmama gerek kalmaz, az kazanırım ama şantiye tozundan ve en önemlisi capon malı sarı kepçe gürültüsünden uzak olur. Akademinin dedikodusu çok olur ama kapanırım odama ders çalışırım...
Asistan oldu Tacet. Az kazanırım diye düşünüyordu ama az kazandığı bereketli oldu. Karnı doydu. Ve bir gün bir kızla tanıştı. Kızdan hoşlandı. Laf döndü dolaştı kızın babasının ne iş yaptığına geldi. Kız dedi ki babam kepçe operatörüdür. Hani iş makinesi sarı japon malı kepçeleri kullanır bilir misiniz o kepçeleri? Ceryan çarpmış gibi oldu Tacet. “Bilirim...” dedi “...bilmez olayım... bilirim tabi...”