Kalk ve işe yarar bir şey yap
Yusuf da gençti. Zindana düşmüştü. Senden kırk kat daha derine. Hem de tam da heva ve heveslerine direndiği için zindana düşmüştü. Kötü olmaya direndi. Hakikatte yol almanın sancısını çekti. Onun en büyük özelliği rüyaları yorumlayabilmesi idi. Allah ona böylesine bir haslet vermişti. O, ona verilen bu hasleti kullanarak kendisine zindandan çıkmaya bir kurtuluş yolu açmış, bu hasleti ona bir şans kazandırmıştı. Peki, senin hasletin ne? Hiç aradın, keşfettin mi?
- Bildiğim her şey yoruldu benle
- Buraya kadar böyle gelmekle…
- İbrahim Tenekeci
Mütemadiyen işkilleniyorum hayattan. Var bir şey adını koyamadığım. El yordamı ile aradım bulamadım. “Olmak” fiilinin tüm çekimlerini yordum bende. Bir kitap var başucumda. Günlerce anlamını düşündüm. Çok düşündüm. Bulamadım. Belki beş yüz anlam yükledim ve sildim birbirinin üzerinden, izler bırakarak. Dolaştım, gezdim, keşfettim ve sustum. Yeknesak ebedi bir arz ve bir dilbaz, donanmanın ortasında. Dinlediğim öğütler bu savaş meydanında; bir değil, on da. Bu mevsim bir kasırga, bu mevsim hüzündür her daim... Bu mevsim senindir ya da sensindir; tüm sevinçleri alınmış. Sabahın seherinde sarsıldım ve sarardım. “Anlamak hatasına düşmüşüm” dedim bir parça. Uyandım ve dineldim bir müddet pencerenin kenarında. Defalarca tekrar ettim Mevlana’yı:
Kim meseleyi daha iyi anlamışsa onun benzi daha sarıdır.
Aklımı yitirene kadar soru sormuş ve cevap aramış olabilirim. Ya da sararana kadar
İyi insan kimdir ve zararları nelerdir? Hatta nedir ve neyden yapılmıştır? İyi bir insan olmak mı daha zordur yoksa iyi bir insan olarak yaşamak mı? Sordum ve sonra cevap aradım bir müddet. Çok karamsar yorumlara da rastladım bu konuda, çok ümit verici olanlarına da. En hatırımda kalan yorum ise; bir arkadaşımın “iyilik, kötülüğün anlık olmayışıdır” yorumu oldu. Bazen bende şunu söylüyorum kendi kendime: “Keşke bu kadar insan tanımış olmasaydım” ve ekliyorum : “Sizinle tanışmış olmaktan dolayı, gerçekten çok mutsuzum”... Bir keşke de; tanışmadan insanla, daha bolca gülmeye olsun. Ama “İyi olmak, kendi kötülüğünü de istememektir” dedi Zehra. O da haklıydı. Aslında ben iyi bir insan olabilmenin sanıldığı kadar zor olmadığını düşünenlerdenim. Sizi bir duvar dibine bir torba misali bıraksalar ya da bir odun olsanız ve hiç kımıldamasanız, ömrünüzün sonuna kadar orada öylece yaşasanız ve hiçbir kimse ile hiçbir şekilde bir temasınız olmasa; günün sonunda olay şuraya bağlanır: “Kimseye bir zararı yoktu”...
Yahut şu : “Kendi hâlinde biriydi”. Artık bir parça iyisinizdir yani. Esasen zor olan şey; iyi bir insan olarak yaşamakta. Bu yüzdendir ki bana göre “iyi olmaktan vazgeçmiş insan” vardır, kötü olmanın aksine. Tam olarak beni kahreden detayda budur aslında. Sosyal hayatınızda, iş yaşantınızda, ilişkilerinizde, sizi öylesine zorluyor, öylesine daraltıyorlar ki. Açıkça, net ve küstahça, talepleri sizin de kötü olmanız. Sizin bugüne kadar koruduğunuz her şey ile alay eder, aşağı görürler. Rüşvet vermediğiniz için işinizden, utanma duygunuz olduğu için ilişkilerinizden, gösterişsiz yaşadığınız için ise sosyal çevrenizden darbeler yersiniz. İtilir ya da atılırsınız en kuytuya. Dönüşmeden var olabilmek ise kimi zaman imkânsız hâle gelir.
- İmdi korkaram düşümden geri görem
- Gördüğüm düşten dahi kaygı yerem
- Siz varasız dümügesiz oyuna
- Korkarım kim Yusuf’uma kurt yöne.
- (Şeyyâd Hamza)
“Ama kuzumu... Benim kuzumu. Benim biricik körpe kuzumu, siz oyuna dalarsanız, korkarım ki kurtlar yer.” Sızım sızım sızlatmaz mı Yakub’un kaygısı? “Allah’ım benim zindanım çok karanlık” demekteyim zamansız ve bihaber Yusuflardan. İtildiğim kuyulara doluyor necis sesleri, faillerin. Nerede duysam tanırım. İşte yine o berbat tını. Rüzgâr, son bir kez canlandırmaya çalıştı dökülen ölmüş yaprakları. Son bir hışımla esti; son kez hevesle uçuştu inceden, ölüler... Peki; hangi hasletim beni yeniden doğuracak? İşte aradım ve buldum... Yusuf da gençti. Zindana düşmüştü. Senden kırk kat daha derine. Hem de tam da heva ve heveslerine direndiği için zindana düşmüştü. Kötü olmaya direndi. Hakikatte yol almanın sancısını çekti. Onun en büyük özelliği rüyaları yorumlayabilmesi idi. Allah ona böylesine bir haslet vermişti. O, ona verilen bu hasleti kullanarak kendisine zindandan çıkmaya bir kurtuluş yolu açmış, bu hasleti ona bir şans kazandırmıştı.
Peki, senin hasletin ne? Hiç aradın, keşfettin mi? “Onlardan (zindanda rüyalarını yorumladığı arkadaşlarından) kurtulacağını anladığı kimseye de dedi ki: ‘Efendinin yanında benden söz et. Ona suçsuz olduğumu söyle’.” Sana kendi zindanından çıkmana bir şans verecek olan hasletin ne? Neden tüm hayatın sürgündeymiş gibi geçti? Lal oldun, yittin de; yine de yeltenmedin kötüye. Sonra, kaç mevsim geçti konuşmayalı. Kalk ve işe yarar bir şeyler yap şimdi. Bil ki kaç zamandır düştüğün bu zindandan çıkışın, yine senin hasletlerine bağlıdır. Tabii hikâyeye farklı bir pencereden daha bakmalı:
Ama şeytan, efendisine anmayı ona unutturdu da (bu yüzden Yusuf) birkaç yıl daha zindan da kaldı.
Hz. Yusuf şayet zindandan kurtulması için Allah’a yalvarmış olsa idi zindandan daha erken kurtulacaktı. O ise efendiden yardım istemekle zindanda kalışını 7 yıl daha uzatmıştı.
İnsan zaman içerisinde unutulduğunu hisseder, yalnız olduğunu. Koşturur, koşturur… Çılgınlar gibi. Bu biraz da var olma çabasıdır. Sonrasında küser ve vazgeçer. Hayatın onu zorla bir yerlere sürüklediğini ve mecburi istikamet olaraktan o yöne doğru ilerlediğini düşünür. Hâlbuki o; kendi belirlediği rotada, kendi açtığı patika yolda, Dünya’nın dönüş istikametinde yuvarlanmaktadır. Kimi zaman iş ararken kimi zaman sosyal yaşamında yormuştur kendini. Denemediği yöntem, çevirmediği telefon numarası, ulaşmadığı önemli(!) kişi kalmamıştır. Ama belki yine şeytan, efendisine (o’nun umduğuna) dönüş yapmayı ona unutturmuştur da, bu yüzden o birkaç yıl daha kendi zindanında kalmıştır. Allah’tan um. Yalnızca Allah’tan iste. Neyi eksik yaptın ve kimden umdun? İyi insan olmak yetmez beyler. İyi insan olup, kötüyü kendine mazeret seçmek de. Çokmuş kötü insan! Pekâlâ.
- Kalk ve işe yarar bir şey yap. / Ezra Pound*