Kavramlar kelimeler ve acayip hakikatler: Dolar
Dolar bir kâğıt mıydı? Dolar bir kâğıt olsaydı içimize dışımıza bu kadar dolar mıydı? Dolar bir kâğıt değildi. Dolar bir kimlikti. Çünkü insanlar aşksız kalmıştı ve sokaklar banka dükkânlarıyla doluydu.
Milattan önce altıncı yüzyıl civarı güzide bölgemiz canımız Anadolu’muzun orta kısımlarında bir yerlerde dolaşmakta olan büyük Serdes isimli tüccar demiştir ki; Boş bir şey yoktur. Her şey doludur.
Bir şeyin içi neyle dolarsa onun oradan çıkmasıyla boşalır. Dolmak, bir şeyin içine sığmak, bir şeyin içini doldurmak, dolu olanın boş olana denk olmaması, dolanın dolmayla alakası, bunlar hep Serdes isimli tüccarın filozof değil de tüccar olmasıyla alakalı hakikatler değillerdi. Misal insanın içi boşlukla doluysa insana dolu denmezdi de, boş denirdi. Ama o insandı, ona öyle denirdi de her şeye öyle denir miydi? Misal boş bir kağıda bakıp da bunun böyle durduğuna bakma bu yakında dolar dense, o kağıt dolar mıydı? Bu enteresan ama şaşırtmayan hakikat insanlığı yeni bir sorunun kapı eşiğine sürüklerdi öte yandan; Dolar bir kâğıt mıydı? Dolar bir kâğıt olsaydı içimize dışımıza bu kadar dolar mıydı? Dolar bir kâğıt değildi. Dolar bir kimlikti. Çünkü insanlar aşksız kalmıştı ve sokaklar banka dükkânlarıyla doluydu.
De facto körınsi olarak da ifade edilebilen okunduğu gibi yazılmayan kavrama dayanarak anca kendisi hakkında bir fikir sahibi olabileceğimiz dolar kimlik olma özelliğini Serdes isimli Lidyalı tüccardan 2200 yıl, benimsediğimiz miladın ise 1600 yıl kadar sonrasında kazanmıştı. İşin içinde elbette ki yeni kıta denen ama aslında çok eski olan, ama oranın eskilerinin oraya gelen yeniler tarafından ortadan kaldırılmasıyla insanlık için yeni bir utanç bin yılını başlatan kıta var idi.
- Elbette Ama Rika adlı bu kıtanın haricinde işin içinde bir de iki balığın kavga edişinde bile oradan geçmişliğine delil aranması gereken bir Engel İz var idi.
Dünyanın adı en zor yazılan şehirlerinden biri durumundaki Masa Çuşeş’de Engel İz kolonilerinin askeri ihtiyaçlarını karşılamak için çare aranmaktaydı. Onlara bir şeyler almaları için bir şeyler vermek gerekmekteydi. Ama onlara değersiz bir şey vermek gerekmekteydi. Ama onlar o değersiz şey ile değerli şeyler alabilmelilerdi.
Bu, dediler ellerindeki artık banknot denen kağıtları sallayarak, mananın ta kendisidir.
O halde değer denen şey varsayımsal olmalıydı. Varsayımsallık neticede önemli bir şeydi. Bu vesileyle şehrin ileri gelenleri toplandılar, bir varsayımsallık sahnesi kurdular ve ahaliyi de topladılar. Önlerine boş bir kağıt aldılar ve onun içini tıkabasa değer ile doldurmaya giriştiler. Doldurma işlevi sırasında insanlar, etraftan bakıp bakıp bu işin ne kadar boş bir iş olduğunu gördüler, bir takım ileri gelen orada öylece bir kağıda mana doldurma işi yapıyoruz diye eyleşmekteydiler. Bu sebeple itiraz ettiler, yav dediler hiç boş kağıt mana ile dolar mı? Ama ileri gelenler çok ileri geldiklerinden cevap vermeye bile tenezzül etmediler. Bir süre sonra mana ile dolmuş varsayımıyla ellerine aldıkları kağıtları etrafa gösterdiler. Bu, dediler ellerindeki artık banknot denen kağıtları sallayarak, mananın ta kendisidir.
Bundan kelli dünyada her şey bu mana üzerine şekillenecek, düşünülecek, yorumlanacak. Bu mana üzerine savaşlar ve barışlar yapılacak. İnsanların refahı, mutluluğu ve huzuru bu manaya bağlı olarak olacak ya da olmayacak. İnsanlar manasız gözlerle ileri gelenlerin bu ileri gelişlerine baktılar ama hemen de akabinde ellerine tutuşturulan banknotları görünce memnun memnun sırıttılar. O günden beridir, kim elinde yoksa onu kötüledi, ama kimin eline geçse, o el o elin sahibi bünye ile beraber onun manasıyla dolar oldu. Dolar olunca, onu eline alan insan dünya üzerinde salına salına yürür oldu. Hangi kapının eşiğinde takılsa cebinden o kağıdı çıkarıp gösterir oldu. Gösterile gösterile o kağıt kendini taşıyanın sahibi olur oldu. Bir kağıda bunca mana dolar olunca, olanın olması da kaçınılmaz oldu. Dolar dendi diye dolan, insana kimlik oldu. O kimliğe tabi olanlara ise olan oldu. O günden beridir, dünyanın orta yerinde bu elindekiyle değerlendiğini zannedenler dolanıp durmaktadırlar. Onların boşlukla dolu olduğunun görüleceği zaman gelene kadar oyalanmaktadırlar.