Her şey her yerde

Dünya gerçekte düzdür ve bir kaplumbağanın sırtında durur.
Dünya gerçekte düzdür ve bir kaplumbağanın sırtında durur.

Yıllar sonra yeniden düşündüğümde, onu, olmak ve ölmek arasında, görkemli bir yolcu gibi çağa aykırı giden bir uyruksuz olarak görüyorum. Allah’ı, hayatı ve özgürlüğü yadsıyan her mekanizmayı yadsımak.Tereddütsüz, gerçeğin en tahammülsüz noktasında ve ancak sayıklarken söylenebilecek sözler içinde. Arthur Rimbaud.

Zenzibar olasılığı

“Gelecek ay büyük olasılıkla Zenzibar’a kaçacağım”

Böyle yazıyor mektubunda Rimbaud. Mektuplar devam ettikçe, Zenzibar’ın yerini Çin alıyor, Hindistan alıyor, Panama alıyor.

İki kelime ise sabit kalıyor. Kaçacağım ve olasılıkla. Kaçıyor ve geriye olasılıklarını takip edebildiğimiz bir hayat bırakıyor. Müslüman olma ve Müslüman ölme olasılığının beni ne kadar heyecanlandırdığını hatırlıyorum. Çünkü bu dünyadaki nadir güzelliklerdendir; yeni doğmuş bir kuzu, yeni Müslüman olmuş bir insan. Harrar’da geçirdiği günler hakkında tahminler, ufak ipuçları ve yine olasılıklar, olasılıklar…

Yol boyunca sanki o kırmızı fes bir yerlerde savruluyormuşçasına gözlerimle taradım asfaltı. Tutup yakalamak ve dur demek için bu bitmez hikâyeye. Çünkü nice zamandır doğan güneş kan portakalı…


Yıllar sonra yeniden düşündüğümde, onu, olmak ve ölmek arasında, görkemli bir yolcu gibi çağa aykırı giden bir uyruksuz olarak görüyorum. Allah’ı, hayatı ve özgürlüğü yadsıyan her mekanizmayı yadsımak. Tereddütsüz, gerçeğin en tahammülsüz noktasında ve ancak sayıklarken söylenebilecek sözler içinde. Arthur Rimbaud. Fransa’daki annesine ve ablasına değil, hayır, onun yakınına sokulabilecek cesarette olan herkese bıraktığı gerçek şuydu; bütün olasılıklar tükendiğinde, konuşmak ve anlatmak çatırdayıp param parça hale geldiğinde ve bu ruh bu çağa uymaz, bu ip bu iğneye geçmez olduğunda, şiirin topraklarına girmişsindir. Orada tehlikeli, orada uçsuz bucaksız düzlüklere aç gibi bakan atlı bir süvari, orada herkes ve her şey dururken hareket eden bir gölge, orada en uç noktada. Arthur Rimbaud.

Geri döndü ve bir süre daha yaşadı.

Kaplumbağa ve kare kaplumbağa

- Dünya gerçekte düzdür ve bir kaplumbağanın sırtında durur.

- Peki kaplumbağa neyin üzerinde durur?

- En aşağı kadar hep kaplumbağalar var işte!

Serçe uçuşu kadar

Bir kış gecesi hayal et. Ettin mi? Şimdi de taştan duvarlarının koruduğu sıcak bir ev hayal et. Hayır, gözlerini açma. O evde bir ziyafet veriliyor. Şölen var. Uzun bir masa büyük salonda kurulmuş. Üzerinde türlü yiyecekler var. Neşe, tavandan sarkan bir avize gibi geceyi aydınlatmış. Canlandı mı gözünde? Peki. İçerisi çok sıcak. Her iki taraftan da birer pencere açılmış. Şölen gecesi hiç bitmeyecek gibi canlı. Sonra içeri aniden bir serçe girer açık pencereden. Bütün davetliler onu sadece bir an görürler. Hızla açık olan diğer pencereden çıkar ve gider.


Şölen gecesi hiç bitmeyecek gibi canlı.
Şölen gecesi hiç bitmeyecek gibi canlı.

İnsanın hayatı da bu serçenin o odaya girip çıkması kadar işte.

  • Şimdi gözlerini açabilirsin. Geldik.
  • Çok sıkılmış metalik bir kadın sesi çınladı sonra kulaklarımda:
  • “Lütfen uçak tamamen durana kadar yerinizden kalkmayın…”

Dinar yolu

Dinar’dan Antalya’ya giden yolda bir minibüsteyim. Yıllar önce İtalyanlar işletirmiş bu hattı. Yol değişmiştir belki ama yolun hatırası aynı. Mehmet Akif ve oğlu, sarhoş bir İtalyan’ın kullandığı yük kamyonunda Antalya’ya doğru son sürat gidiyorlar. Rüzgâr, Burdur mebusunun alev alev yanan yüzüne çarpıp yön değiştiriyor.

Arthur Rimbaud
Arthur Rimbaud

Tam o anda kırmızı bir fes havalanıp yola savruluyor. Akif, öfkeyle İtalyan şoföre durmasını söylüyor. Kamyon son sürat gitmeye devam ediyor. Akif durmasını söylüyor kamyon hala gidiyor. Ve sonunda omuzlarından yakalayıp sarsıyor sarhoş şoförü. Dur artık. Oğul, kamyondan atlıyor ve fesi bulmak için geriye doğru koşuyor. Nihayet yol bitecek, şair şehre varacak ve tam ciğerinden gelerek dur diyecek. Portakal ağaçlarının altında bir istiklal rüyası.


Yol boyunca sanki o kırmızı fes bir yerlerde savruluyormuşçasına gözlerimle taradım asfaltı. Tutup yakalamak ve dur demek için bu bitmez hikâyeye. Çünkü nice zamandır doğan güneş kan portakalı…