Altın kardeşliği
Tarih efsaneye dönüştü, efsane de mite... Horhor'daki evde bir araya gelinmiş, son kez. Neriman Hanım mağrur; üzerinde parlak gri bir süveter... Yemekler yendi, kahveler içildi. Kadriye Hanım'da gergin bir tebessüm. Az sonra başına geleceği pekâla biliyor. Ve vakit geldi. Elini açtı Kadriye Hanım. O da ne? Bir adet gram altın.
Üç yarım altın, büyük salonlarda yaşayan Neriman, Muteber, Fatma hanımlara İki çeyrek altın, Zehra ve Süheyla hanımlara, bozdurulacaklar ne yazık Tek gram altın, kara bahtına yanan Kadriye Hanım'a Hepsinin arasını bozacak tek bir gram altın.
Bütün husumetleri ortaya dökecek, Görümceler diyarı Horhor'da... Horhor Caddesi'nden Kadriye Hanım kısa bir süre sonra altmış birinci yaş gününü debdebeli bir davetle kutlayacağını ilan ettiğinde Fatih'te büyük bir heyecan yaşanmış ve söylentiler alıp yürümüştü. Neriman, Muteber, Fatma, Zehra ve Süheyla hanımlar aralarında uzun uzun bu davetin mahiyeti hakkında konuşmuşlardı. Öyle ya, Kadriye Hanım daha önce hiç böylesi bir davete ev sahipliği yapmamıştı. Ev ayakkabıları gösterişli poşetlere kondu; kısırlar, poğaçalar, börekler, tatlılar hazırlandı, Horhor'daki eve gidildi. İhtişamlı bir sofra kurulmuştu çoktan. Masaya oturdular. Emekli maaşlarını biriktirip gittikleri Karadeniz turu konuşuldu, kocalar çekiştirildi, gıybet edildi, tarifler paylaşıldı...
Kadriye Hanım ayağa kalktı. "Sevgili dostlarım" diyerek herkesi susturdu. "Malûmunuz, bugün altmış bir yaşına bastım. Eksik olmayın, beni yalnız bırakmadınız. Artık genç değiliz. Durumumuz da belli. Diyorum ki aramızda altın günü yapalım. Maaşlarımız var, mutfak parasından da artırırız bir şeyler... Hem yatırım olur, hem sağa sola para harcamamış oluruz, tasarruf ederiz. Nasıl fikir?" Hemen itiraz etti Süheyla Hanım: "İyi ama GAP turu yapacaktık hani?" Horhor'daki evin salonunda bir uğultu. "Tamam, GAP turundan sonra başlarız o hâlde. Kabul mü?" Rıza gösterdi herkes.
Kura sonucu ilk yarım altını Neriman Hanım aldı. Neriman Hanım'ın oğlu bankacıydı. Annesine altınını satmasını ve parayı bankadaki altın hesabına yatırmasını tavsiye etti. Oğlunun sözünü dinleyen Neriman Hanım, bunun ne denli akıllı bir karar olduğunu sonradan anlayacaktı. İkinci yarım altın Muteber Hanım'a alındı... Fatma Hanım'a altın alınacağı zamansa işler biraz değişmişti. Altın fiyatları artıyordu. Daha geçtiğimiz hafta yeğenini evlendiren Zehra Hanım, takı töreninin zayıf geçmiş olmasından yakınıyordu...
Ak saçlı bir kadın, salonun ortasında tüylü terlikleriyle hoplayıp zıplıyor, kahkahalar atıyor... Dakikalarca sürdü bu tuhaf dans. Her saniye daha da arttı altının fiyatı.
Ama yine de, Fatma Hanım'a da yarım altın alındı... Zehra Hanım'a altın alınmasına birkaç gün kala herkes endişeliydi. Eldeki parayla yarım altın alınamıyordu. Çeyrek alınmasını teklif etti içlerinden birisi. Olur mu ama canımlar, hak geçerler, ne yapalımlar havada uçuştu. Çaresiz, çeyrek altın alındı. İlk yarım altını alan Neriman Hanım, bankada değer kazanmış altın hesabından az biraz kâr satışı yaptı ve hiç zorlanmadan üstüne düşen meblağı ödedi. Muteber Hanım da keza aynı şekilde çok gürültü etmeden kendi payını verdi. Kadriye Hanım endişeliydi. Son sıradaydı ve altın fiyatları her geçen gün artmaktaydı. Süheyla Hanım'a da çeyrek alındı.
Kendinden öncekiler gibi o da reel altınını satıp bankada altın hesabı açmak niyetindeydi. Avucunun ayasına bırakılan parlak sarı madeni usulca okşadı "Kıymetlimisss" diyerek. Bir işi olduğunu söyleyip apar topar kalktı, geçen sefer getirdiği borcamı bile almadan kendini dışarı attı. Diğer hanımlar buna bir anlama veremedi. Yahut öyle gözüktüler. Kadriye Hanım ardı sıra hemen balkona çıktı.
Uzak gözlüğü içeride kalmıştı. Zehra Hanım'a seslendi: "Zehra... Mavi gözlerin neler görüyor?" Zehra Hanım pencereye geldi, gözlerini kıstı. "Süheyla kuzey doğuya yöneldi... Çeyrekliği kuyumcuya götürüyor!" Hemen içeri girdi Kadriye Hanım, kızarıp bozarmış çehresiyle. "Bu işte adalet terazisi kaçtı. Sizler yarımlarınızı çeyreklerinizi aldınız! Karar verelim. Herkes altınını satsın, parayı bölüşelim!" Neriman Hanım'ın gür sesi duyuldu birden: "Sesini kes ve çatallı dilini dişlerinin ardında tut. Bir uşakla ağız dalaşına girmek için ateşten ve ölümden geçmedim!" Salon, Fatma Hanım'ın getirdiği zeytinyağlıdan bile soğuktu şimdi. Kadriye Hanım iyice köpürmüştü. "Yarım alanların birçoğu çeyrek hak ediyor, çeyrek alanların da bir kısmı yarım. Yarım altını onlara verebilir misin? O hâlde altın dağıtmakta acele etme!"
- Neriman Hanım ayağa kalktı hiddetle. "Altının bu kadar yükselebileceğini nereden bilebilirdik? En bilge olanlar bile her şeyin sonunu göremez..." Sustu herkes; dağıldılar.
Tarih efsaneye dönüştü, efsane de mite... Horhor'daki evde bir araya gelinmiş, son kez. Neriman Hanım mağrur; üzerinde parlak gri bir süveter... Yemekler yendi, kahveler içildi. Kadriye Hanım'da gergin bir tebessüm. Az sonra başına geleceği pekâla biliyor. Ve vakit geldi. Elini açtı Kadriye Hanım. O da ne? Bir adet gram altın. "Kusura bakma, çok arttı fiyatlar. Biliyoruz, hak geçiyor ama ele avuca bu kadar geçiyor. Kiracımız da ödeyemiyor biliyorsun..." "Yakışmıyor size" bu diyerek başladı Kadriye Hanım. "Neriman hele ki sana... Fatma'nın oğluna iş bulacaktın hani, beyinin şirkette. Ne oldu da vaz geçtin? Ben biliyorum, ama sakladım...
Sen Zehra, neden Fatma'yla aynı odada kalmadın Karadeniz turunda? Ben söyleyeyim mi, sen mi açıklarsın? Peki ya Süheyla, sen neden uyarmadın arkadaşları. Hepimiz yarım veya çeyrek aldık, Kadriye'ye gram olur mu demedin? Muteber'in eltisiyle aranızda geçen konuşmayı bildiğimi biliyorsun. Hiç mi düşünmedin sırrım açığa çıkar diye?.." Bu böyle gitti...
Bütün husumetler ortaya çıktı, GAP turu iptal edildi, kardeşlik dağıldı... Fakat Kadriye Hanım mutlu değildi hâlâ... Ağzından köpükler çıkıyor, sağa sola sataşıyordu. "Sen Neriman... Şu parmağındaki yüzüğü satsan kaç yarım altın çıkar! Hadi madem hak yiyorsun, insan o yüzüğü takmaya utanır..." "Ne münasebet canım! Tek yüzüğüme mi geldi sıra?" "Evet... Çıkar onu! Tahammül edemiyorum." Birden ayağa kalktı Kadriye Hanım; Neriman Hanım'ın üstüne atıldı. "Çıkar o yüzüğü çıkar!" Atmış yaşını geçmiş iki kadın, kendilerinden beklenmedik bir kıvraklıkla boğuşuyordular.
Kavgayı izleyenler, onları iki farklı bedenden ziyade tek bir et parçası olarak görüyor gibiydi. Kan ve husumet yekvücuttu artık... Derken, korkunç bir çığlık. Gövdenden ayrılmış bir parmak, parmaktan düşen bir yüzük, yüzüğün parlak yüzeyine düşen Kadriye Hanım'ın silueti... Ak saçlı bir kadın, salonun ortasında tüylü terlikleriyle hoplayıp zıplıyor, kahkahalar atıyor... Dakikalarca sürdü bu tuhaf dans. Her saniye daha da arttı altının fiyatı.