Bir İHL’linin aşırı cacıklı hikâyesi: Coming soon!

Çubuk İHL
Çubuk İHL

Sinema ise hep gönül ferahlığımdı. Hayal ettiğim sinemayı yapma yolunda izlemeye,yazmaya ve çekmeye devam ettim. Filmden çok kahır çektim, maval dinledim.İHL’li olmanın aşırı cacıklı halini hep yaşadım. Ne mustafaaltıoklargiller gördüm.Tuncayözkangillerden ne çektim. Dindarmedyagillerde de az emeğim heba olmadı.

Az bayır çıkmadım. İyi ile kötüyü ayırma yaşında ya var ya yoktum. Evet, gençtim. Heyecanım da vardı. Bu şekilde ayıra ayıra bayıra vururdum kendimi her gün.

Bizim zamanımızda servis diye bir şey yoktu. Varsa da benim haberim olmadı. Okula yürüyerek giderdim. Gidiş fena değildi, bayır aşağı salardım kendimi. Dönüş bayırlıydı. Zaten okulu seçiş ve gidiş de öyleydi. O okullu olmak öyle bir şey idi. İmam Hatip’li olmak kolay değildi. 28 Şubat’ın kokusu daha yoktu. Fekat halk arasında eski şubat soğuklarından kalma bir ‘ölü yıkayıcı’ yaftası mevcuttu. Hoş, benim yakın çevrem mütedeyyindi. Lakin biz hiçbir zaman çevremizi daraltma yöntemini seçmedik. Aksine, İmam Hatip’li dünyaya açık olurdu. Olmalıydı.

Galiba İHL’linin aşırı cacıklı hikâyesi devam ediyor. Bu film burada bitmez. Kimse yapmasa bile bir gün ben yapacağım. Coming soon!


Olamaz mıydı? Ben öyle gördüm. Öyle de yaşamaya çalıştım. Dünyaya açık olmayı her naneye ılımlı yaklaşmak olarak görmediğimizden sıkıntı yoktu teoride. Oysa pratikte pabuç farklıydı. 6 yıllık İHL döneminin sonuna doğru yaşadıklarımız fena zorladı bizi. Başörtüsü yasağı, katsayı adaletsizliği, sakal yasağı, medya baskısı, halk galeyanı falan derken kendimi Erzurum Meslek Yüksek Okulu’na zor attım. Fakülte hayal idi. Çin Seddi’nden sonra Türk’ler için yapılmış en büyük set idi. Aşmak ne mümkün. Arkadan dolandım. Dikey Geçiş Sınavı ile yine Erzurum’da fakülte okudum.

Piyasaya da bir şekilde girdim. Televizyon haberciliğinde kapısından girmediğim az grup kaldı.

Sinema ise hep gönül ferahlığımdı. Hayal ettiğim sinemayı yapma yolunda izlemeye, yazmaya ve çekmeye devam ettim. Filmden çok kahır çektim, maval dinledim. İHL’li olmanın aşırı cacıklı halini hep yaşadım. Ne mustafaaltıoklargiller gördüm. Tuncayözkangillerden ne çektim. Dindarmedyagillerde de az emeğim heba olmadı.

Şimdi ise bahar havasındayız. TRT’de İHL’lileri anlatan ve bunu yaparken dindarlara sövmeyen dizi var.

  • Milli Sinema’nın emektar ismi Mesut Uçakan önderliğinde İHL’liliği unutmanın imkânsızlığına dair 15 ipucunu görüyorum (liste yaparsan çok tıklanır, anladın sen onu).

Fekat anlamadığım bir şey var. İHL’liliği sinemada neden göremiyoruz. The İmam’ın kısmi görüş dürbününe mahkûmuz. Sinemada İHL’li filmi yok. Hakikaten anlamakta zorlanıyorum.

HL’liliği sinemada neden göremiyoruz. The İmam’ın kısmi görüş dürbününe mahkûmuz.
HL’liliği sinemada neden göremiyoruz. The İmam’ın kısmi görüş dürbününe mahkûmuz.

Toplumun yarısına yakını İHL’li ve ailesi ve yakın çevresinden oluşuyor. Hikâye mi ararsın, milyon tane sayarım. Para mı yok? Zannetmem. O halde eksik olan ne?

Neyimiz olup olmadığına dair sağlam bir silkelenmeye ihtiyacımız var galiba. Yüklenicilik ve karşılayıcılık hususlarında sıkıntılıyız. Özellikle karşılayıcı (halk, hedef kitle, vs) bahsinde laf etmenin vahim sonuçları olabiliyor. Üslup önemli elbet. Fekat halkı eleştiren en ufak bir ifadede halk düşmanı ilan edilme ihtimaliniz de var.

Neyse, bu başka bir bahis. Şimdilik bunu geçelim.

Karşılayıcı halkın bir İHL’li filmine dair beklentisi var mı? Temel meselemizi derinden etkileyecek bir soru bu. Zira sinema pahalı bir sanat. Sektörü oturmamış olan Türkiye gibi yerlerde sinema yapmak cüret istiyor. Halkın izleyeceği, genele hitap edecek bir filmi yapmanın masrafı kolayca karşılanabilecek cinsten değil. 10 adet boş çerçeve, birkaç tane Lamborghini araba ya da Adalar manzaralı birkaç daire de işimizi görebilir. Lakin 500 daireli bir konut alanı yapan birinden 2-3 daire istemek olmaz. Kardan bu kadar zarar ettirmek yakışmaz. Ya da adamın birinin senede 10 defa kontağını çalıştırdığı ve koleksiyonunun nadide parçası olan aracıyla film takası yapılmaz. Ayıptır. Görgüsüzlük bile olabilir.

İşte bu yüzden halkı sinemaya çekecek film yapmak lazım. Ama halk bunu istiyor mu? Üzerinde uzunca düşünmek gerek. Hangi halk? İHL’li filmi olduğunda izlemeye gidecek ne kadar İHL’li olacak? Bu filmi kim yapacak? Hangi parayla yapılacak?

Galiba İHL’linin aşırı cacıklı hikâyesi devam ediyor. Bu film burada bitmez. Kimse yapmasa bile bir gün ben yapacağım. Coming soon!