Ahlâk
O halde insanın yazmadığı ve yazamayacağı bir yasaya ihtiyaç vardır. O yasa ise ne kadar garip ki yine insandadır. Peki insandadır da bu yasa insanın neresindedir, tümünde yani varlığında mıdır?
Çin ataları der ki, iki adam güçlüyse hâkim aradan çekilir. Biri güçlüyse hâkim güçlüden yana durur. İkisi de güçlü değilse adalet sağlanır.
İnsanın tartısı bozuktur. Tartıyı düzgün kılacak şey insanın içindeki ahlak yasasıdır. Bu yasaya bir güzel adam Kant işaret etmiş, bu işaret mezar taşına bile işlenmiştir ki o söz kötü bir çeviriyle şudur; Bende iki şey merak ve hayranlık uyandırıyor, üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlak yasası.
Yasalar kâğıda kalemle yazılır. Bilinir ki kaleme andolsun denmiştir. Kâğıt, candan inşadır, zira ağaç diye bildiğimiz şey küre-i arzın en eski canlısıdır. Kâğıt ağaç inceltilerek yapılır.
Ahlak bir yasa kitabıdır. Ama nasıl ki söz uçup yazı kalırsa bile kalp burkulup acı kalırsa, bu yasa kitabı insanın içine yazılmamıştır, insanın içine konulmuştur ve yani insanın içine okunmuştur.
Ne acayip ve güzeldir ki insan da inceltilerek yapılır. Sanat, bilgi, din nasıl ki insanı inceltir, dünyanın en eski canlısının ve yani hakiki sahibinin de en ince hali kağıttır. Yasa, kâğıda kalemle yazılır ama öyle olduğu halde, insanın elinden çıktığından, zamana ve mekâna göre düşünülür ve tasarlanır. Bir zaman, insanların, binlercesi etrafta seyrederken aslanlar tarafından parçalanması adalet koyan iktidar sahibinin haşmetine delilken, bir zaman vahşetin en bariz hali olarak kınanır.
O halde insanın yazmadığı ve yazamayacağı bir yasaya ihtiyaç vardır. O yasa ise ne kadar garip ki yine insandadır. Peki insandadır da bu yasa insanın neresindedir, tümünde yani varlığında mıdır? İçinde midir, dışında mıdır? Parça mıdır, detay mıdır; bütün halinde bir anlam mıdır? Ve elbette bu yasa insana nasıl yazılmıştır?
Söz uçar yazı kalır. Kalp burkulur acı kalır. Yasa yaratıcısı tarafından kalbe konulur. Adına ahlak denir. Ne yöne gitsen de buna uy diye emredilir. Buna uyan için vardır, ona ahlaklı denir, buna uymayan için yoktur ona ahlaksız denir. Nasıl ki hak da böyledir, haksızdan nasıl hak istenmez ki yoktur hak onda nasıl versin, ahlak da böyledir. Ahlak çok güzeldir, eşsizdir falan filandır da öte yandan ahlak bir nedir?
Ahlak bir yasa kitabıdır. Ama nasıl ki söz uçup yazı kalırsa bile kalp burkulup acı kalırsa, bu yasa kitabı insanın içine yazılmamıştır, insanın içine konulmuştur ve yani insanın içine okunmuştur. Bu sebeple çözüm değil, gidiş yöntemidir; sabit değil, değişkendir, netlik değil yorum içerir. Meyveyi yemek haram değildir, senden daha aç varken yemeyip ona vermek ahlakın dediğidir. Denize bakmak yanlış değildir, biraz da o baksın diye yana çekilmek ahlakın dediğidir. Değişkendir, ama değişmezdir de ahlak. Değişkendir zira; taş atmak bazen ahlakın gereğidir, bazen ahlakın dur dediğidir. Değişmezdir de zira; insan yayan yürürken de aynıdır, ata binerken de. İnsan aya giderken de aynıdır, çölden dönerken de.
Bir şeyin ahlaka uygunluğu için bakılacak tek yer vardır, o yer insana eğer gönlünde ferahlık varsa kalp kadar geniş, yoksa kalp kadar dardır. Bir karar veremediğinde insan bu doğru mudur, yoksa bu yol paçamı çamurlayacak yol mudur, açar yasa kitabının okunduğu ve yani kendine dokunduğu yere bakar. O yer kalptir.
- Ne yazarsa orada yazar ne okunursa oradan okunur. Develer berber, pireler derbeder olur da kalbini ziyanla bozmayanın kalbine halel gelmez, o daima doğruya götürecek patikada yürür.
İnsan patikada yürürken yerde bir taş görür. Taşın üzerinden seker yola devam eder. Ahlak okunmuştur ya insanın kalbine, okunanın etkisiyle kalp dile gelir. Der ki, sen o taştan atladın geçtin de bakalım öbürkü atlayıp geçecek mi? Dön, yoldan çek o taşı.
Ey okur, bugün kaç taşı yoldan kaldırdın. Sen tökezlemedin ama düşüyor alem, görsene.