İbn Sina felsefesinin temelleri: En-Necat
En-Necat, eş-Şifa’daki konuların birçoğunu içermese de özellikle mantık, doğa bilimleri (tabii hikmet) ve metafizik konularına ilişkin kapsamlı bir yaklaşım sunar okurlarına. 22 kitaplık büyük bir eserin özeti şeklinde yazılması ise elbette içerdiği konuların tam olarak anlaşılmasını zorlaştıracak ölçüdedir. Buna karşın, İbn Sina’nın Tanrı-evren-insan arasındaki ilişkileri kavramlaştırma tarzını yeterince vazıh bir şekilde içerir.
Meşşailik, klasik dönem İslam felsefe geleneğinin ana akımı sayılabilir. Meşşailiğin merkezi figürü ise elbette İbn Sina’dır. Aristoteles ile Platon’un uzlaştırılması diyebileceğimiz bir felsefi meşreptir Meşşailik. İşin içine özellikle Plotinos, Proklos gibi Neo-Platoncu felsefenin temsilcilerinin etkilerinin de girmesiyle İslam dünyasında son derece özgün yansımalara ulaşan bir zenginliğe işaretle Meşşailik farklı isimlerde farklı meşreplere de işaret eder.
El-Kindi, İhvan-ı Safa, Ebubekir Zekeriya Razi, Farabi, Amiri gibi kendisinden önce gelen düşünürlerden edindiklerini kendine has bir üslup, cehd ve düşünme şekliyle işleyen; kendisinden sonra gelen gerek Gazzali, Şehristani, Fahreddin Razi, Sühreverdi, İbn Rüşd gibi eleştirmenleri, gerekse Nasır-ı Tusi, İbn Bacce gibi destekçileri üzerindeki etkileriyle de İslam dünyasında 18. yüzyıla kadar süren bir metafizik dünya resmi ortaya koyabilmiştir gelenekteki anılma şekliyle Şeyhur’reis, yani İbn Sina. 18 yaşındayken bilinen tüm ilimlere vakıf olduğu rivayet edilen İbn Sina’nın hem hekim, hem vezir hem de bir filozof olarak sürdüğü hayatı boyunca kaleme aldığı toplam eser sayısı bile dudak uçuklatmaya yetecek miktardadır: 17’si sadece tıp alanına mahsus 160 küsur kitap.
Bu 160 küsur kitap arasında elbette en başta sayılması gerekeni elbette yirmi iki kitaba ulaşan devasa ansiklopedi olan es-Sifa’dır. Şeyhurreis’in es-Sifa’dan sonra kaleme aldığı en-Necat ise büyük ölçüde es-Sifa’nın bizzat müellif tarafından yapılmış bir özeti gibi durur. es-Sifa’nın mukaddimesinde her ne kadar İbn Sina doğrudan Aristo felsefesini ele aldığını söylese de birçok yorumcu bu eserde İbn Sina’nın kendine has fikirlerini serdetmekten çekinmediğini de işaret eder. Hatta bu fikirler, birçok zaman Aristocu düşünceye değerli sayılabilecek tamamlayıcı boyutlar katar. Aristo gibi İbn Sina da varlık olarak varlığı soruşturan özel bir ilmi, metafiziği felsefi sisteminin merkezi olarak seçmiştir. Daha doğrusu, Şeyhurreis’imize göre, varlık manevi ise metafiziğin, maddi ise fiziğin, zihinsel ise mantığın konusudur. Düşünce dışında bir varlığın olmayacağını öne süren İbn Sina’nın böylelikle mantık ile metafiziği birbirine bağladığını ve mantıktan metafiziği çıkarsamanın yolunu da açtığını söylemek elbette mümkündür.
En-Necat, eş-Şifa’daki konuların birçoğunu içermese de özellikle mantık, doğa bilimleri (tabii hikmet) ve metafizik konularına ilişkin kapsamlı bir yaklaşım sunar okurlarına.
Roger Bacon’dan Duns Scotus’a, Ortaçağ Avrupa’sının en büyük filozofu Thomas Aquinas’tan Saint Anselme’e, hemen hemen bütün Latin skolastikçilere kadar birçok tanınmış filozofa, hatta Descartes, Leibniz ve Kant’a dek uzayan bir etki tarihi vardır İbn Sina’nın felsefi sisteminin, gerek varlık gerekse bilgi kavrayışıyla. Kimileyin 20. yüzyılın bazı filozofları, sözgelimi Martin Heidegger, önemsizleştirmeye çalışsa da Latin İbn Sinacılığının ve İbn Sina’nın felsefe sisteminin kaynaklık ettiği etki tarihinin, üstü son derece küllenmiş bir şekilde bugün de korunduğunu söylemek gerekli. en-Necat, es-Sifa’daki konuların birçoğunu içermese de özellikle mantık, doğa bilimleri (tabii hikmet) ve metafizik konularına ilişkin kapsamlı bir yaklaşım sunar okurlarına.
22 kitaplık büyük bir eserin özeti şeklinde yazılması ise elbette içerdiği konuların tam olarak anlaşılmasını zorlaştıracak ölçüdedir. Buna karşın, İbn Sina’nın Tanrı-evren-insan arasındaki ilişkileri kavramlaştırma tarzını yeterince vazıh bir şekilde içerir. “Zorunlu varlık, ilk müsebbib” ispatları kadar bir ve çok, sudur nazariyelerine de yer verir eserinde İbn Sina. en-Necat’ı, kendi ifadesiyle “avamdan ayrılıp seçkinlere katılmayı tercih edenler” için kaleme aldığını da sarahaten belirtmeyi ihmal etmez. en-Necat, Şeyhurreis’imizin felsefi sisteminin ana bileşenlerini kardeşleriyle paylaşmaktan çekinmediği bir kitaptır çünkü.
(En-Necat: Felsefenin Temel Konuları, Ibn Sina, çev. Kübra Senel, Dergâh, 2018)
Kebikeç
Fahreddin Razi'nin İbn Sina'ya bakışı
Gazzali sonrası kelamın felsefileşmesi sürecinin en önemli isimlerindne biridir Fahreddin Razi. Onun İbn Sina yorumu ve dahası eleştirisi kelamın felsefileşmesi sürecinin belki ana duraklarından biri sayılır. Tefsirden kelama, fıkıhtan dinler tarihine, dil bilimlerinden mantığa, fizikten metafiziğe, ahlâktan siyasete, psikolojiden tıbba, astronomiden astrolojiye onlarca eseri olan Fahreddin Razi’nin İbn Sina’yı nasıl anladığından, eleştirdiğinden ve yorumladığından hareketle felsefi yönünü aydınlatan kitap hem kelamın felsefileşmesi sürecinin bu önemli durağına kuvvetli bir ışık düşürüyor hem de geleneğimizde daha çok müfessir ve kelamcı özellikleriyle tanınan Razi’nin felsefi çalışmalarını aydınlatıyor.
(Fahreddin er-Razi’nin Ibn Sina Yorumu ve Elestirisi, Esref Altas, Iz, 2016)
İbn Sina ve "zorunlu varlık"ın kavranışı
Aristoteles’in yaklaşımıyla “varlığı varlık olması bakımından” konu edinen metafizik bir ve çok, tümel ve tikel, zorunlu ve mümkün gibi birçok kavram ve tasarımı da bağrında barındıran bir “ontoloji” olarak kavranabilir. Özellikle İbn Sina’nın yaklaşımında varlık konusunun zorunlu-mümkün kavramları açısından araştırılması, hem varlık hem de zorunlu kavramlarının insan aklında “önsel” oluşundan hareket ediyor ve bir “zorunlu varlık” analizinde karar kılar.
İlhan Kutluer, kitabında, İbn Sina ontolojisinin bu anahtar kavramını Tanrı ve O’nun âlemle ilişkisi bağlamında ele alarak onun felsefesini yeniden yorumlamaya ve “zorunluluk” kavramı etrafındaki geleneksel tartışmaları daha belirgin kılmaya uğraşıyor.
(İbn Sina Ontolojisinde Zorunlu Varlık, İlhan Kutluer, İz, 2002)
- İbn Sina'nın felsefi sistemini anlamak
- İbn Sina’nın âlem ve insana dair bütüncül bir resim ortaya koyan felsefi sisteminin, hem muhteva hem de yöntem açısından İslam felsefesinin zirvesini teşkil ettiği söylenebilir. Onun felsefi etkileri İslam dünyasında 18. yüzyıla kadar sürerken Avrupa’da da “Latin İbn Sinacılığı”nın Aquinalı Thomas’a kadar derin bir etki tarihi keşfedilebilir. İbn Sina’nın felsefi sistemine dönük olarak Dimitri Gutas’ın yazdığı önemli birçok makalenin Türkçe tercümelerini biraraya getiren kitap İbn Sina’yı merkeze alarak İslam felsefesi mirasının daha sağlıklı ve doğru bir şekilde nasıl değerlendirilmesi gerektiğine dair özgün nitelikli ve ufuk açıcı görüşler ortaya koyuyor.
- (Ibn Sina’nın Mirası, Dimitri Gutas, çev. M. Cüneyt Kaya, Klasik, 2010)
Felsefi dilimiz nasıl teşekkül etti?
İbn Sina’nın felsefesinde varlık düşünce düşüncesinin tuttuğu yer onun Ortaçağ Avrupa’sına olan etkilerini de ortaya koyma bakımından en az bilgi teorisi kadar önemlidir.
İbn Sina felsefesi alanında uzman olduğu söylenebilecek Fransız oryantalist Prof. Dr. Anne-Marie Goichon’un üç önemli konferansını içeren bir kitap. Konferanslar haricinde kitabın Fransızca ikinci baskısına müellifin yazdığı giriş yazısını da çevirmiş Türkçeye İsmail Yakıt Hoca.
Kitapta en ilgi çekici, bölüm ise İslam felsefesinin teknik terimlerinin teşekkülünü irdeleyen ikinci bölüm. Goichon ayrıca Latin İbn Sinacılığını da ayrıntılı bir şekilde tartışıyor.
(Ibn Sina Felsefesi ve Ortaçag Avrupasına Etkileri, çev. Ismail Yakıt, Ötüken, 1993)