‘Ekonomi kötü’ de sen çok mu iyisin Emin Çapa?
Hitler’inpropaganda bakanı Goobbels ölmeyi hak ediyordu değil mi? Ama Werner von Braun hak etmiyordu. Neden? İkisi de kendi alanlarında Hitler’in en güvenilir ve başarılı adamlarıydı halbuki. Nedenini ben söyleyeyim sana; ikincisi senin saplantılı ilerleme ve gelişme fikrine hizmet edebilirdi. O yüzden kolaylıkla Amerikan vatandaşı olabildi. Sonra o çok övündüğün uzay mekiğini yaptı. Ama ihtimal haberin bile yok nasılsa. Kafa rahat, ekonomi berbat, Tayyip kötü. Mis.
Emin Çapa, bir ekonomist. Hakaret etmek için söylemiyorum bunu. Yoksa gazeteci olduğunu biliyorum elbette.
Güzel konuşuyor Emin Çapa. Dinleyicilerini etkisi altına alan fiyakalı nutuklar atıyor. Söylediklerine inandığını, dinleyenlerini inandırmasından anlıyoruz. Bu açık. Ekonomi büyüsün, ülke zenginleşsin, bilimde süper olalım gibi şeyleri içtenlikle savunuyor. Güzel bu. Sadece ekonomi değil, astronomi bile biliyor. İlgilerinin geniş oylumlu olması, tercih edilmesinin asıl sebebi elbette… Pek çok şeyden bahsediyor. Ekonomiden, ekonomi başlıklarından, eğitimden, demokrasiden, bir ülke nasıl büyür sorusunun cevaplarından, marjinal faydanın kendisinden de. Vicdandan bile bahsediyor hatta. Düşünün artık. Ekonomiden bahsederken ‘faiz’den hiç bahsetmemeyi başarıyor ama. Faiz mi? Yoksa ekonominin gereği mi? O kadar olur mu, kızmayalım mı? Peki.
Emin Çapa, virüs girmiş bir vücut aslında. İlerleme fikriyle kafasını bozmuş. Zenginleşmek, daha çok zenginleşmek, çok daha zenginleşmek temel ülküsü olmuş. Teknoloji, olmazsa olmaz tabi.
Pek çok şeyden bahsediyor. Ekonomiden, ekonomi başlıklarından, eğitimden, demokrasiden, bir ülke nasıl büyür sorusunun cevaplarından, marjinal faydanın kendisinden de. Vicdandan bile bahsediyor hatta.
‘Biz niye geriyiz’ sorusunu soruyor ısrarla. Rakamlar veriyor. Dünya ülkeleri ve gelişmişlik endeksine vuruyor bizi. OECD raporlarına bakıyor. Rakamlara, rakamlara ve daha çok rakamlara bakıyor. Sonra gelişmiş ülkelere, İsviçre’ye ve Kanada’ya bakıyor, sonra dönüp tekrar rakamlara… Uzaydan ve uydulardan, nobelden ve ödüllerden söz ediyor. Newton’u bir anlatışı var mesela, Newton’u seven biri olarak beni bile soğuttu. O kadar. Modern optiğin mucidi diyor, tartışmasız diyor, bütün insanlık tarihinin en büyük bilim insanıdır diyor. ‘Tartışmasız’ deyince diktatör olmuyor tabi Çapa. Bilimsel de olmuyor ama burada bilimsellik aramıyoruz nihayetinde. Sonuçta gazeteci. Bilim insanı değil. Ben gazeteci değilim. Bilim insanı bile değilim. Ama insanım.
Nereden anlıyorum bunu? Çünkü sadece ‘modern optik’ değil, ‘klasik optik’ de ilgiye değer bir şey benim için. İnsanlığın ortak birikimi ve üretimi olan ‘bilgi’yi sapkın bir ideolojik ayrıştırmaya tabi tutmuyorum. Ama hepsinden önce ‘bilgi’nin ne olduğu sorusu önemli bir soru benim için. Hatta ‘ne işe yarar’ sorusu bile. İnsanım, çünkü ilerleme fikrine hastalıklı bir saplantıyla bakmıyorum. Emin Çapa bunu yapıyor. Zenginleşmenin maliyetini umursamıyor bile.
Bakın yanlış anlaşılmak istemem. Şunu biliyorum; parayla saadet olur. Teknolojiyle mutluluk, ilerlemeyle zenginlik, daha çok zenginleşmekle rahat hayat mümkün yani… Eğer istediğimiz buysa gerçekten. Gerçekten hedefimiz ‘rahat bir hayat’sa bu mümkün. Gereklerini yaparsınız ve elinizi sıcak sudan soğuk suya sokmazsınız. Çok ama çok kaba bir sualle Emin Çapa’ya seslenmek isterim. Gelişmiş ülke endekslerine bakalım Emin. En üst sıralardaki ülkelere de bakalım. Birini seçelim. Türkiye’nin öyle olmasını ister miyiz? Elbette isteriz. Ama sözgelimi uyuşturucu kullanım oranlarına da bakalım. Ne çıktı? Zengin bir hayat ama oğlun hapçı olacak Emin. Var mısın yok yere ağlamaya? İlerleyelim diyelim fakat ‘neye rağmen’ ilerleyelim sorusunu da soralım. Emin Çapa’nın ortalama bir batılı aydın kafasındaki tavrı bu soruyu soramaz. Neden? Çünkü “kötü olay şeyler” Emin’in hayranlıkla taptığı modern dünya tarafından kodlanıyor.
Müslümanlar çok barbar
Emin’in haberi yoktur diye söyleyeyim. Halep diye bir yer var. Bir şehir. Kadim bir şehir. Ekonomik göstergelerde ve OECD raporlarında yer almıyor, en gelişmiş bilim üniversiteleri listesinde de... Zenginlik endeksinde göremezsiniz Halep’i ama her şeye rağmen siyasi ve fiziki haritalarda yer alıyor. Emin’in kafasındaki saplantılı ideoloji haritasında yer almıyor diye gerçekten böyle bir şehir yok değil. Orası öldürülüyor Emin! Öldürüldü. Tam da Mars’a robot falan gönderdiğimiz günlerde çocuklar öldürüldü orada Emin. Gelişmiş dünyanın gözü önünde hem de. Amerika ve Avrupa ülkelerinin uzayda kaç tane uydusu var? Toplam beş bin ayrı uydudan söz edebilir miyiz? Hah tüm o uyduların saniye saniye kaydedebildiği şekilde öldürüldü Halep.
- Gelişmişlik endeksinden pay falan istemeyen insanlardı üstelik. Binlerce yıldır oturdukları toprakta oturup çocuklarını büyütmek istiyorlardı sadece.
Özür dilerim Emin. Gerçekten. Mensubu olduğum din ve medeniyet adına da özür dilerim senden. Atom’dan bomba yapacak bir aklı geliştiremediğimiz için özür dileriz. Einstein’ın dilemesine gerek yok ama. Nükleer denizaltıyı icat edecek teknolojiyi geliştiremediğimiz için özür dileriz senden. Bir şehri birkaç saniyede tamamen yok edecek bir teknolojiyi geliştiremediğimiz için de özür dileriz. Ha, şimdi örneklerim hep silah olduğu için itiraz edeceksin bana, astronomi de bildiğin için uzay çalışmalarından, NASA’dan falan bahsedeceksin. Adamlar diyeceksin, uzay mekiğini diyeceksin, elli yıl önce yaptı diyeceksin. Ezberlenmiş kelimelerin dışında zır cahil olduğun için Hitler’den ve bilim subaylarından haberin olmayacak tabi. Sana ev ödevi Emin. Sizinkiler çok hassas diye oradan örnek vereyim; Hitler’in propaganda bakanı Goobbels ölmeyi hak ediyordu değil mi? Ama Werner von Braun hak etmiyordu. Neden? İkisi de kendi alanlarında Hitler’in en güvenilir ve başarılı adamlarıydı halbuki. Nedenini ben söyleyeyim sana; ikincisi senin saplantılı ilerleme ve gelişme fikrine hizmet edebilirdi. O yüzden kolaylıkla Amerikan vatandaşı olabildi. Sonra o çok övündüğün uzay mekiğini yaptı. Ama ihtimal haberin bile yok nasılsa. Kafa rahat, ekonomi berbat, Tayyip kötü. Mis.
Ama böyle de değil, değil mi? Parmağınla işaret ederek göster bize Ortadoğu’yu, Daeş’i, Afganistan’ı falan... ‘Bak’ de mesela, ‘insanları yakıyor Müslümanlar. Sürekli bir birleriyle savaşıyorlar, Esed bir Müslüman ve kimyasal silah kullanıyor’, de. ‘Müslümanlar, birbirlerini boğazlıyor’ de. Demokrasi yok onlarda de, her tarafta diktatörler var de… DAEŞ’ten bahset ama 2002 yılından asla bahsetme. Felluceli kadınların çığlıklarından mesela…
Hadi orası Irak. Bizim burada da aynı. Hep üniversiteler yüzünden. İlim yok ki. Batı’da öyle mi, değil! Bak Papa’nın takvimiyle söylüyorum Emin. Miladi 2006 yılına kadar bu ülkenin üniversitelerinin en önemli gündemi bazı kızların başlarına örttükleri örtüydü Emin. Bu tartışmayı mümkün kılanlar senin kelimelerinle konuşuyordu üstelik. Medeniyet, demokrasi, gelişmişlik, batı, özgürlük falan diyorlardı. Anlatabiliyor muyum? Ama bunların konuyla ilgisi yok değil mi?
Aydın Doğan bir inci
Dinlerken, ‘Türkiye’yi ne çok seven’ bir adam görüyorsunuz sözlerinde. Ama bu makyaj tabi ki. Neden? Büyük parası olan patronunun neden doğru düzgün bir üretim işine girmediğini sormuyor? Soramıyor ya da. Her bir şeyi eleştiriyor bütün objektifliğiyle fakat büyük patronu Aydın Doğan’ın sözgelimi Romanya’da televizyon kanalı alıp da üçüncü sınıf muzır neşriyat yaparak ‘ucuz para’ kazanışını ve bununla beraber Türkiye Cumhuriyeti devletinden vergi kaçırdığı iddiasını anlatmıyor. ‘Zenginlerimiz vergi vermek istemezse bu ülke nasıl gelişir’ sorusunu sormuyor. Onun yerine hükümete sorular soruyor. Ama içlerinde vergi yok. Vergi vermeden ülke zenginleşir mi Emin? Sözgelimi patronu vergi kaçıran bir ekonomi müdürü, gazeteci olabilir mi Emin? Halep’i görmeyen bir 21. yüzyıl canlısı insan olabilir mi Emin?
Bu arada annen bu kadar güzel pasta yapmayı nereden öğrendi? Şimdi sana sözlerim var dinleyesin.
Bak a Emin Ağa! Bir sürü şey söylersin. Pek çoğunu izleyicilerin bile anlamaz ama alkışlar. Bir sürü özeleştiri geliştirirsin ama pek çoğunu kendin de dinlemezsin. Türkiye’nin eğitimine ilişkin, ekonomisine ilişkin, ticaretine ilişkin ‘gerçekçi’ olduğunu iddia ettiğin en ağır yorumları yapmaktan imtina etmezsin. Ama hiç sormazsın kendine... Senin numaran ne hacı? Onu bir söyleyiver de bilelim. İyi konuşabilen ekonomist kıtlığının yaşandığı dünyamızda senin ayırıcı vasfın sadece bu. Öyle alkışlanıyorsun diye kırklar hanesine yazma kendini. Onu bunu her şeyi eleştiriyorsun. Dinlerken ilk bakışta, niyeti halis sanıyor insan seni. Bir avuç semiz burjuva neyse de üniversiteli çocukların ve ekran başında seni izleyen milyonların moral-motivasyonunu bozmaktan başka yaptığın bir iş varsa, kayda geçirdiğin bir kıymet varsa deyiver de bilelim.
Senin numaran ne derken ciddiyim, hayır gerçekten olayın ne? Modern dünyada insanlara etkili konuşma sanatı dersleri almış biri olarak vaazlar vermek mi? Abartma Emin Çapa. Batı’dan taklit ikinci sınıf bir televizyonun ekonomi müdürüsün nihayetinde, niye kasıyorsun? Hangi başarınla hanemize kıvanç kattın da arkana yaslanıp da ‘o iş öyle olmaz’ deme rahatlığına sahipsin? ‘Ekonomi kötü’ de sen çok mu iyisin Emin Çapa?
Yatmak mı ilginizi çekti, tanklar mı?
Hızlı girdik, bahsetmeden geçtik. Tanımayanlar için kısa bir Emin Çapa biyografisi geçelim biz yine de. Emin Çapa, Aydın Doğan’ın bir elemanı. CNN Türk’ün ekonomi müdürü. Ekonomiden anlıyor yani. Sadece ekonomi değil ama. Yanı sıra başka şeylerden de anlıyor. Astronomiden anlıyor, teorik fizikten ne kadar haberi varsa politik fizikten de o kadar haberi var. Tarih bilmiyor ama bu bir kusur değil. Ayda en az elli bin lira kazandığı ülkenin kültürünü de bilmiyor ama önemli değil, adam Smith biliyor.
Bu ‘ekonomik adam’ Emin Çapa, geçenlerde bir twit attı. Bilmeyenler için alıntılayalım: “Dolar 3.46’yı aştı. Ne oldu, dolar sevgisi vatan sevgisini geçti mi? “Tankların önüne yatarız, dolarımızı satmayız” mı? Kahramanlar nerede?”
Şimdi milletin 15 Temmuz’da vatan uğruna canlarını hiçe sayarak tankların altına yatması bunlara nasıl koyduysa artık her örneklerini 15 Temmuz’dan beri tanklarla veriyorlar. Ne acıymış arkadaş, nedir yani. Biz bu kadar, “siz evlerinize saklandınız, atm önlerinde ve benzinliklerde kuyruk yaptınız” demedik. Nasıl zorunuza gitmiş bu mesele yahu, şaşırıyorum gerçekten...
Herkes, kendi Tanrı’sının vazgeçilmez olduğunu düşünür elbette. Yorumunda sorun yok Emin Çapa’nın. Ee kişi de kendinden bileceğine göre işi... yorumu normal. Ben buna şaşırıyorum ama Zemin Çapa’nın milletin gerçekten dolarını bozdurmasına daha çok şaşırmış olması lazım. İnsan Tanrı’sını bozdurur mu lan... (Onlar Tanrı değil, kâğıt Emin.)
Son olarak Emin Çapa’ya şöyle seslenmek isterim. La Bebe! Biz ekonomiye inansak, kredi kartı kullanır, paramızı patronun gibi faize yatırırdık. Sen kimi neyle korkutuyorsun?