Klasik Arap şiirinin şaheserleri: Muallakat-ı Seba

Şairleri Arap Yarımadası'ndaki farklı kabilelerden olmalarına karşın zamanımıza kadar gelen muallakaların hepsindeki ortak dilin, fasih Arapça olduğu söylenebilir.
Şairleri Arap Yarımadası'ndaki farklı kabilelerden olmalarına karşın zamanımıza kadar gelen muallakaların hepsindeki ortak dilin, fasih Arapça olduğu söylenebilir.

Kimi araştırmacılar birtakım isim değişiklikleri de yaparak Muallakat şairlerinin sayısını sekize, kimi dokuza, kimileri de on ya da on bire çıkarır. Ancak kesin olan şey, Muallakat şairleri arasında en eski olanın yedinci asrın ilk yarısında yaşayan İmrülkays olmasına ve diğerlerinin asrın ikinci yarısında yaşamalarına karşın aralarında sadece Lebid bin Rebia'nın Müslüman oluşudur. Hz. Peygamber'in de Lebid bin Rebia'nın muallakasını sevdiği de mervidir.

İster klasik olsun ister modern Arap şiiri ya da Arap edebiyatı dendiğinde akla ilk gelen Muallakat-ı Seb'a olur. "Muallakat", Cahiliye Dönemi'nde yaygın bir göreneğe dayalı olarak Arap Yarımadası'nın çeşitli yörelerinde kurulan Ukaz vb. panayırlarda düzenlenen şiir yarışmalarında, eleştiri süzgecinden geçirilerek seçilen ve keten bezinden yapılmış tomarlara altın suyu ile yazılarak Kâbe duvarına asılan şiirlere verilen isimken ‘Seb'a' da onların sayısını gösterir. "Yedi şiir"in şairi olarak şu isimler zikredilir genellikle: İmrülkays b. Hucr, Tarafe b. Abd, Haris b. Hillize, Amr b. Külsum, Züheyr b. Ebu Sülma, Antere ve Lebid b. Rebia.

Kimi araştırmacılar birtakım isim değişiklikleri de yaparak Muallakat şairlerinin sayısını sekize, kimi dokuza, kimileri de on ya da on bire çıkarır. Ancak kesin olan şey, Muallakat şairleri arasında en eski olanın yedinci asrın ilk yarısında yaşayan İmrülkays olmasına ve diğerlerinin asrın ikinci yarısında yaşamalarına karşın aralarında sadece Lebid bin Rebia'nın Müslüman oluşudur. Hz. Peygamber'in de Lebid bin Rebia'nın muallakasını sevdiği de mervidir.

 Muallakat metinlerinden tarihsel olaylara ilişkin bilgiler de edinmek mümkündür.
Muallakat metinlerinden tarihsel olaylara ilişkin bilgiler de edinmek mümkündür.

Her muallaka tamamen kaside tarzında söylenmiştir. Altmış ile yüz beyit arasında değişen beyit sayısına sahip kasidelerde ayrıca her beyitte aynı kafiyenin kullanılması dikkat çeker. İlk beyitteki kafiye düzeni genellikle "musarra" adıyla bilinir. Her kaside, sevgilinin hatırasını yad ediş ile başlayıp şairin atı veya devesi, çöl hayvanları, çöldeki olaylar ve bedevi hayatından kesitlerin tasviriyle sürer. Kasidelerin tasvir bölümü onların en uzun süren kısmıdır belki de. Tasvir bölümünü methiye ve fahriye bölümleri izler ve kaside sona erer.

Amr b. Külsüm'ün muallakasının ilk sekiz beyti işret eğlencesiyle ilgilidir ve ana gövdeden bu özelliğiyle ayrılır. Kasideye sevgilinin hatırasının yad edildiği bir bölümle başlamanın da mucidi olarak İmrülkays görülür. Muallakat metinlerinden tarihsel olaylara ilişkin bilgiler de edinmek mümkündür. Şairleri Arap Yarımadası'ndaki farklı kabilelerden olmalarına karşın zamanımıza kadar gelen muallakaların hepsindeki ortak dilin, fasih Arapça olduğu söylenebilir. Bu muallakalarda kabilelere özgü lehçelere ait kelimeler ve ifade özelliklerini bulmak imkânsızdır. Ne İmrülkays'ın kasidesinde, ne Lebid bin Rebia'nınkinde, ne de diğerlerinde...

Muallakalar ve şairler

Bu yedi şairin arasında belki en dikkat çekici olanları İmrülkays ile Lebid bin Rebia olsa gerektir. İmam Şâfii'nin "büyük bir şair" olarak nitelediği Lebid çok uzun bir ömür sürmesi (bazı tahminlere göre 550-570 yılları arasında doğar ve 660 veya 661 yılında Kufe'de vefat eder) ile de dikkat çekerken, Müslüman olmazdan önce Hz. Peygamber'in kalplerini İslam'a ısındırmak amacıyla zekât verdiği kimseler arasında yer almıştır. Kendisini İmrülkays ve Tarafe'den sonra üçüncü büyük şair addeden Lebid bin Rebia'nın Hz. Peygamber'in de takdirini kazanmış "İyi biliniz ki Allah'tan başka her şey batıldır, her nimet de şüphesiz zevale mahkûmdur" beyti meşhurdur. Bu beyitle ilgili olarak Hz. Peygamber'in "Hiçbir şairin ağzından bundan daha doğru bir söz çıkmadı" dediği mervidir. Lebid'in Cahiliye Dönemi'ne ait şiirlerinin birçoğunda garip kelimelerle örülü sert bir üslup kullanarak kendisini, kabilesini, atalarını ve ailesini yiğitlik ve cömertlikle övüp devesine, çöle ve çöl hayvanlarına, içki ve av tasvirlerine yer verdiği görülür.

Müslüman olduktan sonra yazdığı şiirlerde ise İslâm'ın ve Kur'an'ın etkisiyle üslubunun yumuşadığı fark edilir ve bu şiirlerde takva, salih amel, ölüm, ahiret hazırlığı, dünyanın faniliği gibi mev‘iza ve hikemiyat ağırlıklı temalara yer verilir. Lebid'in yıldırım isabetiyle ölen kardeşi Erbed için yazdığı mersiye onun en güzel şiirleri arasında addedilir. Onun muallakasını bedevî şairlerin şiirleri arasındaki en iyisi sayar ünlü oryantalist Theodor Nöldeke. Seksen sekiz veya seksen dokuz beyitlik kasideyi Lebid, belli bir olay veya sebebe bağlı olarak değil kendi duygularını dile getirmek için nazmeder.

Amr b. Külsüm'ün muallakasının ilk sekiz beyti işret eğlencesiyle ilgilidir ve ana gövdeden bu özelliğiyle ayrılır. Kasideye sevgilinin hatırasının yad edildiği bir bölümle başlamanın da mucidi olarak İmrülkays görülür.

Klasik kaynaklara göre muallakasını irticalen söyleyen Haris bin Hillize'nin şiirlerinden sadece muallakası ve bazı beyit ve parçalar günümüze kadar ulaşmıştır. Onun muallakasını Muallakat-ı Seba arasına dâhil etme noktasında Nöldeke'den kaynaklı birtakım tereddütler varsa da modern araştırmacıların düşünülüp hazırlanarak nazmedilmiş saydığı bu muallaka, birçok edebi sanat ve ince tasvirin yanı sıra nadiren kullanılan garip birçok kelime de içerir.


Fahriye tarzında, şiirini darbımesele dönüştüren bir yeteneği, oymağının kahramanlık ve erdemlerini aktardığı üslubunda sergiler. En ilginci ise şairin bu muallakayı 135 yaşında iken söylediğinin rivayet edilişidir. Bir başka muallaka şairi ise Cahiliye Devri'nde melez olmaları sebebiyle kendilerine "Ağribetü'l-Arab" (Arap kargaları) denilen ve kahramanlıklarıyla ün salan üç siyah köleden biri olan Antere'dir. Muallakasını annesinin siyahlığıyla dalga geçerek kendisinin de şiir söylemesini bilmediğini ileri süren birine karşı nazmettiği rivayeti bulunur. Güzelliği sebebiyle "el-Müzehhebe" unvanı ile de anılan muallaka, baştan sona gazel ve hamasi beyitlerden oluşur.

  • Seksen altı beyitten mürettep kasidenin ilk yarısında aşk ve sevda hatıralarını, ikinci yarısında ise cesaretini, kahramanlığını, cömertliğini ve iffetini dile getiren Antere'nin muallakası, kâmil bahrindedir. Antere'nin epey ileri bir yaşta kabilesiyle bir başka kabile arasında çıkan bir savaşta savaşırken öldürüldüğünü de belirtelim.

(Yedi Askı-Mu'allakat-ı Seb'a, çev. Şerafeddin Yaltkaya, Büyüyenay yayınları, 2018)

Kebikeç

Arap literatürünün ders kitabı hâli

Arap literatürünün ders kitabı hâli.
Arap literatürünün ders kitabı hâli.

Ünlü oryantalist Ignaz Goldziher'ın bu kitabı yazarken taşıdığı amaç sadece Bosna-Hersek'teki Müslüman okulları için bir ders kitabı hazırlamak iken, kitap İngiliz Hint arkeoloji uzmanı Sir Aurel Stein tarafından Hindistan'daki Müslüman okulları için de uygun görülmesiyle neredeyse bir klasik hâline dönüştü. Din ve milliyet farkı gözetmeksizin Arapça ve Arap halkları üzerine çalışma yapan hemen herkese hitap eden içeriğiyle kitap alanında özlü ve kullanışlı bir eser. Eserin çevirisini yapan Rahmi Er ile Azmi Yüksel'in de okunurluluğu artırmak için azami gayreti sarf ettiklerini belirtelim.

(Klasik Arap Literatürü, Ignaz Goldziher, çev. Azmi Yüksel-Rahmi Er, Vadi yayınları, 1993)

Cahiliye edebiyatının bütün yönleri

Arap Edebiyatı Tarihi 1 Cahiliye Dönemi, Kenan Demirayak, Fenomen yayıncılık, 2008
Arap Edebiyatı Tarihi 1 Cahiliye Dönemi, Kenan Demirayak, Fenomen yayıncılık, 2008

İslam öncesi Arap Yarımadası'nın tarihi, siyasi, sosyal, dinî ve kültürel ortamını ve Cahiliye toplumunun günlük hayatının vazgeçilmez bir unsuru olan şiiri; bütün özellikleri, konu ve temalarıyla birlikte ele alıp işleyen ve her şiir türünü örneklendirilerek Türkçeye aktaran bir eser. Ayrıca Cahiliye Dönemi'nde Araplarca şiirden sonra önemli olarak görülen hitabet, vasiyet, atasözleri, hikmetli sözler ve kâhinlerin secili sözleri gibi nesir unsurlarını da inceleyen yazarlar, Cahiliye Dönemi'yle ilgili çok önemli bir kitaba imza atmış bulunuyorlar.

(Arap Edebiyatı Tarihi 1 Cahiliye Dönemi, Kenan Demirayak, Fenomen yayıncılık, 2008)

Hakikate Lebid'in Muallakası'ndan bakmak

Eserin "hakikat" sorununu şiir bağlamında irdelerken Fransız şiirinin önemli ismi Stephane Mallarme ile Muallakat-ı Seba şairi Lebid bin Rebia mukayesesine sıklıkla başvurduğunu görürüz.
Eserin "hakikat" sorununu şiir bağlamında irdelerken Fransız şiirinin önemli ismi Stephane Mallarme ile Muallakat-ı Seba şairi Lebid bin Rebia mukayesesine sıklıkla başvurduğunu görürüz.

Estetiği felsefenin bir alt disiplini olarak ele almayan Alain Badiou'nun kitabında özellikle "hakikat" sorununu şiir bağlamında irdelerken Fransız şiirinin önemli ismi Stephane Mallarme ile Muallakat-ı Seba şairi Lebid bin Rebia mukayesesine sıklıkla başvurduğunu görürüz. Lebid'in "tercihlerimizin efendisi" olarak nitelediği hakikat anlayışını "aşkın" bir hakikat olarak gören Badiou'nun buna karşın daha kendisine özgü bir hakikat anlayışını Mallarme'dan derlediğini de kaydedelim.

(Başka Bir Estetik, Alain Badiou, çev. Tuncay Birkan, Metis yayınları, 2010)