'Araz'dan, 'cevher'e
Zaman geçmişin hatalarına takılmadan sonsuzluğu düşleyerek, günü hikmeti kaybetmeden bereketli ve anlamlı kılma zamanıdır. Dün bitti, yarını bilmemiz mümkün değil ama bu anda, içinde bulunduğumuz bu anda ne durumda olduğumuzu, neler düşündüğümüzü ve neler yaptığımızı tespit etmeliyiz.
İnsanoğlunun menkıbesi ateş birikmesi gibi çökerse yüreğe Asla dili kesmekle olmaz Mil çekerek görmekten asla kurtulunmaz. Kendisinden başka fâil olmayan ve varlığı için kendi zatından başka bir varlık bulunmayan Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ve teşbih edemeyen bir düşüncenin mutlak huzura ermesi ne mümkün ne de…
Evren ve mutlak gerçeklik birbirinin aynasıdır. Evrende hiçbir şey bağımsız değildir. Her şey bir enerjiyle birbirine bağlıdır. Mutlak gerçekliği anlamak için evreni okumaktan başka bir yol da yok.
Evren ve mutlak gerçeklik birbirinin aynasıdır. Evrende hiçbir şey bağımsız değildir. Her şey bir enerjiyle birbirine bağlıdır. Mutlak gerçekliği anlamak için evreni okumaktan başka bir yol da yok. Bu yüzden Cebrail elinde hiçbir metin olmaksızın efendimize ‘Oku’ diye seslenmedi mi? Madde dediğin nedir ki? Her şey özdeki enerjiden ibarettir. Bir titreşim, sarmal bir hâl gibidir. Bu yüzden insan içindeki titreşimin farkına varmalı, enerjinin kaynağına kulaç atmalı, her şeyin özünün aynı ve tek merkezli olduğunu, aslında yok olduğunu anlamalı.
Mesafelerin olmadığını anlamalı. Farkındalığını artırmalı. Hiçliğin lezzetini kana kana içmeli. Hayat sonsuzluktur. Her şey sahibini dillendirir. Sözler beyinden önce kalpten geçmeli. Bazen bir fener yanar, ama körsen göremezsin. Muhabbet tek bir söz gibi görünse de kabını ancak eri bilir. Gece dişli çıkar, her muhabbeti almaz koynuna. Gece seçer kendine, alır hası yanına. Yürek gerçekten bir kere sever. Diğerleri ilkinin arayışıdır. Vakit gelmiştir. Anlayan, farkına varan, kalp gözüyle görenlerin hikmet yoluna bitkilerin suya olan ihtiyacı gibi ihtiyacı vardır. Başka türlü şeytanın çağının sonu nasıl gelecek! Zaman geçmişin hatalarına takılmadan sonsuzluğu düşleyerek, günü hikmeti kaybetmeden bereketli ve anlamlı kılma zamanıdır.
Dün bitti, yarını bilmemiz mümkün değil ama bu anda, içinde bulunduğumuz bu anda ne durumda olduğumuzu, neler düşündüğümüzü ve neler yaptığımızı tespit etmeliyiz. Gerçek insan imanla bilimi birleştiren, insanlığın hizmetine sunandır. Bu gayretlerin sonucunda konumları ve makamları belirlenecektir. İnsan pür bilgiyle şahlandığında, samimiyetini yalnız O’nun için O’na yönelttiğinde bereketlenir. İnsanlık selamete çıkacak elbet. Sonuçlardan mesul değiliz ama yaptıklarımızdan ve amaçlarımızdan mesulüz.
- Kapasitemizin sınırları değil, var olanı ne denli verimli kullandığımızdır mesele. Sonsuzluğun ve sınırsızlığın karşısında acizliğimizi fark edip hiçliğimizle yüzleşiyor, sahibimizin büyüklüğü karşısında şükrediyoruz. Maddenin bir karşıtı vardır çünkü onu yaratan karşıtını da yaratmıştır.
Zamanın da öyle zaman ve karşıt zaman. Kişinin bu bilince ermesi ve buna hazırlanması gelişmeyi ve yükselmeyi sağlar. Aman dikkat! Gönül, mabedidir insanın, her önüne gelen buyur edilmez. Her gönle düşen fikrin de bir endazeye ihtiyacı var elbet. İnsanlar dost aramıyorlar, süfli duygularına köle arıyorlar. İnsan aslında bir hiçtir. Kişinin kibirlenmesi abestir. Lazım olan kodları bilir ve şifreyi çözebilirse insan, ancak o zaman değerlenir. Şifreleri çözmek muhabbet ve hikmet anahtarıyla olur.
Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik ettik. Bir kez söz verdik. Peki, verdiğimiz sözü neden gerilerde bıraktık? Birlik asıl olandır. Parçalar ona bağlıdır. Parçalar olmadan kurulan birlik hâli perişanlıktır. Birleştirilmeyen parçalar aslı iptal etmektir.
Nefsine baktığında parçayı, Rabbine baktığında bütünü görmüş olursun. Kim sadece Yaradan’la olursa dikkatini toplamış, kim de yaratılmış olana bakarsa dağıtmış olur. Allah’ın sıfatlarını görmek de bir bütündür. Hazreti Musa, Musa’dan geçti, yani Musa’nın Musa’dan haberi yoktu. Sonra konuştu… Hâlbuki konuşan da konuşulan da Allah’tı. Kendisine güç verilmemiş olsa Musa konuşabilir miydi? Vakit kılıç gibidir, hükmüyle keser atar.
Vakit geldiğinde beklenen vaktin o vakit olduğunu bilmiyorsan o zaman boşuna yaşamışsın demektir. İnsan bütün kâinatın sahibinin kendisine sunduklarını fark etmeden, işaretleri takip etmeden, düşünmeden, şükretmeden gönlünü nasıl parlatabilir! Hayatımız bir denge üzerinde sürüyor. Tüm dünya ve tüm kâinat. Kısaca sınırlarını asla tespit edemeyeceğimiz devasa kâinattan, hücrelerimizdeki hiyerarşiye kadar bu böyle. Eh o zaman tartalım kendimizi. Tellere hangi notadan vurursanız o makamdan çalar söylersiniz.